GÖRMÜYORSUN...YALNIZLIĞINDA SOLUYORUM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Hangi uca yolculuk yapıyor oluyor olsun, hikâyesini tam olarak bilmiyorsa insan, kendi sonuna giderken bile eksik gidebilir.”
Kayboluşlarınla başlıyorum her yeni güne. İçimde adı konmamış binlerce çocuğun çalınmış gençliğini taşırcasına ağır yüküm yokluğunda. Beklerken gecelerce seni, beklentilerim asılı kalıyor kendi semamda. Dolunay bile sönük kalıyor sanki bir an bakınca. Topla yıldızları saçlarımdan şimdi…
Ölüyorum…
Hangi yok oluşumuz bu, hangi korkularımız bizi yüz yüze getiren bu aşkta. Bilinmezlik kol geziyor şimdi satırlarımda. Bir sen bir ben yazılı duvarlarımda. Duvarlarım kan… Yumruklarımı sıkarak her aklıma düşüşünde vuruşumdandır bilesin. Yorma artık bu bedeni gir koynuma yitiğim.
Özlüyorum…
Tutunmak istiyorum düşlerimdeki sen’e yeniden. Sancılı bir sen doğurmak istemiyorum içimden. Tutkularım esir almasın artık beni. Bırak akayım yüreğine kifayetsizce. Ellerim bir yastığın altında kendini bulmasın ellerinle birleşmek isterken. Yokluğuna mağlup olmasın ömrüm seni böylesi severken. Dön bana.
Bekliyorum…
İtaatsiz değilim ben sana. Tüm dinlerin ötesinde tapmışlığım, sezinleyemezsin sunduğum aşk şarabından bir yudum almadıkça. Bağlarım Babil’den sana armağan. Durma talan et. Ayakların altında kızıl üzümler… Olgunlaşmayı bekler kadınlığım, yaşlanmalar yalan… Ömür bitmez sende, bensem seslenen bir yerlerden. Gözlerini kaçırma benden…
Hissediyorum…
Bu aşkın ayak izleri yüreğimde belirgin… Onca yol yürüyorum, seni giyinik bedenim. Çıplaklığı severdim ben oysa koynunda sakla beni… Mahremi bilmiyor her can. Dokunuyorlar tenime sahibini sormadan, ürküyorum. Korurdu beni benliğin tüm kirlenmiş bedenlerden olsaydı benim kadar yüreğin. Umud etmiyorum artık sevgilim. Bir giyotinin keskin bıçağı altında kaldı senli hayallerim.
Korkuyorum…
Şimdi bir sabah uyanıyor yorulacak bir güne gözlerimin önünde. Günaydın senin benden her gidişine… Günaydın içimdeki deli sevgine… Çağlayanlarım sana akarken ve bir bozkır uzanırken ömrümün ortasında karşıla beni deli tutuşlarınla…
Yalnızlığında soluyorum nasılsa… Görmüyorsun…
19 AĞUSTOS 2008( kayıp bir şehrin anısına)
NeNa
YORUMLAR
TEBRİKLER ARKDAŞIM
YALNIZLIK
Ölü bir yağmurun yorgun nefesinde hayıflandığında toprak, anlaşılmamış ve kana bulanmış doğurganlığı için… o zaman payımıza başını dizlerine dayamış bir tenhalık düşer. Bir şeyler söyleme şansı olursa. SUS! Kalbini unut, yaşadığın ve yaşamadığın mevsimler aşkına, pişmanlık gözyaşlarını öğüterek kuş seslerinde, kendini bulmak unutmanın fetvasından geçer. Dokun ve dinle “ sessizliğin nabzını” Çünkü o an yalnızlıktasın… Kutsamıştır dudaklarına kement vurmuş ve sessizliğe yer bırakan cümleler.
Dokunmaktır işte kalbine yalnızlık, tenhalığın ağlayışı yankılandığında bedeninde.Öyle bir ağlayış ki, bu hem doğuş hem de ömrünle sürüklenen bitişin öyküsüdür.
Şimdi konuşmayı sağır bir akşamın ellerine emanet kıl. SUS! Sessizlik ürkecek içindeki hırçın ırmaklara düşerse sesin.
Susarak dinle, ‘özle’ susarak çıldır ama bu bir ibadettir, kendinden geçirerek kelimelerin şifresini çözen.
Kar düşerse anılarının sayfalarına, sende birikmiş koruduğun kıyamadığın o sır yüklü suskunluğun üşürse, bir rüzgâr esse dalgınlığının enginliğine, buğulanırken gözlerin, sabah açtığında kapısını hayatının, zaman titrek dudaklarıyla serpiyorsa anlarını adımlarına ve sonra… İçini oyan bir tuhaflık seni çekiyorsa kendisine, ibadettesin, yalnızlıktasın, yalnızsın.
Yalnızlıkta dünya dursa da sen durmadan dönersin. Ve bir şarkının en ince yerinde kanar ses. Şarkı solar. Hayat o an sende solan şarkı, ketum susku!
Çıldırmak nedir o an? Aklın diline hâkimiyetsizliği, bilinenler denizinde. Ve yalnızlık bir bildiridir. İkna olmayan bilinenlere göç eylemeyi işaret eder. Açmadan yelkeni çıldırışa çekmektir sesini kıyısına.
Gözyaşı ılıkça tenini yıkar en uzak her şeyin.
Yıldızlar ölür, yasını tutar dağ edalı bir hüzün. Bir nehir dersin ama dalgasını kucağına çeker. Kendinde nefesini tutarsın hıçkırığının, ağlasan da ağlamazsan da. Ve sonra bir mektup olursun, tutuk yâda bitimsiz. Ama anlatma istemidir sende hasret kaldığına… Yâda anlatmak istediğine.
Yumsan gözlerini anılar cehennemi canlanır gözlerinde. Yanan bir şehirde büyümeyi öğrenmemiş emeklerken vurulan çocukluğun kirpiklerinden bir yağmur sonrası olup akar, toprak kokusu olursun.
Yalnızlık; mektup!
Yalnızlık; toprak kokusu.
Çiy damlası düşer yapraktan, dağın elleri değerken bir şarkıya. Ve sonra Kürt bir gece hasrete salar kendini. Kaybolmuş bir çocukluğun ne der hıçkırığında yalın ayaklarıyla prangasına vurursa çaresizlikte.
Çiy damlası kayar yapraktan… Yaprak kurur toprak sevinirken. Ama toprakta kurur yaprağın kuruyuşuna sevinirken. Bilebilmek, düşünebilmektir bunları yalnızlık.
Saçların bir bulut iken, rüzgârın dalgaların esişi sürmedir gözlerinde. Nehirler ekilir yüreğine.
Ve bir uzak iklim serzenişinde özlemeye başladığın andır yalnızlık…
Saçların bulut
Rüzgâr bende
Nehirler ekilir yüreğime
Susarsan yalnızsın. Kabul edişten çok yüzsüz bir tümcede yitersin. Kemirirken isyanını körelen bir miat yığarsın ruhuna. Coşkusuz ve yılgın bir tebessüm giyinir yüzüne mecalsizliğin gölgesini saldığı yüreğinden. Ya konuşursan yalnızlığın basamağından uçurumun dalına tutunursun yine. İki şeydir haritasının uçları şu kahrolası derin tekilliğin. Susmak ile konuşmak arası ince bir nüans. Bir şeydir iki şey arasında kalan iki şeyinde sınırlarına dokunarak var olan. Bu yüzden bir bilmecedir yalnızlık.
Bulut, rüzgar, nehir, iklim, özlem… ama yalnızız.
Hiç dinlediler mi sessizliğin nabzını…
Bir kuş nasıl ağlar
Ve gözyaşının hem şifasını hem gazabını
Ve kim bilebilir yalnızlık ölürken
kime bırakır mirasını
İçinde bolca aşk, özlem geçen düz yazı ve şiirlerden çok hoşlandığım söylenemez.. ancak kıyaslamak ve bunu bir bütün olarak ele almak gerekirse aralarında ki en iyilerden biri NENA..yazılarının bana çok fazla uyduğunu söyleyemem ama hakkını vermek gerekirse o duygu anlamında bakış açısından yola çıktığımızda hakkını yiyemiceğimiz kadar iyi...
bunu yazdığı şiir ve yazılarla iyice pekiştiriyor... bu da onun bir tarzı olduğunu ispatlıyor (bana)
yazılarına gelince...
tek kişilik konuşmalar hep. özlem,affedilmek,nefret,kin,şikayet ve yakınma söz konusu.. yazdıklarının hep bir konusu var..bu yüzden sıkılmıyorsunuz uzun cümlelerden...bu da okumayı iyice kolaylaştırıp daha iyi anlamamızı sağlıyor...imgelere pek yer vermiyosun.. bu da sadeliğini ön plana çıkarıyor..
tam bir yazı..
yalın
derin
duygulu..
yerinde bir yazı.
başırılarının devamını dilerim NENA
*************************
Ferhat ...Çözümlemiş gibisin beni...Hani daha yazardım aslında der gibi...
Kendi kendine konuşmak değil midir aşk aslında...Biz böyle bildik bunu...
İmgeye boğmak mı asla ....Ben sevgimi....o sevgiyi süslemekdik ki...Hep yalın haliyle sevdik birbirimizi....
Teşekkür ediyorum kayıp kentime ve sana kcak dolusu sevgimle...Ankara' da görüşmek dileğiyle ...
sevgimle kal NeNa
ben sende yitirilmeyi öğrendim...
ne kadar eksiksen içimde o kadar vardın hücrelerimde...
kanımı zehirle bugün...
ölüm geliyor düğün halayı tadında ruhumun inceliklerine...
senle büyümenin tadını öğret yokuşunda bu kentin...
aşk nasıl dilleniyormuş görsün bütün kibirli ölü kuşlar...
işte bu ne dediğini bilmezi sevdi bu sevgili...
onca hasretin içinde bir kum tanesi olabilir miyim ben karanlığında...
mum ışığında sevişir perdeler mumun çıplak yanlızlığında...
sen don juanlığını as askıya...
ben de senle varettiğim düşlerimi...
sus pus olurum bittiğin her yerde...
gittiğin her yerde bir enkaz...
tebriklermi yolluyorum berna...
içime içime...
inceden inceden...
kabuklarını soyar gibi iyileşmeyen yaraların...
tüm günün yazısını ve yazarını alkışlıyorum...
black tarafından 8/21/2008 10:36:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
İçinde bolca aşk, özlem geçen düz yazı ve şiirlerden çok hoşlandığım söylenemez.. ancak kıyaslamak ve bunu bir bütün olarak ele almak gerekirse aralarında ki en iyilerden biri NENA..yazılarının bana çok fazla uyduğunu söyleyemem ama hakkını vermek gerekirse o duygu anlamında bakış açısından yola çıktığımızda hakkını yiyemiceğimiz kadar iyi...
bunu yazdığı şiir ve yazılarla iyice pekiştiriyor... bu da onun bir tarzı olduğunu ispatlıyor (bana)
yazılarına gelince...
tek kişilik konuşmalar hep. özlem,affedilmek,nefret,kin,şikayet ve yakınma söz konusu.. yazdıklarının hep bir konusu var..bu yüzden sıkılmıyorsunuz uzun cümlelerden...bu da okumayı iyice kolaylaştırıp daha iyi anlamamızı sağlıyor...imgelere pek yer vermiyosun.. bu da sadeliğini ön plana çıkarıyor..
tam bir yazı..
yalın
derin
duygulu..
yerinde bir yazı.
başırılarının devamını dilerim NENA
Korkuyorum…
Şimdi bir sabah uyanıyor yorulacak bir güne gözlerimin önünde. Günaydın senin benden her gidişine… Günaydın içimdeki deli sevgine… Çağlayanlarım sana akarken ve bir bozkır uzanırken ömrümün ortasında karşıla beni deli tutuşlarınla…
------------------------------
SEVGİLİ NENA HERZAMAN Kİ GİBİ ÇOK BAŞARILI ŞİİRSEL BİR DOKUNAKLI YAZI .KUTLUYORUM SENİ İÇTENLİKLE....
Korkuyorum…
Şimdi bir sabah uyanıyor yorulacak bir güne gözlerimin önünde. Günaydın senin benden her gidişine… Günaydın içimdeki deli sevgine… Çağlayanlarım sana akarken ve bir bozkır uzanırken ömrümün ortasında karşıla beni deli tutuşlarınla…
Yalnızlığında soluyorum nasılsa… Görmüyorsun…
Korkma sımsıkı tutun hayata kaldığın noktada...noktalar gün gelir birleşir sonsuzlukta nasılsa, solma sakın her çiçeği derecek,soldurmadan koklayacak bir el çıkar nasılsa, hüzünlerden beslenen kalemini okumak hem müthiş haz veriyor hem de çok üzüyor...bu kalbin alacağı var senden bilesin...
Sevgilerim çok biliyorsun...öpüyorum yüreğinden...
yine ben geldim:)
birden fazla yorum yapma yasağı yok nasılsa:)
Güne gözlerinin aynasından bakıyorum. Ebemkuşağı mavisinin tırnağıyla bir çizik atıp deşiyorum irin bağlamış bedduaları.
Beddualar yedi canlı, mantar gibi, tükenip çoğalarak boynumuza dolanıyor. Ve şarkımızda bulanıyor. Sonra sesimiz kalır miadı geçmiş mektupları yazdığım masamda.
Adının hiç mühim olmadığı bu kentte, her oturduğum yerde kendimizden bir parça topluyorum. Hiçbir kavime mensup olmayan bir literatürle konuşmayı unutalım. Birbirimizin gözlerinde mahsur kalarak.
Ve sana bir sır veriyorum, ürkmen için değil, acılarını sevmen için. “gerçekten aşık olanlar kendilerini acının ayinlerine kurban edenlerdir, her an, yılmadan. Acını koru... Gözlerimde kendini. Kalbinde sevgini...”
acıdan ve hüzünden beslenen yanlızlığına aşık olan biri olarak korkmdan her zaman açabiliyorum sayfanı..
bu nitelikleriniz yoksa nena okumak tehlikelidir zira
herhangi kendinizi bir köprünün ayaklarında bulabilirsiniz.
aşkta acı olması gerektiğini düşünenlerdenim..yad da tek başıma düşünenim diyeyim:)
tutulduğunda güneş tutulur gibi tutulmalı..bıraktığında kalbin bir aç köpek gibi sızlamalı..biraz sadistçe gelebilir..ama gemellikle de böyledir ..istemesekte olan bu...
erhan güleryüzün güzel bir kaç satırını seninle payalaşıp sayfan çıkayım...lakin şu an yanlız kalmak istemiyorum:)
Sağda, solda izlerin var.
Zor oluyor bazen uyanmak.
'Zaman en iyi ilaç' derdi babam.
Toparlanmaya çalışıyorum.
Kendime yeni uğraşlar buldum;
şiir,
resim,
tiyatro,
sinema.
Seni yazıp,
seni boyuyorum.
Seni oynayıp,
seninle uyuyorum..
tebrikler...başarılar....her daim sevgimle......aspendos
Şiirsel bir anlatım,yüreğinize sağlık.Sevgiyle kalın...
Yazınızı okuyunca şu dizeler döküldü,
kalemimden.Tebessümle ekliyorum...
Sen hiç sorgulanmadın,bende
Sıcaklığım ve üşümüşlüğümdün
Sen hiç sorgulanmadın,bende
Öylesine 'aşk'ımdın
Sen hiç sorgulanmadın,bende
Yokluğun yalnızca özlemimdi
Sen hiç sorgulanmadın,bende
Yüreğimin nefesi,aklımın düşleriydin
Sen hiç sorgulanmadın,bende
Var yada yok,sen benimdin
Benimdin,yalnızca…
Yavaş yavaş ölüyorum sanki hiçbir şeyden tat alamıyorum, hiçbir şey zevk vermiyor bana. Sevgi
denilen o güzel duyguya lanet ediyorum bazen. Sevmeye, sevgilinin yanında olmaya lanet ediyorum
işte. O kadar soğudum ki; bir buz dağı oluştu yüreğimde.
Yüreğimde hissettiğim duygular birer birer sönüyor, sevgi, mutluluk, huzur… Bana kalan duygular ise
hüzün, gözyaşı, acı…
Ölüyorum…
Özlüyorum…
Bekliyorum…
Hissediyorum…
Korkuyorum…
Yalnızlığında soluyorum nasılsa… Görmüyorsun…
BİR ŞAİR...BİR YAZAR...HEP GÜZEL YAZAR..
Kutladım.
“Hangi uca yolculuk yapıyor oluyor olsun, hikâyesini tam olarak bilmiyorsa insan, kendi sonuna giderken bile eksik gidebilir.”
müthiş bir giriş...
ve etkileyici bir son..
Yalnızlığında soluyorum nasılsa… Görmüyorsun…"
ortası desen bir yalnızlık yada bir sessizlik abidesi
ne kadar uca gidersen git tam olarak duracak içinde
kutlarım sabah çayına hüzün kırıntısı...
"Her sabah sevgilinin hayaliyle güne merhaba demek ve her gün batımında o hayali koynumuza alarak uzun bir geceye uzanmak...Nerden bakarsanız bakın ayrılık zordur.Hele ki geride kalanların biri seviyorsa hala o zaman dayanılmazdır..."
***************
İçimizi dökmüşsün Betül'üm Hele ki iki kişilik yalnızlıksa en zorudur değil mi...sen onda o sendeyken ayrılmak gibi...
Teşekkür ederim hayatım daim sevgimle...
Hangi yok oluşumuz bu, hangi korkularımız bizi yüz yüze getiren bu aşkta. Bilinmezlik kol geziyor şimdi satırlarımda. Bir sen bir ben yazılı duvarlarımda. Duvarlarım kan… Yumruklarımı sıkarak her aklıma düşüşünde vuruşumdandır bilesin. Yorma artık bu bedeni gir koynuma yitiğim.
................................................................
Bilinmezlik ne kadar da yoruyor bizi değil mi?AŞk varsa umut hep vardır diyerek kendimizi mi avutuyoruz sence?Her sabah sevgilinin hayaliyle güne merhaba demek ve her gün batımında o hayali koynumuza alarak uzun bir geceye uzanmak...Nerden bakarsanız bakın ayrılık zordur.Hele ki geride kalanların biri seviyorsa hala o zaman dayanılmazdır...Tebrikler NeNa,sevgiler en kocamanından...