İnsanca şeyler
İnsan gerçekten anlaşılması zor bir varlık. Kendimi bile bazen anlayamadığımda tanık oluyorum
buna. Son günlerde, ya da aylarda diyeyim dar bir alanda sıkışıp kaldım. En çok kendimle
baş başayım. Hayat bilindik yatağından akıp gidiyor. O en çok suçsuz insanların kıyıldığı, zavallı
kimsesiz kişilerin boyun büküp adeta bakışlarıyla sevgi dilendiği bir ortamda. Yine savaşlar var
dünyamızda, haklı ya da haksız. Neden öldürüldüklerini bilmeyen insanlar ölüyor. Bir kaç kötü
adam yüzünden pek çok iyi insan ölüyor.Nasıl bir vicdan bu anlamıyorum.Onca insanın ölümüne
neden olduktan sonra başını yastığa rahat koyabiliyor.
İki gündür turşu yapmakla meşgulüm. Yo öyle bidonlarca turşu değil. Yiyecek kadar. Üstümdeki
dünya yorgunluğundan kurtulup basit işlerle uğraşmak kolay değil.Bugün kahvaltıdan sonra yine
dün kurduğum turşuya koymayı unuttuğum bütün karabiberleri ezip koydum önce. Turşuların
suyunu koyduğum için sanki kavanozda salatalık azalmış gibi geldi. Üstüne salatalık ekledim.
Karabiberini de koyduktan sonra kapağını sıkıca kapattım. Sıra bugün yapacağım turşuya gelmiş
ama benim canım sadece bilgisayarın başında pineklemek istiyordu.Şeytanın bacağını kırdım ve
önüme soyup tuzlayacağım patlıcanları getirdim. Şimdi kendi kendime keşke getirmez olsaydım
diyorum. Patlıcanları önce soydum. Sonra iri turşu tuzuyla tuzladım. Daha sonra baktığımda ne
göreyim. Patlıcanlar kararmış. Hemen patlıcanları tuzlu suya yatırdım. Sözde tuzlu suda beyaz
rengine geri döneceklerdi. Olmadı. Tekrar sudan çıkarıp yeniden tuzlayıp bir kaba koydum ama
yine olmadı. Şimdi nerdeyse kapkara yatıyorlar kapta. Öylece bıraktım. Turşu işi yattı yani.
Turşu tuzu yetmezdi daha yapacağım turşulara. Almak için çıktım.Havanın serinlemesi bekleyip
öyle çıkmıştım. Anlaşılan kız kardeşlerim de bu zamanı beklemiş. İyi ki burun buruna gelmedik.
Şu sıra onların yüzünü görmek hoşuma gitmiyor. Nedeni bende kalsın. Onlar önümden başka bir
yoldan gidiyordu. Arkaları dönük olduğu için beni görmediler. Alacağım sadece tuzdu ama belki
istediğim bir şeye rastlar alırım diye pazar arabasıyla gidiyordum. Havanın biraz serinlemiş hali
beni çok sevindirdi. Tam Çubuk’un ana caddesine geldiğimde bir köşede korodan iki arkadaşımı
gördüm. Bayan olanı elini kaldırıp selâm verdi gülerek, ben de aynı hareketle onu selâmladım.
Sanki sevgilimi görmüşce öyle mutlu oldum ki, sözcüklerle anlatamam. Onları özlemişim. O
aynı duyguları, ortamı paylaşmayı. Eylül geldi sayılır. Koro çalışmaları da başlar artık. Mutlu
olmak için bir nedenim var.
Çok karmaşık bir insanım sanıyorum. Bu yazılarıma da yansıyor. Aynı şeyleri yazmak bile canımı
sıkıyor.
Eve dönüşte hava bozulur gibi oldu. Gök gürültüsü duyuluyordu. Eve hızlı adımlarla gidip evin
önüne diktiğim biber domates fidelerin altına gübre serpmeliydim. Kimi fideler büyümemiş
cılız kalmıştı. İçinde dört kilo turşu tuzu olan pazar arabamla soluk soluğa evin merdivenlerini
çıktım. Yağmur yağmak üzereydi. Çabuk hareketlerle üstümü değiştirip elime gübre poşetini
alarak aşağıya indim. Yağmur serpiştirmeye başlamıştı. Çabuk hareketlerle sebzelerin dibine
gübreyi elimle serpiyordum.O sırada küçük kardeşim girdi bahçe kapısından kolay gelsin diyerek
eve doğru yürüdü. Az sonra benim küçüğüm kardeşimi gördüm. Bana bakarak kendi evine doğru
yürüdü. İçimde kardeşime karşı bir duygu olmadığını hissettim. Yani sevgiye dair. Oysa az önce
çarşıda gördüğüm arkadaşımın gülerek el sallaması, benim de gülerek el sallamam beni nasıl da
mutlu etmişti. Böylesine içim kapkara olmamış, sanki ruhum aydınlanmıştı.
Ellerim çisildeyen yağmur gübre karışımı ıslaklıktaydı. Yapış yapış elimle evin anahtarını tutarak
evin kapısını açtım.
30. 08. 2016 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Değerli yazarım, samimi bir paylaşımdı, keyifle okudum. Sanırım insanlar genelde benzer yaşamlar sürüyor. Özellikle kardeşlik egoların önemsendiği bir ilişki türü olduğu için kolay kolay içtenlik içermez. Saygıya ve samimiyete dayandırılabilen dostluklar hayatımıza daha çok renk katar... Benim hanım patlıcanların kararmaması için limonla bir şeyler yapıyor ya, biz erkeklerin kafasının basacağı beceriler değil yapılanlar, kadınlar erkeklere göre o nedenle üstün meziyetlere sahipler zaten...Turşunuzu afiyetle yiyin. Güzeşl yazınızı tebrik ederim.Saygılar
glenay
Üç kız bir erkek kardeşiz.
İki kız kardeşimi artık kül kedisi masalındaki
kardeşler gibi görmeye başladım.
( Gerçi ben her zaman külkedisi gibi susup kalmıyorum)
Arkadaşlık bir de aynı zevklerin paylaşımıyla oluyorsa daha içten
daha güzel oluyor.
Her zaman turşu yapacağım patlıcanları akşamdan tuzlar, sabah
turşumu yapardım. Sanıyorum kararmazdı :)
Turşumu daha yapmadım. Sanıyorum başka patlıcanlarla hiç bekletmeden
koyacağım turşu bidonuna. Yakın olsak, bir kavanoz da size kurardım.
selam ve saygımla..