- 458 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Monolog Röportajcınız Mehmet ile Röportaj Keyfi-1-Bölüm
Siz değerli halkımın içinden gönlünden koparak, sokaklarda röportaj yapan röportajcınız Mehmet’iniz yani sizin Mehmet’iniz, siz halkın içinde sokakta arayarak bulduğu amatör veya profesyonel şairlerle röportajı devam ediyor. Bugünkü konuğum, adaşım emekli şair Kul Mehmet tabi siz onu yakından tanıyorsunuz. Daha da yakından tanımak için, aklınıza takılanları sormak için sizin adınıza buradayım. Neyse sizleri fazla yormadan başlayalım isterseniz sevgili okuyuclarımızzzzz. Lütfen şu ekoyu kapatırmıssınız, duyunca ürküyorum…
-Sayın Kul Mehmet Bey öncelikle hoş geldiniz, bir şair olarak her bir şairin bir gezgin olarak gördüğünüzü söylüyorsunuz, bize bunu açıklar mısınız?
-Teşekkürler ederim, benimle bu röportajı yapmak için zaman ayırdığınız için, hoş bulduk. Kıymetli okuyucularımızda sohbetimize hoş geldiler. Şair nedir diye bana sorarsanız, bence şair gönüllere şiirler yazan, bu şiirlerle gönlü ruhu okşayan bir ağır işçidir derim. Gecesini gündüzüne, gündüzünü gecesine katarak yazan, ilham geldiğinde yatağa yatmak için giderken defalarca gidip gelen ve uyumayı unutarak yazandır derim. Yani bir türlü gönülleri gezen, hüzünlü gönüle neşeli şiirler yazan, çok neşeli bir gönüle de az hüzünlü şiirler yazarak, neşeli olana hüznü anlatan, hüzünlü olana da neşeli olmayı sağlık vererek gönlünü okşayarak, okuyucunun bir an derdini gönlünden alan şair, kendi gönlüne alarak insanların gönlünü hoş tutmak için çalışan, gönüllerin sancısını çeken bir işçidir derim ben.
-Çok güzel anlattınız. Peki, komşuluk hakkında, yazarların bir birleri ile karşılıklı muhabbetleri hakkında neler söyleyeceksiniz.
-Komşuluk dediğimiz olay eskilerde kaldı ve günümüzde böyle bir yaşama tarzı yoktur. O güzel insanlar güzellikleriyle geldiler ve gittiler. Herkes bireysel yaşayarak, bireysel olarak kendini mutlu etmeye çalışırken- Tek başına mutlu olunmayacağını bilerek veya bilmeyerek- çırpınan ve mutlu olmanın yolunu bulamadan mutsuz, yalnız sadece ailesi ile yaşayan insanlar haline geldik. Tek başına mutlu olunmaz, birlik beraberlik ve beraber olanların, tek vücut halinde birbirini sevmesi sayması hal hatırını sorması, derdi sıkıntısı varsa çözmesi ile insan mutlu olur. Eskilerde çok iyi bilirim. Ben 56 yaşındayım, çocukluğumda bir komşu veya komşunun hatta onun komşusunun komşusu bir iki gün görünmezse, mahallece o komşunun komşusunun evine gidilir hali ve hatırı sorulur, derdi sıkıntısı ne ise bilinir çözülür, ondan sonra rahata erişilir ve yataklarında huzur içinde yatarlardı. Oysa günümüzde bunu anlattığınız zaman size anlamsız manasız gözlerle bakıyorlar ve ne kadar düşünseler de buna bir mana ve anlam veremiyorlar. Edebiyat dünyasında yazarlarımızda aynı durumda, büyüklerin dediği gibi: Balık baştan kokuyor. Eskilerinde gönlü genişti evi bir oda olsa da evi genişti gönülde, sofrasında iki lokması var iken dört kişiye bölerken sofrası genişti, o insanlarla geniş geniş yaşamanın huzuru ile şimdi bir kısır döngüde odası beş odalıda olsa, üç kişi yan yana gelip oturmaktan aciz kimisi televizyon karşısında kimisi telefon başında ayrı ayrı yalnızlığını yaşarken ne demek istediğimi gayet açık anladığınızı düşünüyorum.
-Evet, çok güzel ifade ettiniz. Edebi bir eseri geniş kitlelere duyurmak için neler yapmalı sizce.
-Ben amatör olarak yazıyorum ve internet üzerinde şiir edebiyat sayfalarında paylaşıyorum, ne kadar paylaşırsanız paylaşın, internette o anda gezinen on bin kişi varsa ya iki kişi okuyor ya üç kişi okuyor, diğerleri okumadan beğeni ile başından geçiştirirken, o anda dedikodu tıpkı televizyonlarda şimdi moda olan evlendirme programındaki kavgalı çekişmeli bol bol boş konuşmalarla şov yapan sayfalarda gezinmekle meşgul. Siz eseri her gün kapı kapı dolaştırarak onlara sunanızda okuyan yok, değer veren yok azizim. Okuyan yok demiyorum var ama şöyle doyurucu olan yazarken oh bugün şu kadar insan okuyacak benim yanlışım varsa görecek söyleyecek veya teşekkür edecek insanlara okuyuculara yazıyorum diyemiyorsunuz, ama yazmaya devam ediyorsunuz ümit varsınız… Profesyonel olarak parasını vererek kitap bastıracak maddi durumum yok, öyle bir kitap çıkarmak için bir iki emekli maaşınızı vererek iki üç aç kalarak, kira parasını elektrik su evin ihtiyaçların görmeden yaşamanın formülü bulunursa o zaman bastırmayı düşünüyorum. Raflarda kitap alarak okuyan çok, âmâ internet ortamında çok çok az. Yazın şöyle kavgalı bol küfürlü o zaman okuyucu görün. Aklıma iyi geldi bunu hemen denemem gerek evet evet…
-Çok şakacısınız Mehmet Bey
-Hayır, şaka değil ciddi söylüyorum.
-Bir telefonumuz var Mehmet Bey, okuyucularımızın sorusunu alalım ve devam edelim ne dersiniz?
-Buyurun tabi tabi.
-Bizi Manavgat’tan arayan Sayın Yaşar Bey hoş geldiniz
-Hoş bulduk, sizleri zevkle şu an okuyorum ve soruyorum, acaba hem okurken hem sormak ve sorduğunu bilerek telefon açmak ve sormak acaba nasıl oluyor? Durun hemen şaşırmayın, şaka yaptım az ortam ısınısın istedim. Benim sorum Kul Mehmet beye acaba sözcük ve cümlelerin dile takılmadan, kolayca okunabilmesi için anlatılmak istenen düşüncenin rahatlıkla anlaşılır kısa bir şekilde ifade edilmesi için, hece yazmakta çok çaba sarf ediyor musunuz galiba. Yoksam heceye takılmadan, düz serbest şekilde yazmak sizde daha mı kolay geliyor? Teşekkürler ederim, siz yayınlayınca ben cevabımı okurum.
-Çok esprili bir okuyucumuz, evet Mehmet bey sizi dinliyoruz, pardon söylediklerini yazıyorum
-Öncelikle Yaşar beye teşekkürler ederim, eserlerimi okuduğu belli oluyor, nerden bildiniz derseniz, ben şiirlerimi genellikle serbest ağırlıklı vezinlere bağlı kalmadan kafiyeli yazıyorum. Sözleri heceleri kısıtlayarak duygularımı anlatamıyorum, tıpkı saldım çayıra Mevla’m kayıra anlayışına yeni bir soluk getirerek, çayıra saldığımın başında beklerken Mevla’mın kayırması içinde dua ediyorum. Hay Allah okuyucudaki espri bize de yansıdı, siz çok sağ olun Yaşar bey efendi kardeşim.
-Pardon Telefon çalıyor, bizi arayan Yaşar bey, teşekkür ediyor, espriden dolayı.
-Biz kendisine teşekkür ediyoruz, bu esprili gönlü ile bize katıldığı için. Nere de kalmıştık? Evet, insanda birazda yaş geçince ellisinden sonra, Yüce Allah’ın gönlüne dokunarak yazdırması ile fazla heceli şiir yazamıyorum. Duygu, düşünce ve isteklerin gönülde sevmelerin birlik beraberliğin, bir berrak pınar suyu lezzetinde aktarıldığı iletildiği şiir de ben şiirlerimi uzun yazarak okuyucularıma aktarıyorum. Şiirlerimin rahatlıkla anlaşılır şekilde ifade edilmesi için çok çaba sarf ediyorum muhakkak, ter dökmeden uykusuz kalmadan bu şiir öykü vs. yazılmıyor. Gecenin saat ikisi üçü yazını pardon şiirin başında kalkıp yatmaya giderken ilham geri geliyor, haydi yazmaya devam Allah’ın izni ile çok şükür. Tamam, bitti derken gidip yorganı başına çekerken çok şükür Allah’ın yardımı ile ilham dürtüyor, kalk yazmaya devam, işte şairlik böyle bir şeydir…
Mehmet Aluç © Kul Mehmet
Devam Edecek İnşallah
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.