- 2175 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Büyük Patlama (big bang) ve Yunus Emre
BİG BANG TEORİSİ ve YUNUS EMRE
Bu başlığı okuyanlar eminim ki şaşıracaklar ve 21. yüzyılın modern fiziğinin bulgularıyla 13. yüzyıl mutasavvıf şairi Yunus Emre arasında nasıl bir ilişki kurabildiğimi merak edeceklerdir.
Günümüzün astro-fizikçilerinin kâinatın yaratılışı hakkında ileri sürdükleri ve ekserisinin kabul ettikleri “Big Bang (büyük patlama) Teorisi”ne artık ben de inanıyorum. Sebebi ise Yunus Emre’den aldığım aşağıdaki şiirdir:
Yer gök yaratılmadan
Hak bir gevher eyledi.
Nazar kıldı gevhere,
Sığmadı devr eyledi.
Gevherden buğ çıkardı.
Ol buğdan gök yarattı.
Gökyüzünün bezeğin
Çok ilduzlar eyledi.
Göğe eyitti, dön dedi.
Ay ü gün yürsün, dedi.
Suyu muallâk dutup
Üstünü yer eyledi.
Yer çalkalandı, durmadı;
Bir dem karar kılmadı.
Yüce yüce dağları,
Hak çöksiler eyledi.
Bu söz Yunus’a kandan,
Haberi verse candan.
Lûtf ıssı kereminden,
Ana nazar eyledi.
Yaklaşık 15 yıl öncesine kadar liselerde genellikle Özdemir Sarıca, Mahir Ünlü ve Ömer Özcan’ın birlikte yazdıkları edebiyat kitapları okutulurdu. Bu yazarlarımızın lise ikinci sınıf kitabında “Yunus Emre’den Seçmeler” başlığı altında Yunus’tan üç ilâhî vardı. Derslerimde bu üç şiirden birini –yukarıya aldığım metni- okutur geçerdim. O şiirin içeriğine hiç girmez; anlam yönünden yorumlamaz ve yorumlatmazdım. Sebebi ise bu şiirden hiçbir şey anlamıyor olmamdı.
Ortaokul ve lisede okuyan oğullarıma faydası olur diye “Tübitak”ın yayımladığı “Bilim ve Teknik” dergisine abone olup da Big Bang Teorisi’ni öğreninceye kadar bu şiir bana bir anlam ifade etmiyordu. Fakat şu anda şöyle düşünüyorum: Ey 21. yüzyıl fizikçileri, asto-fizikçileri, astronomları! Sizin kitaplar dolusu makalelerle izah ettiğiniz teoriyi Yunus Emre 700 yıl önce yirmi kısa dizeyle anlatmış bile... Siz çok geç kaldınız. Kâinatın yaratılışının sırrı asırlar öncesinde çözülmüş de haberimiz yokmuş.
Ben edebiyat öğretmeniyim, bir fizik profesörünün diliyle ve kullandığı terimlerle bu teoriyi izah edemem ama bilim dergilerinden anladığım kadarıyla Big Bang Teorisi’nin özü şudur: Kâinatın yaratılması için başlangıçta çok büyük bir atom çekirdeğinin mevcut olması ve bu çekirdeğin patlaması gerekir. İddia sahipleri “Patlamadan sonraki her an’ı, saliseler içinde gerçekleşen her yeni oluşumu biliyoruz ve bunları kanıtladık.” diyorlar.
Yunus da böyle diyor. Yer gök yaratılmadan önce Allah’ın bir cevher (öz) yarattığını ve o cevhere nazar kıldığını anlatıyor. Birinci dörtlüğün son dizesi Ö. Sarıca, M. Ünlü ve Ö. Özcan’ın ders kitabında “Sızdırdı dür eyledi” şeklindedir. Fakat bu dizenin başka kaynaklarda “Sığmadı devr eyledi” şeklinde olduğunu gördüm. Osmanlı alfabesinde üstün, esre, ötüre gibi işaretler olmadığı için bazı kelimelerin yazılışı aynıdır. Meselâ “dal, vav, re” harflerinden ibaret bu kelime “dür – inci” şeklinde de okunabilir, “devr” şeklinde de… Eğer doğrusu “devr” ise –ki büyük ihtimalle böyle- Yunus, cevherin Allah’ın bakışını hazmedemediğini ve dönmeye başladığını ifade ediyor. “Atom çekirdeğinin nasıl patladığını asla öğrenemeyeceğiz.” diyen astro-fizikçilere bir cevaptır bu. Yunus’a göre kendi ekseninde dönen cevher bir müddet sonra patlamıştır.
Yunus ikinci dörtlüğün ilk iki düzesinde Allah’ın cevherden buğ (duman) çıkardığını ve kâinatı o dumandan yarattığını anlatıyor. Big Bang’çılar da aynı şeyi anlatmıyorlar mı? Atom çekirdeğinin patladığını, uzayın boşluğuna yayılan atom partiküllerinin birleşerek nebülözleri oluşturduğunu, kendi çevresinde dönerek uzayda yol alan nebülözlerin zamanla merkezde yoğunlaşıp yıldızları oluşturduklarını iddia ediyorlar. Yunus Emre de patlama sonucu çıkan dumandan birçok yıldız meydana geldiğini ve göğün bunlarla süslendiğini anlatıyor.
Big Bang’çılara göre patlama devam etmektedir. Milyarlarca ışık yılı uzaklıklarda yeni yıldızlar, yeni galaksiler oluşmakta; milyarlarca ışık yılı gerilerde ise yıldızlar bir bir sönmekte ve karadelik haline gelmektedir. Milyarlarca yıl önce sönen fakat hâlâ ışığını görebildiğimiz yıldızların olduğu iddia edilmektedir.
Yunus’un şiirinin üçüncü dörtlüğü de hayli ilginç. Allah’ın göğe, Güneş’e, Ay’a “Dön” dediğini “Ay ve Güneş yürüsün” şeklinde emir verdiğini anlatıyor. Günümüz astronomisi açısından ne kadar doğru tespitler değil mi? Ay, Dünya, Güneş, diğer yıldızlar, Samanyolu ve diğer galaksiler... Hatta atom çekirdeğinin içindeki nötronlar, elektronlar... Her şey, her şey hareket halinde ve her şey dönüyor... Atomun içindeki çekirdeklerden galaksilere kadar her varlıkta sürekli olarak dönme hareketi gerçekleşiyor. Bir an dönmenin sona erdiğini düşünelim, o zaman kâinatta hiçbir şey kalmaz herhâlde. Bunları düşündükçe aklım Mevlâna hazretlerine gidiyor. Acaba onun ayinlerde dönmesinin, semazenlerin sürekli olarak dönerek törenler gerçekleştirmesinin bir sebebi de bu muydu?
Coğrafyacılar: “Dünya bir elma gibidir.” der. Yeryüzünü elmanın kabuğuna, magma tabakasını da elmanın içine benzetirler. Sıcak bir sıvı gibi olan magma tabası günümüzde bile yanardağlardan fışkırmakta, yer kabuğunu çatlatıp lâvlar halinde yeryüzüne çıkmaktadır ve dünyanın milyarlarca yıl önceki durumu hakkında fikir vermektedir. Yunus Emre 3. dörtlükte buna da temas etmiş. Allah’ın suyu muallâkta (boşlukta) tuttuğunu ve suyun üzerini yer haline getirdiğini ifade ediyor. Uzayın boşluğunu düşünün. Bu boşlukta sıcak, yakıcı bir sıvı (magma), üzerinde kayalar, taşlar, toprak oluşuyor.
Avrupa’da dünya yuvarlaktır diyenleri iki-üç asır öncesine kadar büyücülükle suçlayıp idam ediyorlardı. Bir de Yunus’un sözlerine bakın! Şaşırmamak ve hayranlık duymamak elde mi? Yine coğrafyacılar yer kabuğundaki dağları magma tabakasına çakılan çivilere benzetirler. Dünyadaki tepelerin, sıradağların dünyayı yaşanabilir kıldığını, dağların olmaması hâlinde magma tabasının rahatlıkla yeryüzüne çıkacağını ifade ederler. Yunus Emre dördüncü kıtada buna temas ediyor. Yer kabuğunun altındaki sıcak, sıvı tabakanın sürekli çalkalandığını, Allah’ın yüce yüce dağları yaratarak magma tabakasına çöksü (baskı) vurduğunu anlatıyor.
Son dörtlükte ise bu sözlerin kendisine Allah tarafından ilham edildiğini ifade ediyor. Ben bir edebiyat öğretmeni olarak bu şiiri böyle yorumluyorum ve Big Bang teorisinin yedi yüzyıl öncesinde Yunus tarafından özlü bir şekilde ifade edildiğini iddia ediyorum. Big Bang teorisyenlerine ise Yunus Emre’yi teyit ettikleri için teşekkür ediyorum.
YORUMLAR
yunus'un molla kasım'la ilgili öngörüsünü duymayan yoktur. ama bu şiirini ilk defa gördüm. gerçekten ilginç. 4. kıta da depremler ve kıtaların devamlı hareket etmesi olarak yorumlanabilir. mevlana'nın herşeyin özünde zerreler görmesi veya erzurumlu ibrahim hakkı'nın fizikten astronomiye kadar bir çok şeyden bahsetmeden önce şimdi haber geldi demesi kadar ilginç. elinize sağlık.