- 1024 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
Karanlıklar I
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bilmenizi isterim yıllar boyu laflarla kapattığınız (kapattığınızı sandığınız) bu onarılmaz acılar, yalnız kendime ait olan derin karanlığa çekildiğimde durmaksızın büyümeye devam ederdi. Orada hiçbiriniz olmazdı. (Olsanız ne olurdu ki?) Belki de hepimizin karanlığı birbiriyle aynıydı, belki çağlarca yaşamış ve yaşıyor olan insan sayısı kadar karanlık vardı. Şahit olduğumuz ve en son kendi yaşadığımız (ya da yaşayacağımız) ölümlerle yeryüzünün en kuytu yerlerinde, içimizin, içimizin de içindeki en kuytu yerlerinde kendini var eden karanlıklar... Biriken, büyüyen... Bilinçsizce inkar ettiğimiz, kendimizden bağımsız sandığımız, bastırılmış ölüm çığlıklarıyla, kanser hücresi dolu hastanelerle, ihanetlerle, cinayetlerle birbirine bağlı, sistemli bir organizma gibi. Bilincimizdeki bu karanlık (belki de tüm evreni kaplayabilen) sevdiğimiz birinin yok oluşuyla mı başlar?
Ama ben bu felsefik sorgulamadan da öte bizzat kendi yaşadığım karanlığı, onun bana duyumsattıklarını insanlara anlatmayı her zaman daha samimi bulmuşumdur. Çünkü kendi içimdeki karanlıktan başladığım her yolculuk daha önce hiç rastlamadığım bir çocuğun gözlerindeki korkuda son buldu. Yaralarımla kaplı bu derin karanlığım orada başka bir karanlıkla birleşip büyüdü. Ancak acıların birbirine göçüyle büyüyen karanlıklar bizi hiçbir zaman ulaşamayacağımız o muhteşem merhametin kıyısına birazcık da olsa yaklaştırabilirdi. Bu yüzden asla karanlıkların büyümesinden korkmadım. Bizi yaralarımızla savaşırken güçlendiren bu sonsuz gücün önünde eğildim ve yalnız O’ndan yardım diledim. O’nun yüce merhametinden bir toz tanesi kadar payımıza düşecekse bu yaralarımızla büyüyen karanlıkların birbirini tanıyıp kucaklamasıyla olacaktır. (Ama bu asla olmayacak)
En küçük bencilliklerinizin ardında yatan ölümcül sebepleri görebiliyorum, cinayet gibi, tecavüz gibi, meydanların kana boğulması gibi, hep kendinin dışında bir suçlu arayan o pis sulara gömdüğünüz düşünceyi... İnsanın koskoca zavallılığıyla yüzleştim. Suskunluğun, sözcüksüz yaşamanın en rahatlatıcı en huzurlu yol olduğu bilincine vardım sonra. Kendi acımın açtığı bu karanlık yolda yürürken en küçüğünden en büyüğüne ölümler tarihinin (milyarlarca yılın) o korkunç sesini taşıdım hayatıma. Asla yapmamalıydım. Kalabalık yüzünden otobüse binemeyeceğini anlayan o kadının yüzündeki endişe içimi bin parça ettiğinde fark ettim. Bugüne kadar kapattığımı sandığım bu büyük yaram ilk günkü kadar açık ilk günkü kadar savunmasızmış. Sonra yaramın doğurduğu karanlığımı aldım ve yanınıza geldim. (Bazı geceler en ufak bir ses zerresini bile duymaktan korktuğum, ısrarla annemin yüzünü hatırlamaya çalıştığım, ölümün, özlemin, kendini sarmaşık yapraklarının gölgesinde koyultup içimin en derinine saplanan, beni maddeden, sizlerden ayıran, oturduğum kafeden, bindiğim otobüsten, marketlerden, yol kenarlarından, esprilerinizden, gülümsemelerinizden, tensel temaslarınızdan koparan, acılar dolu karanlığımı...) Ama siz bunu görmediniz. İşte sizin en küçük bencillikleriniz bile böyle acımasız, böyle zalimdi.
Ayakkabılarımı bile tam giyemeden öfkeyle çıkmıştım evden. Belki kötü şeylerin böyle birden bire oluvermesine kırılmış, hayata karşı güveni sarsılmış bir çocuğun öfkesiyle... Koşuyordum... Koşuyordum... Beni kimsenin bulamayacağı bir yer arıyordum. Bir ağaç dibi belki... Orada durdukça beni köklerine kabul eden, beni yağmur sularıyla birlikte sorgusuz sualsiz içine çeken, mahşer gününe kadar kuş sesleriyle beni sizlerden saklayabilecek bir ağaç dibi... Böyle bir acıya sahip olmaktan neden utanır insan? İşte bu utancı da sizin küçük! bencillikleriniz yarattı. Merhametli gözlerinizin ardında yatan acziyet dolu şeytanlığı gördüm. Karanlıklarınızı birbirinizden sakladıkça kötüleşiyordunuz.
kıyıdaki adam
YORUMLAR
Karanlıklar güzel ama çok güzel. İçinde ben karanlığa inat bambaşka şeyler gördüm. Sonrasını düşündüm ve umut ettim. Çünkü son paragrafta koşan, bir ağacın köklerine sarılan ve geçmişini unutmayan bir Ada'm var. Tecrübe ettiğimiz her şey bizi karanlıklara değil, tedbir alıp aydınlığa taşır.
Canım arkadaşım, mutlaka bir sonrası olacak bu yazının. Bakalım bizi nerelere taşıyacaksın. Yazının içinden bir şeyler çıkarmak değil niyetim. Mutlaka her okur gibi bir sonraki cümlenin heyecan verdiğini bildiğimi söylemeliyim. Sonu gelsin hele, sonra uzun uzun konuşacağız.
Sevgilerimle
Önder Kızılkan
Yorum yazmayı bile unuttum. Fakat şunu söylemek istiyorum; sizi okumak hakikaten keyif. Her seferinde her cümleyi hayranlıkla okumak. Er ya da geç kolaçan edilen bir sayfa sizinki. Takvimin kenarına yazılmış hayati bir not gibi.
Saygılarımla.
Önder Kızılkan
Sana/size evrenin bir diğer ucundan yazıyorum… Doğru/ya da yanlış olan, ama insanın değer yargısı aracılığıyla anlam bulan KARANLIK. Size yazdığım yerden size baktığım yer, aynı doğrultuda. Ama sizi sadece buradan anlayabilirim.
Evrenin diğer tarafı size göre karanlık. Bana göre apaydınlık ve ona/onlara göre ne düğü belirsiz. Burada annem yok, babam yok, kardeşim, ablam vs vs yok…Hatta akrabam bile yok. Tek başımayım ama sahip olduğum hayatın bakış açısına göre ben bir şeyim. Güneş göremiyorum çünkü bana çok uzak. Ay ? O neyi temsil eder ,bilmiyorum. Yıldızlar, dediğinizde her biri sanırım o aydınlık günlerin üzerinden yavaş yavaş kayarak sana/size çoktan ulaşmışlar. Şimdilerde sanırım hepsi birer karanlık ve ölü…
Düşünüyorum ve hatta düşünmek ,düşündürmek istiyorum. Felsefe yaparak sanırım bir felsefeci olarak. İlk soruyu soruyorum . İnsan kendi karanlığını delmeden, kendisi olabilir mi? Kendisini bilmeden başka bir şeyi ne kadar bilebilir ki…İşte ilk intihar kendi karanlığını aydınlatamadan, kendisini bilmeden ,aydınlık sandığı o büyük beyazlıkta asıl karanlığı ,hatta kap karanlığı yaşar yaşar yaşar…. Benim adım karanlık !
Aydınlık, güneşin dünyayı etkisi altına alması değil….Karanlık felsefenin her gün doğum yapması da değil. Aydınlık ne ölçüde karanlığa bel bağlarsa ,ikisi arasında doğum yapan insan, kendi karanlığı ile kendi aydınlığı arasında yaşar da yaşar….Uzar da uzar…
Dikkat edin, çarpan ya da çarpışanınız olmasın…..!!!
Dünya daima karanlıktır....Tabi hep bir yanı/Siz hangi yanındasınız?