TÜRKÇE, GÜZEL DİLİM!
Ne denli güç ve güçlü bir dilsin!
Güç bir dilsin çünkü Türkçe, Arapça ve Farsça’nın bileşimi olan Osmanlıca yüz yıllarca seni tutsak etti. Bu etkileşim, sözcük dağarcığını kökeni öz Türkçe olmayan sayısız sözcüklerle doldurdu. Bunun yanı sıra Batı dillerinin de hatırı sayılır dozda etkisi yadsınamaz kuşkusuz.
Güçlüsün çünkü binlerce yıl geçmişin var ve standart, özgün dil kuram ve temel yazım kurallarını tüm uğraşmalarına karşın yok etmeyi başaramadılar. Uyduruk sözcüklerle zaman zaman seni kuşa çevirmeye kalkışan kıytırıklar dün olduğu gibi bu gün de iş başında!
Sözde incelmek (!) uğruna sesleri yutan, özne-yüklem dengesini bozan, noktayı ve virgülü bile yok sayan, dinlemeden konuşan, okumadan yazmaya kalkan enteller (!) hiç de azımsanacak sayıda değil!
Gelelim işin özüne!
Hemen hepimiz iyi biliriz:
--Dil; kültür ve iletişim aracıdır.
--Dil; özgün ses bilgisi, sözcük yapısı ve tümce türleri ile bir kül varlıktır.
--Dilin kendine özgü sözcük türetme ekleri (Yapım-Çekim ekleri, ...) vardır.
--Özgün inceliklerinin yanı sıra dilin standart kuram ve yazım kuralları vardır.
--Tarihi, coğrafyası şöyle dursun, dilin işlerliği ve geçerliliği son derece önemlidir.
Dil; işlevsel olarak özde konuşmaya dayanır. Ereğimizi, dileğimizi, meramımızı, ... öncelikle ve özellikle konuşarak anlatırız.
Dil; öğrenme sürecinde temel yöntembilimsel aşamalar olan ‘dinleme, konuşma, okuma ve yazma’ yoluyla çalışılır, uygulamalarla beceri geliştirilir ve özümsenir.
Dili tümüyle öğrenebilmek olanaksız olup, buna ne zamanımız, ne de enerjimiz yeter. “Türkçe’yi öğrendim, bilirim hatta iyi, çok iyi biliyorum.” diyen varsa, aklına şaşmak gerek!
Birkaç dil bildiğini ileri sürmek için ille profesör, milletvekili, ... olmak gerekmez kanımca. Söylediklerine önce kendileri yürekten inanmalı. Basit bir dilekçe yazmayı, kendi özgeçmişlerini özetlemeyi bile beceremeyen, öz dilinde ne düzeyde olduğunun bilincinden yoksun nice enteller (!) mangalda kül bırakmazlar üstelik!
Dilbilimi verilerinin ışığında hiçbir zaman değişmeyen bir gerçek vardır ki o da ana dilinde yeterli olmayanların bir yabancı dilde başarılı sayılabilmelerinin hayli güç olduğudur.
Ağız, torba değil ki büzesin! Çala kalem dörtnala koşarcasına imgelerle, simgelerle savlar, öngörüler sunan; özellik, güzellik, estetik, esneklik, incelik aldatmacalarıyla sanki ‘dil tasarımcısı’ gibi ulu orta boy gösterenlere ne demeli! Acaba onlara ‘Dur Yolcu!’ başlıklı şiiri mi oku(t)malıyız?
Yarım yüzyılı aşan ömrümde birkaç yabancı dil çalıştım. Birkaç kez yüksek öğrenim diploması aldım. Onlarca düz yazı ve yüzlerce şiir yazdım. Daha da önemlisi, eğitimin her aşamasında, son yirmi iki yılı üniversitede geçen ve toplam otuz yılı aşan devlet hizmetim süresince, binlerce öğrenci yetiştirdim.
Türkçe ve İngilizce altıncı ve yedinci yapıtlarımı oluşturmaya çalışırken, Türkçe’de yanlışlarımı düzeltmeyi ve eksiklerimi kotarmayı sürdürmekteyim. Öğrenmenin sonsuz bir süreç olduğunu bilmeyenimiz yoktur.
Kendi adıma; yaşı ve çağı dolayısıyla dilde kemikleşmiş bazı alışkanlıkları bir çırpıda yok etmek, ya da değiştirmek sanıldığı gibi öyle pek kolay olmasa gerek!
Başta alım satım (~ticaret), iç ve dış dolaşım (~turizm), sosyokültürel, sosyoekonomik ve sosyopolitik ilişkiler dilin gelişmesi, güçlenmesi, yayılması bağlamında o ülkenin ekonomisi ile yakından ilgilidir. Ortak paydadan petrodolar * dili Arapça ile İngilizce buna örnektir.
Birikimli ve deneyimli bir dil eğitimcisi olarak derim ki;
Türkçe’mizin yabancı sözcüklerden arıtılması, yabancı kültürlerin etkisinden ırak tutulması, özünün bozulmasının önlenmesi kaçınılmaz bir ivedi gerekliliktir. Bunu yaparken dili kuşa çevirmekten, yapaylaştırmaktan, yozlaştırmaktan ve uyumsuz karşılıklarla gülünç duruma düşürmekten kesinlikle kaçınmalıyız.
Cumhuriyetimizin kurucusu, dünya lideri, Atamızın kurucusu olduğu Türk Dil Kurumu’nun standart sözlükleri ile yazım rehberi sıkça yararlandığım kaynaklardandır. Sınama-Yanılma yöntemiyle yaptığım çalışmalar belirli bir olgunluğa eriştikten ve iyice demlendikten sonra çalışma ortamım olan mutfağımdan (!) çıkmaktadır.
Türkçe’yi çalışmayı aralıksız sürdürmekte olup, asla ‘Öğrendim!’ diyemem çünkü dilimiz, yazımın başında da vurguladığım gibi, oldukça güç ve o oranda da güçlüdür. Güzel dilimizi tüm incelikleriyle ve özenle kullanmalıyız.
Yazımın özüne ilişkin olarak, öncelikle ve özellikle bilgisayar ortamında Türkçe kökenli, duru, özlü, özentisiz, uygun, uyumlu, ... takma adlar (~rumuz) kullanalım ve bu konuda kişisel yaklaşımımızı açık seçik ortaya koyarak ilk olumlu adımı atmış olalım, derim.
Saygılarımla.
* Latince kökenli olup, İngilizce ve diğer Batı dillerine giren /-o-/ orta eki (~infix, midfix), dilimizde bağlaç işlevi gören ‘ve’ anlamındadır. Açık yazılışlarıyla iki örnek:
petr-o-dollar (Türkçe’si, petrol ve dolar)
techn-o-economical (Türkçe’si, teknik ve ekonomik), ...
Türkçe’ye girmiş olan ‘petrodolar’ sözcüğünü ‘petrol ve dolar’ biçiminde yazsam, daha mı şık dururdu, bilemem!
YORUMLAR
sayın hocam; yazınızı ilği ile okudum.Toplumda dil ile ilğili hassas davranan tüm insanların duyğularına bir eğitimci olarak,bilimsel yönleri ile yaklaşmışsınız.Ben dilerim ki;sizin gibi eğitimcilerimiz hiç eksilmez başımızdan.Benim yazım için yaptığınız yorumdan dolayıda teşekkür ederim.Sayğılar.
Yürekten kutlarım efendim,duyarlı yazınızı....
Öyle büyük bir sorunumuz ki;dilimizi kendimiz yok ediyoruz,tutsak ediyoruz ne desek boş ne desek yetersiz...
Yine de sizin gibi duyarlı insanların ve Türkçemizi bu kadar güzel kullanan insanlarımızın olması çok güzel,Allah'a emanet olun....
Güzel bir konuya değinmişsiniz.. Maalesef yabancı kökenli kelimeler bir çığ gibi büyüyor artık. İşyerleri simlerinden, kullanma sözcüklerine kadar herşey değişiyor hızla. Öğreniğin "lila tefone"... Geçen gün bir tefeoncunun isminde karşılaştım. Bunun gibi milyonlarca var arık. Ve öyle anlamsız ifadeler çıkıyorki, Türkçe desen değil, ingilizce desen değil. Tam bir tarzanca oldu artık. En basiti bir dağıtıcı demek yerine distribütörü tercih etmek... Bunda başta medyanın büyük rolü var. özendirici olmaya başlıyor. Konuşması mümkün dediğimiz o sunucular bile konuşurken yabancı kelimeleri hızla arttırarak çoğaltıyor. Ve Türkçe diye temel bir yapımız kalmayacak günden güne. Bu konudaki duyarlı yazınız için kutlarım...
Sevgilerimle...