- 671 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Gülümsemeye Başladın
Sen gelmeden önce deniz aynı yerdeydi yine. Üç tane masa vardı onunla aramda. Masalarda insanlar elleri, kolları, bedenleriyle sürekli hareket hâlinde, durmadan boşlukları dolduruyorlardı, yeni yeni boşluklar bırakarak bir yandan. İşte o küçük boşluklar benim sensiz geçen dakikalarımın deniziydi.
"Keşke şu masalar olmasaydı arada ve onları çevreleyen insanlar!.." diyordum. Ama bir yandan da bu sürekli değişen görünüm, sürekli farklı bir boşluğu dolduran o mavilik, seni beklemenin yoğun bulutlarını dağıtan güçlü bir esintiyi sürüklüyordu peşinden. Aslında o insanlar onunla arama girerek daha bir yaklaştırıyorlardı onu bana, ’benim denizim’ yapıyorlardı. Eğer bir kalabalığın ortasında çok fazla görünür olmuşsan, o kadar görünür olacak kadar yalnızsan yani ve o kaybolmuşlukta bir şey sana senden şarkılar mırıldanıyorsa, o şey önceden olduğu yerde değildir artık. Yani konumsal olarak aynı yerde gibi görünse de öncekinden çok daha yakındır sana. Çünkü gönül gözüyle bakılan bir dünyada mesafeler konumdan çok kalp atışlarına dairdir.
Masalardan biri boşaldı bir ara, birkaç duvar daha yıkıldı böylece, denizim bir parça daha büyüdü. Ve sen geldin sonra. Artık "O masa ne zaman dolacak?" diye sormuyordum kendime. "Mavim ne kadar küçülecek?"
Artık boşlukları kollamıyordum o kalabalığın içinde. Uçsuz bucaksız bir deniz uzanır gibi önümde, derin derin soluklar alıyordum. Sen öylesine bir şeyler söylüyordun her zamanki dünyandan bir rüzgârı taşıyarak sesinde. Ama denizim olmaktan kurtaramıyordu seni zorla içine sığmaya çalıştığın bu sıradan insan giysisi. Mavi bir yerinden sırıtıyordu ille de, ele veriyordu anlattığın onca gündelik şeyin ardındaki gerçeği.
Sen de boşlukları kolluyordun tıpkı benim gibi aslında. Masalardaki insanların arasından bir görünüp bir kaybolan o denizi bir ucundan yakalamaya çalışıyordun. Anlattığın şeyler tıpkı denizle arana giren o masalar gibiydi. Ama ruhun giyinmişti bir kere o sıradan insan giysisini. Eğer saklayamasaydın derinlerindeki maviyi, masaları aradan çekseydin çok büyürdün o kalabalığın içinde, görünmez ederdin diğerlerini.
Ama sonra nasıl olduysa, birden başka şeylerden konuşmaya başladın, saklamaz oldun rengini. Galiba seni ne kadar özlediğimi fark etmiştin. "Öyle sıkılıyorum ki aslında!" dedi gözlerin. "Saklanmaktan öyle yoruldum ki!" Ve o andan itibaren de teker teker çekmeye başladın masaları aramızdan. İşte gelmek istediğin noktayı, alacağın arabayı, yaşamak istediğin evi çekip fırlattın uzaklara... Onların ardına sakladığın o uçsuz bucaksız maviyi çıkardın ortaya. Ellerimi tuttun birden, gülümsemeye başladın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.