- 543 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÜLKEMİZDE DEMOKRASİ
ÜLKEMİZDE DEMOKRASİ
Dr. Sadık Özen
Politikacıların ağızlarından hiç düşürmedikleri “DEMOKRASİ” sözcüğü üzerinde kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Aslında demokrasi sadece bir sözcük olmaktan öte başlı başına bir kavramdır. Hem toplumsal hem de bireysel olarak insan hak ve özgürlüklerinin temelini oluşturan çok önemli bir kavram. Bu nedenle, ne olduğunun ya da olmadığının çok iyi bilinmesi gerekir.
emokrasi; çektikçe lastik gibi uzayan, kişilerin kendi istek ve çıkarlarına göre kullanacakları bir araç değildir. Bugün sahip çıkılıp savunulması, yarın karşı çıkılıp yerilmesi söz konusu olamaz. Kişisel görüşlere, siyasi dönem ve çalkantılara, ihtiras ve kaprislere göre değişmeyen son derecede açık ve net, kuralları uluslararası görüşmeler ve akitlerle belirlenmiş somut bir kavramdır.
Birçok ülkeler, uzun süren tarihi bir süreçten sonra, verdikleri büyük özgürlük mücadelesi sonucu kavuşabilmişlerdir demokrasiye. Örneğin Fransa gibi bazı ülkelerde ise; bir halk ihtilali ile ve ancak kan dökülmesiyle gerçekleştirilebilmiştir. Bizde ise; en ileri ve demokratik düzeyde oldukları söylenen ülkelerde bile emsali görülmeyen bir olgunlukla geçilmiştir demokratik hayata.
Kurtuluş Savaşımızı başlatan ve cumhuriyetimizi ilan ederek ulusumuzu egemenlik ve bağımsızlığına kavuşturan Büyük Atatürk’ün ilk hedeflerinden biri ülkemize demokrasinin getirilmesiydi. Serbest Fırkanın kurulması ile bunun için ilk adım atılmıştı. Ne yazık ki; o gün için uygun ortamın oluşmadığı anlaşılarak bundan vazgeçilmek zorunda kalınmıştı. Atatürk’ün en büyük idealiydi demokrasiye geçilmesi. Ancak bunu sonuçlandırmaya ömrü yetmedi ve kısa zamanda aramızdan ayrıldı.
Atatürk’ün yerine geçen kader ve ilke arkadaşı İsmet İnönü’nün; akıl, irade, cesaret, özveri ve üstün çabaları ile 1945 yılı Haziran ayında ülkemiz çok partili siyasi yaşama geçirildi. Aradan geçen altı ay sonunda, “Çiftçiyi Topraklandırma Yasası” na karşı çıkanlar tarafından Demokrat Parti kuruldu. Henüz rejimin oturması sağlanmadan yapılan 1946 seçimleri sırasında antidemokratik şeyler yaşandı. Ama İsmet İnönü ülkemizde demokrasinin yerleştirilmesinde kararlıydı. Çalışmalarını bu yönde geliştirdi. Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar’ın şikayetleri üzerine, dönemin başbakanı ile yaptığı görüşmelerden sonra 12 Temmuz 1947’de yayınladığı “12 Temmuz Beyannamesi” dünyadaki en önemli demokratik belgedir.
İnönü, 12 Temmuz Beyannamesi ile Türk halkına verdiği sözü gerçekleştirebilmek için bütün çabasını göstermiş ve son derecede demokratik bir seçim yasasının çıkarılmasını sağlamıştı. Karma liste esasına dayanan yasa ile 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimde Demokrat Parti büyük bir zafer kazanırken CHP de büyük bir hezimete uğradı. Ben bu seçimi kansız ve tüm dünyaya örnek olacak “Demokratik Halk İhtilali” olarak nitelendiririm. Tek parti döneminden sonra karşılaşılan bu durum, başta İnönü olmak üzere CHP’liler ve gerekse Türk halkı tarafından büyük bir olgunluk ve sağduyu ile karşılanmıştır. Seçim sonucu, hükümette görevli bakanların çoğu milletvekili bile seçilememişlerdi. Dönemin seçimi kazanamayan bakanlarından Rahmetli Cahit Zamangil yaşamını sürdürebilmek için bir kırtasiyeci dükkanı açmak zorunda kalmıştı. Bu durum büyük bir fazilet örneği olarak kabul edilmelidir. İsimleri hiçbir şaibeye karışmamış bu değerli insanlar, demokrasi tarihimiz boyunca takdirle anılmalıdır.
Ülkemizde demokrasinin tecellisi, iktidarda hezimete uğrayan ve muhalefete geçen insanlar tarafından kabul görürken, ne yazık ki zafer kazananları iktidar sarhoşluğuna sürüklemiş, demokrasi ile bağdaşmayan, şımarık, bencil, uzlaşmasız, katı ve insafsız bir politika izlemelerine yol açmıştır. Bu durum genç demokrasimizin yediği ilk darbedir. 1950’den sonra yapılan her seçim öncesinde, iktidarların çıkarına yeni yasalar çıkarılmış ve bu suretle daha uzun süre iktidarda kalınmasına çalışılıştır. Ordu, basın, yargı ve halk üzerine yapılan partizanca baskılar nedeniyle istenmeyen ihtilaller olmuş ve Allah’a şükürler olsun ki kısa sürede demokratik yaşama geçilmiştir. Ne yazık ki bu durumlar her defasında demokrasimizin kay kaybına neden olmuştur. Bu gerçeklerin yeterince görülememiş olması ve demokrasimize hayat vermiş olan insanüstü insanlar takdir edileceklerine, bazı çevrelerce haklarında yalan ve iftiralara dayalı söylemlerde bulunulması ulusumuz için büyük bir olumsuzluk hatta büyük bir acıdır.
Gelinen son durum ise, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini, Atatürk ilke ve devrimlerini içine sindiremeyenlerin yarattıkları gaflet, dalalet ve hatta hıyanet hareketidir. Sağduyu yoksunu insanların yarattıkları akıl almaz olumsuzluklar nedeniyle sivil-asker çok sayıda vatandaşımız şehit olmuştur. Kaybettiklerimizin aileleri ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. Umarım bu gerçekler görülür, gereken önlemler alınır ve bundan böyle bu tür cunta hareketleriyle karşılaşılmaz.
Saygılarımla…
07 Ağustos 2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.