Deli deli
Ben yazılarımı çoğunlukla rahat bir soluk almak için yazarım. Okuyan, isterse okur.
Bugün yine odamdaki serinlikten de yararlanıp oturdum klevyenin başına. Acaba ne yazayım derken, sanki yazacak
bir şey kalmamış gibi önceki gün annemin kulaklığına pil almak için gittiğimde karşılaştığım iki deli geldi
aklıma. Tesadüf bu ya, ikisine arka arkaya rastladım. Biriyle konuşup caddeden karşıya geçtiğimde diğeri
ile karşılaştım eski sokağımızda.
Şimdi oturduğum yer daha önce bahçemizdi. Çocukluğumuzda şarkılar söyleyerek giderdik bahçeye. Yol
bize çok uzun gerilirdi o zamanlar.Oysa şimdi on dakikamı alıyor evden çarşıya varmam Bahçe yolu bahçe
yolu diğer bahçelerden sarkan ağaçlar, otlar ve derme çatma örülmüş duvarlardan ibaretti. Bazen bir
köpeğe, bazen kaplumbağaya bazen de kirpiye rastlayabilirdiniz.Ha birde sokağımızın o zamanki yaramaz
çocuklarına. Hiç unutmam bir kez mazinlerin Hüseyin ve İbrahim’e rastlamıştık. Neden bilmem bunlar her
zaman bize kızgın olurlardı. İbrahim iki yumruğunu boks yapıyor gibi sıkarak sanki bizi dövmeye hazır
önümüzde gardını aldı. Hüseyin de kendince sanıyorum küfürler edip bizi korkutmaya çalışıyordu. Sorunu
bizim bahçeden bir şeyler çalmaları olmalı. Onlar bizim gözümüzde hırsız çocuklardı. Şimdi Hüseyin’i yine
şimdi park olan bahçe yolunda görüyorum. Bizim çocukluğumuza sıkılmış yumruk değil sanki ama o bana
sıkılmış yumrukları anımsatıyor.. İbrahim öldü sanıyorum. İkisi de eski sokağımızda otururlardı. Bunları
yazmayı düşünmüyordum. Nereden çıktılar.
Şimdi eski sokağımızda birkaç tanıdıktan başka kimse kalmadı. Önceki gün rastladığım deliler önceki
sokağımızın yeni konukları. Tam mazinlerin evi geçtim Ayşenim ablanın evini geçerken deli Semiha’ya
rastladım. Dükkân önündeki adamlara göz ucuyla bakarak bana döndü. Her zaman böyle yapar, birden
girer söze. Söze bir başlar makineli tüfek gibi hızlı konuşur. Araya girip bir kelime söylemek olası değildir.
Sanıyorum bu adamlar hep böyle burada oturur, insana yiyecek gibi bakarlar, sanki ne varsa.Anam burası
nasıl bir yer böyle dışarı çıkmaya çekiniyorum. Ben arada öyledir, haklısın demeye çalışıyorum. O devam
ediyor konuşmasına. Baban ne iyi bir adamdı. Bayram dede derlerdi. Aah, ah iyi insanlar işte böyle, ölüp
gidiyor. Senin adın neydi canım? Ben Nazik diyorum.İşte böyle Nazik diye devam ediyor.O konuşurken ben
onu rahatsız eden, evine girip çıkan erkekleri düşünüyorum. Buranın insanı biraz da yalnız ve aklı yerinde
değilse o kişiyi kötü ederler. Semiha susmadan konuşmaya devam ediyor. Yolun başında, köşede durduk
onu dinliyorum. Tekrar soruyor adın neydi? Nazik. İşte böyle Nazik.Bu arada çocuklarını anlatıyor, torunu.
Senin de çocukların var mı diyor. Var, benimkiler İstanbul’da. Seninkiler burdaymış, ne güzel. Ah bacım
yalnızlık, yalnızım. Hemen ben de yalnızım diyorum. Olsun. Bizim gibi böyle yaşayan pek çok insan var
diyorum.
Semiha’dan güçlükle kurtarıyorum yakamı. Bazen hiç görmez, geçer gider, bazen de şimdi olduğu gibi
durmaz konuşur.
Semiha’dan ayrılıp karşıya geçtiğimde bu kez başka bir delimiz yakaladı beni. Bende böyle insanları çeken
bir şey olmalı. Bu erkek. Önce onun mahallenin delisi olduğunu farketmiyorum. Gülerek selam veriyor.Ben
de ona merhaba diyorum.
- Beni tanıdın mı abla?
- Evet, tanıdım. Geçenlerde belediye otobüsünde konuşarak gelmiştik.( Ben başka biriyle karıştırmışım.)
O ses etmiyor böyle dememe. Biz şurada ilerde oturuyoruz. Babam sarı Mustafa annemin adı Suzan. diyor.
Bana isimler yabancı gelmiyor ama hatırlamadım tabii. Sanki hatırlamış gibi, evet hatırladım diyorum. Az
anne ve babasını anlatıyor sonra birden.Ekmek alacam da abla bir beş lira verir misin bana diyor O zaman
benimle niçin konuştuğunu anlıyorum. Cebimdeki paramı düşünüyorum. Bozuk param yok.
Ona dönüp:
- Kusura bakma. Annemin parası var bende. Ona alışverişe çıktım da.. Bozuk param yok. diyorum. Yoluna
devam ediyor. Bu adam deli mi diye düşünüyorum. Ya az önce konuştuğum kadın. Onları delirten bizler
olmayalım. Az sonra parkta kendini bilmez bir takım cahiller onu kızdırıp, delirtir bilirim.Tabii benim gibi
sakin kişilere de rastlarlar arada.
Hemen önümdeki saatçiye giriyorum. Annemin kulaklık pili için. Az sonra konuştuğum deliyi görüyorum
yine. İki kişiyle konuşuyor. Beş lira ekmek parası istediğini duyuyorum.Bir ekmek bir lira diyorum içimden
26. 08. 2016 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Değerli yazarım, sizin yazılarınızda hep gözlemciliğinizin gücünü bulmuşumdur ve seçtiğiniz kurgular hep hayatın damarından... Hepimiz isteyen okusun diye yazıyoruz ve elbette okuyan sayısının hep yüksek olmasını arzuluyoruz. Zararlı delilerin, zararsız delilere musallat olmayacakları bir dünya dileğimle. Saygılar
glenay
Bazen bir yazıya bir yorum bile yazılmıyor. :)
Aman yazmazlarsa yazmasınlar desem de canım sıkılıyor.
Yazı yazmaktan istemiyorum.
selamlar, saygılar..