- 1284 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AKIL MI DUYGU MU?!!!
İnsanoğlu hayatının çeşitli dönemlerinde çeşitli evrelerden geçer ve yaş kemale doğru gittikçe beyin bir başak tanesi gibi olgunlaşır.Doğduğumuzda henüz etrafımızı tam göremediğimiz ilk dünya günlerimizde yaşımızı alana kadar sırtımızı yastık eder o şekilde uzanırız yumuşacık beşiklerimizin sımsıcak döşeklerine.Aradan bir yıla aşkın bir zaman geçince de önce o minicik popolarımızın üzerinde sürüne sürüne yürümeğe başlar ardında dizlerimizin üstünde emekleriz bir müddet.Ve en nihayetinde aradan biraz daha zaman geçince artık yavaş yavaş kalmağa başlarız ayaklarımızın üzerine.Tüm bu fiziki evrimi geçirirken de bir yandan da duygu ve akıl evrimi geçiririz.Bir devrim yaşarız o ufacık beyinlerimizde.Hele hele azar azar konuşmağa başladığımızda ekmeğe agu suya bu demeğe başladığımızda bebek saltanatını iyice yıkmış ve artık çocuk meclisini iyice kurmağa başlamışız demektir.
Bu fiziki evrimler insan yaşadıkça devam eder.Ancak akıl evrimi ve tekamülü bir noktada insan kendini aşmak istemezse durur.Öyle bir hal alır ki akıl artık geriye ket vurmağa her geçen gün bir önceki günden daha da kötü duruma doğru geriler.Yüz binlerce beyin hücresi biz ölüyoruz diye nara atarda insan oğlu o kocaman kulaklarıyla bu minicik organların çıkardığı devasa dolgunluktaki sesi algılayamaz.Ya da algılamak istemez.İşte bu noktada duygular aklın önüne geçer ve insan düşünürken aklını değil de duygularını devreye sokarak bir şeyler söylemeğe çalışır.
O rahattır.Keyfinden ödün vermez.Televizyonda maçını izler ve kolasını yudumlar.Pembe dizi izler el işi yapar.Ama asla kendinin bir parçası olan ve her geçen gün ölen o küçük mikro canlıların çıkardığı sesi duymaz.İzlediği programla ya da yaptığı lüzumsuz işle o kadar meşguldür ki başka bir şeyle ilgilenecek imkanı ve zamanı yoktur.Fikir üretecek zamanı da yoktur.Bu nedenle daima başkasının fikirlerini doğru olup olmadıklarını araştırmadan benimser ve o fikirleri fikir sahiplerinden daha softalıkla savunur.Öyle ki o fikri öne atan kişi fikrinin yanlış olduğunu söylese dahi basma kalıp beyin ona da inanmaz.Ve o fikri büyük bir şevkle savunmağa devam eder.
Böyle onlarca belki de milyonlarca insan görebiliriz etrafımızda.Sorgusuz sualsiz yaşamlarını yerden bitme gökten inme ot gibi sürdürmeğe ve günü gün etmeğe çalışırlar.Sabah kalktıklarında ilk işleri haberleri izlemektense sabah programı izlemek ve manasız tartışmaların izahatsiz teferruatlarına takılır.Dışarıda açlık çeken,sokakta yatan,parasızlıktan ilaç alamayan insanın onun için pek fazla önem teşkil etmediği sabahtan akşama değin yaptığı işlerden aşikardır.
Garip olan bu tip insanın başkasının fikrine,fikir sahibinden daha fazla bağlanmasıdır.Ona toz kondurmaması,yanlış olabileceğini hesaba katmaması işte nereden ötürü gelmektedir?Dedik ya insan oğlu fiziki evrim yaşarken aynı anda zihinsel evrim de yaşar diye.Ancak bu evrim bir müddet sonra insan evrim sürecini beslemez ve doğal devinimine yapay hamlelerle katkıda bulunmaz ise duru demiştik.İşte bu insanlar daha çok geçmişlerinde bu tip bir ket vurmayla karşı karşıya kalmışlar ve şimdide bu durumun doğal sonuçlarıyla baş başa kalmışlardır.
Bir kişi için bu ne derece doğru ise bir toplum ve bir millet içinde aynı derece doğrudur bu.Çünkü toplumlar ayrı ayrı bireylerin birleşmesiyle oluşurlar.Biz Türk milleti olarak ne yazık ki aklımızla değil de duygularımızla hareket ediyoruz.Bir hadise karşısında muhtemel iki ihtimali düşünmüyor duygularımıza ters gelen ifadeyi adeta literatürümüzden aforoz ediyor ve beynimizin en ücra köşesinde sürgüne yolluyoruz.
Kazanın doğuracağına,doğurduğuna inanıyoruz da kazanın ölebileceğine öldüğüne inanmıyor inanmak istemiyoruz.Böyle bir ihtimali aklımızdan bile geçirmiyoruz.Bir Nasreddin Hoca çıkıp,yahu senin kazan sizlere ömür,dediği zamanda,de get işine hoca kazan ölürmüymüş,diyerek karşı çıkıyoruz.
Millet olarak beyin tarlamızın üzerine atılan bu ölü toprağından bir an evvel kurtulmamız lazım.Bir an önce bu vurdum duymaz kel ayvaz halden kendimizi sıyırmamız ve ülke yararına ne yapabilirizin peşine düşmemiz lazım.Günlük ihtiyaçları ve arzuları bir kenara bırakıp bu gün millet için,vatan için ne yaptım demeliyiz.Bu bizim yurttaşlık sorumluluğumuzun ve milli kimliğimizin farzı olmalı ve bu farza her gün riayet etmeliyiz.
Kurtuluş mücadelesinde nasıl ki kadınlı-kızlı herkes vatan için çalıştıysa bizde vatan evvel sonra diğer her ne varsa deyip yolumuza devam etmeliyiz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.