- 499 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sahiplik İmanı 3
Merhamet ve acıma belirten efendi hissi ile diğer efendilerin aynı iştiyakla büyümek isteme hislerinin birbiriyle karşılaşıp çatışma yapan rekabeti sürtüşmeleri de vardı. Yani egemenlerin büyüme istekleri hem birbiri ile çatışıp rekabet ediyorlardı. Hem de köleci dirençler karşısındaki egemenlerin büyüme istekleri onların diğer yandan aynı amaçlı çıkarlarını birlikte savunmaları nedenle egemenleri birleşme yaptırabiliyordu.
Aynı ortam içindeki mülkiyeti olanla mülkiyeti olmayanların iki temel sistem yansıması sistemin yeni firen ilişkileriydi. Mülkiyetçi eğilimleri, kendi mülkiyetlerinin kendi alanı içinde tutmak isteye kölelerle; mülkiyet kendi alanının dışına doğru olan baskı ve basıncıyla mülkiyetçi egemenliklerini çevreye doğru yaymak isteyenler vardı. Ve bunlar sistemin yeni tür ön görülemez olmanın yansımalarıydı. Günümüz süreçleri bu hal üzere biçimden biçime girmekle başlangıç; köleci süreçler içinde olmakla orijinde bir hayli uzaklaşmıştı.
Uzaklaşmanın nedeni insan öznelliğinin sosyo toplumsa sisteme ve başlangıç koşullarına yeni durum ve şartların olanakları dâhilinde oluşmakla sisteme salt öznel müdahaledir.
Ortaklaşmacı ön ittifakların gruplar arası üreten işbirlikleri, üstel etkili bir büyümeyi de ortaya koydu. Bu büyümendi gerçeklik, daha öncesi içinde olmayan onlarca yepyeni yansıma olanaklarını da ortaya çıkarmıştı. Bunların içinde yansıma olan özel mülkiyetçi köleci ilişki bu yansımalardan sadece birisiydi.
Köleci ve özel mülkiyetçi yaklaşım nedenle köleci ve özel mülkiyetçi istek sahiplerinin tasallutu ön ittifaklı sisteme; sistemin dışında sav ve meşruiyetler olmalarıyla sisteme sanal bir iddia ile eylemli şekilde müdahil oldular. Sistem dışı meşruiyetlikleriyle sistem içindeki müdahiller inşacısıydılar.
Köleci ve özel mülkiyetçi sistem dışı meşrutiyetçilerin siteme olan her etkileri sisteme iki kat frekans (salınım) çığlaması olmakla, köleci ve özel mülkiyetçi sisteme üstel birçoklaşan katkı sağlamaktadırlar.
Aslında sistemin kendi üzerine kendi katkısı sisteme dıştan müdahale arz eder bir hüviyettir. Bu kabil hüviyetle, köleci mantığın mana ettiği sistem dışı etki olan, ikisi; çok farklı bir anlama ve anlatımdırlar.
Yani gerek sistem içindeki bu nesneli süreç etkileriyle, gerekse sistem dışındaki sanal etkiler belli süre sonra sistemin kendi üzerine kendi etkisi olacaklardı. Sistemin kendi üzerine olan bu, “ kendi üzerine kendi etkisi”, sürecin sür git olur artan üstel büyümesi için de çok etkilidirler. Hem de kendi üzerine kendi etkisi “taşınamaz ilişkiler olacak” bir büyümeye engel olmakla, sistemin fren etkisi olacaklardı.
Çünkü başlangıç koşulları içinde büyüyen ilişkilerin karşılığı olacak cevap ve beslenme meşruiyetlikleri olmadığından sistem kendi kendisine otomatik kontrol dediğimiz fren etkisi içine girer.
Gerçi atalarımızın ya da canlıların kişilik oluşla, grup oluşla sahiplendikleri bir yaşam alanı vardı. Hayat bu tür kendi yaşam alanına sahip çıkmakla genel ve özel yaşamları koruyorlardı. Hayat için (varlık için) hiç bir sürecin garantisi ve devamlılığı yoktur. Akış yığılarak tan (fren etkisiyle de) akıyordu. Verili oluş buydu. Verililiğin içinde aç kalma pahasına da olsa, haram helal; doğru-eğri tarzı “duygu” hiç yoktu.
Bitki; haram mı, helal mi? Demeden doğanın sunusu olan yağmurdan yararlanıyordu. Dereler kaynağı haram mı, helal mi demeden birleşmekle gürül gürül akan çay suyu olup çağlıyordular. Su yuvarı da (su kütlesi olan okyanuslar da) Güneş’teki ısının bana hakkı geçti demeden su buharı oluyordu. Güneş zorunlu olurla ışıyor, kimseden hak talep etmiyordu. Meşruiyet böylesi girişmeleriyle karmaşık olup; sıklaşıp, seyrelen ilişkiler içindeydi.
Yine de bu tür korunmaları içindeki hayatlar sürprizlere açıktı. Alanların değişmesi içinde de kalmakla hayatlar yeni şartları içinde yaşamaya dirençleşerek te hayatta kalıyorlardı. Cenderenin biri buydu. Hayatın sürprizlere açık olmasıydı. Sürpriz olan cenderenin diğeri de bir hayatın yurt tuttuğu yeri, biri gelip te bu yeri elinde almak isterse; burayı yurtlanan kişi ya da grubumuzun da, burayı savunacağını gözü kesmiyorsa, o alanı terk etmekti.
Burayı terk ederken de terk ettiği işgalciye "burası benim"; "burayı bana bu mülkün sahibi olan “o” verdi" demiyordu. Dahası böyle diyemediği için sen bana verilen mülkü elimde aldın. Sen El’e ait olan iradeye karşı gelmekle yarın narı cehennemde yanacaksın (cehennem narında, cehennem ateşinde yanacaksın) demiyordu. Doğadaki sahiplik böylesine bir sahiplik olup inşası sömüren sahiplik değildi.
Köleci sistem ön ittifakın ortaklaştıran, paylaştıran yapısına karşı; kendisinin keyfe keder olucu kader, kısmet işi dağıtım yapmalarına da; doğru olan bu diyordu. Hak olan bu diye kendi mana anlayışlarını zikrederek kendi mana anlamasını sufle edip kendi mana anlamalarının propagandalarını yapıyorlardı.
Neydi köleci sistemin kendi mana anlayışı? Köleci sistemin mana anlayışına göre malın, mülkün sahibi El’dir. Aslında bu anlayış böyle durduğu sürece bunda sakınca yoktur. Amma, El malını mülkünü rızk olmakla istediği kişiye istediği kadar dağıtmıştır demekle zurna zırtlıyordu. Bu söz sakıncasız durduğu gibi durmuyordu. İstediğine de rızktan, nasipten hiç vermemekle pek çok kişinin rızkını, nasibini, kısıp; kişilerin maldan mülkten sahipliğini kesmiştir diyordu.
İşte köleci sistem: ön ittifaklı yasa içinde olmakla herkesin olan; ortaklaşma olan başlangıç koşulları içindeki mala mülke karşıydı. Bunun için mülk benim diyordu. Ön ittifakın malını, mülkünü, servetini keyfine göre dağıtması için böyle demeliydi. Fataliteye göre doğru olan bu. Hak olan bu. Doğru söze ne denir? El’in çizdiği, El’in belirlediği, El’in kader ve hüküm kıldığı gerçeklik anlamına EL hak denirdi.
Bölgesi içinde kovulan; sahiplik olan konuya geri dönersek, sahiplendiği yerde kovulan kişimiz bilir ki; “hiç kimse bu hemcinsimize, yurtlanmış olduğu bu yeri ona vermiş değildi”. Veya hiç kimse olan o; o yurdu akşam ona vahiy yoluyla vermiş te, hemcinsimiz de akşamdan sabaha kadar olan süre içinde kendi sahipliğine dayanakla " tapusunun ona verilmesi" olan beraatı unutmuş ta değildi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.