- 1046 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
ACİL SERVİSTE DEST-İ İZDİVAÇ
Bu mizah yazısını 15 Temmuzu 16 Temmuza bağlayan gece için hazırlamıştım ama tebessümlerimizi dudaklarımızda dondurdu bazı hainler.
Peki böyle bir günde mizah olur mu?
Öyle sanıyorum ki ( İnşallah yanılmıyorumdur ) Bir lahza tebessümün hiç kimseye zararı olmaz
O halde Bismillah’ Deyip başlıyorum.
************************************************************
Atalarımız ne güzel demişler:
Kısmetim kesildi deyu eyleme sen sakın tecil.
Bir ihtimal daha vardır. O ihtimal: Hızır Acil.
( Ben dedim aslında. Ataların bu beyitle bir alakası yok. )
*****************************************************************
-Hay Allah’ım ya. Amcacığım! O elindeki kaba çiçek koy mu dedim ben sana? Haydi hemen o çiçekleri çıkar oradan. Kaba da idrarını yapıp labaratuvara götür. Orada beklemene gerek yok. Tahlil sonuçları benim bilgisayarıma gelecek.
Allah Allahh. Bu doktor bana ne zaman ‘’ İdrarını yap, sonra labaratuvara götür’’ dedi ki? Offf offff. Yaşlanıyorsun oğlum Sami. Temelli unutkan oldun.
-Şeyyy Doktor bey. Bir şey sorabilir miyim?
-Sor ama fazla uzatma. Burası Acil servis. Bir sürü işim gücüm var.
-İdrarımı yaptıktan sonra çiçekleri yine bu kaba koyup Mebrure Hanıma o haliyle mi sunacağım? Mebrure Hanım Labaratuvarda mı?
Adam suratıma öyle bir baktı ki sanki Medusa’yı görmüş garip Romalıya döndüm.
-Ne Mebruresi , ne çiçeği be adam? Sen böbrek sancısı tuttuğu için ortalığı ayağa kaldıran yaşlı hasta değil misin?
-Yoooo.
-Yooo mu? O halde acilde ne işin var ?
-Mebrureyi görmeye gelmiştim.
Doktor hemen güvenliği çağırdı.
- Güvenlik ! Şu amcayı dışarı çıkarın derhal. Mebrure de her kimse bulun da bir maraza çıkarmasın. Bu herifin gözleri göz değil. Her an bir patırdı çıkarabilir.
Güvenlik görevlisi ‘’ Başüstüne hocam!’’ dedi ve oldukça güler yüzlü, munis bir edayla yanıma yaklaştı.
-Size ben yardımcı olayım bey amca. Sorun neydi?
-Mebrure’yi görmeye gelmiştim.
-Mebrure Hanım hasta mıydı bey amca?
-Son gördüğümde turp gibi karıydı valla. Ama bu gün buraya gelmiş.
-Haaa anladıııım. Siz kız bakmaya geldiniz?
-Hay yaşa delikanlı. Şimdi beni Mebrure’nin yanına götürür müsün?
-Bir dakika amca bey. Ben bir anons ettireyim o gelip sizi bulsun.
Gerçekten de az sonra dahili anons verildi.
‘’Sayın Mebrure Eceliyakın, Sayın Mebrure Eceliyakın…Talibiniz gelmiştir. Lütfen acil servis 3 no lu odaya teşrifiniz rica olunur.’’
Beş dakika kadar daha bekledim ki güvenlik görevlisi yine geldi.
-Bey Amca ! Mebrure Hanım ani bir tansiyon fırlaması sebebiyle yatırılmış. Şu anda kolunda serum var. Yani buraya gelebilecek durumda değil. İsterseniz ben size refakat edeyim, Mebrure Hanımın yanına götüreyim.
Gözlerimden süzülen iki damla gözyaşı ile birlikte Mebrure’nin odasına girdim ki Aman Allah’ım.
Koluna bir serum bağlanmıştı ve ‘’ hemşir’’ denilen erkek bir sağlık görevlisi kalçasını açmış iğne yapıyordu.
Beni görünce hafifçe gözlerini açtı ve gülümsedi.
-Hoş geldin Sami. Nihayet…Nihayet evleniyoruz ha?
Kızgınlık, öfke, şaşkınlık ama hepsinden daha önemlisi hayal kırıklığı içinde cevap verdim:
-Ah Mebrure aaahhh. Beni can evimden vurdun?
Mebrure şaşırmıştı.
-Niye ki? Ne oldu?
-Ben bütün ömrüm boyunca eline erkek eli değmemiş, Koluna helal serum takılmış bir kadın aradım kendime. Oysa senin bırak elini, kalçana erkek eli değdiği gibi takılan serum da Dekstroz. Yani haram serum. İzotonik bile değil...
Mebrure başını önüne eğdi.
-Haklısın Sami. Bu alçaklara o kadar söyledim ‘’ G.tümü erkek sağlıkçı ellemesin, bana helal serum takın’’ Diye ama dinlemediler.
-Biliyorsun ben mutaassıp bir insanım. Artık seninle evlenmem nâ mümkün. Neyse…Kısmet değilmiş. Elveda Mebrure…Ben en iyisi kendime yeni bir kısmet bakayım. Rabbim sana da hayırlı kısmetler nasip etsin inşallah.
Mebrure’nin eline, pardon kalçasına erkek eli değdiğine göre artık benim değmemde de bir sakınca yoktu. Önce kalçalarını şöyle hafifçe bir yokladım. Sonra her biri sadece kemikten ibaret ince parmaklarını ellerimin içine alarak usulca öptüm ve göz yaşları içinde odayı terk etmeye hazırlandım ki o doktor yine seslendi.
-Amca bey..İdrarını tahlile gönderdin mi?
Yok, adam taktı benim çişime.
Elimdeki çiçekleri kaldırıp çöpe attıktan sonra hemen orada kabın içine bolca işedim.
-Tutturdun idrar diye. Al sana idrar…
Zavallı doktor gelen giden yüzünden kafayı iyice yemişti. Hele bir de başbakanın ‘’Acil servis sadece tedavi etmiyor. Yuva kurmak için de hizmet veriyor. İşte geldiğimiz nokta bu’’ Açıklamasından sonra benim gibi kısmet arayanların akınına uğrayınca , acil servis gibi daracık bir alanda nikah memuru, imam, orkestra elemanları, garsonlar, fotoğrafçılar ve hatta basın mensuplarıyla birlikte çalışmaya başlayalı beri temelli tozutmuştu. Hatta öyle ki millet artık görücü olayını da Acil serviste hallediyordu. Gerçekten hasta olanlara serum takacağına pek çok kez az şekerli kahve bağlıyordu. Öfke ile bağırdı:
-Bana ne veriyorsun yahu. Ben laborant mıyım ? Labaratuvara götür. Sonuçlara ben bilgisayarımdan bakarım.
Aslında fena fikir değildi. Hem belli mi olur belki de asıl nasibim labaratuvarda olabilirdi.
İyice idrarla doldurduğum kabı aldığım gibi labaratuvarın yolunu tuttum. İlle velakin medivenlerden inerken az ayağım takıldığından kap elimden düştü. İçinde bir damla ancak kalmıştı.
O kadarcık idrarla aşağıya indim. Labaratuvar’a doğru ilerlerken baktım otuz beş- kırk yaşlarında bir bayan temizlikçi paspas çekiyor.
Hemen nezaketle sordum:
-Afedersiniz Labaratuvar bu taraftaydı değil mi?
Hatun şöyle bir doğruldu ve işaret etti.
-Hemen gaaşıda. Görme miyon?
Anaaaa. Valla Manavgatlı bu. Soru şeklinden belli.
-Bacım Manavgatlı mısın?
-He nereden bildin ki?
-İlk görev yerim. Bu şiveyi nerede olsa bilirim.
Kadın fazla pas vermek niyetinde değildi. İşine devam etti. Ben de Labaratuvar görevlisine uzattım elimdeki kabı.
-Beni acildeki doktor gönderdi.
Görevli elimdeki kabı aldı,şöyle bir baktı. İçeriye seslendi.
-Merhume abla. Şuna bir bakar mısın? Bu kadarcık idrarla tahlil olur mu?
Merhume Abla dediği kadın içeriden geldi, kaba baktı. O kaba bakarken benim voltaj fena halde yükselmeye başladı. Böyle bir afet olamazdı. Allah bir göz vermişti, bir göz vermişti ki bakmaya doyamazsınız . Evet Yüce Rabbim Merhume Haımcığıma ve de canımcığıma bir göz vermişti. Ötekini vermemişti.
Kaba baktı, sonra bana baktı.
-Hayvan gibi herifsin. İşeye işeye bu kadarcık mı işedin? Bununla tahlil olmaz. Doldur bu kabı.
Allahım’ Ya Rabbim ! Şu nezakete bak. Şu letafete bak. Tam aradığım kadın. Rabbim kısmetimi ayağıma kadar getirmişti. Yaşı yaşıma, huyu huyuma, boyu boyuma tam uygundu. Hemen dest-i izdivaç teklif etmeliydim.
-Şeyyyy. Hiç çişim yok ama.
- Otur şurada bekle. Geldiğinde kabı doldur da bakalım.
Yok..O kadar bekleyemezdim. Acil bir çare bulmalıydım.
İşte o anda Manavgatlı yaklaştı.
-Emmi ver gabı. Savabına ben dolduruverem.
‘’Lan olmaz, senin çişin ayrı, benimki ayrı’’ demeye kalmadı, kabı elimden alıp tuvalette bir güzel doldurarak bana verdi. Ben de canımın içi Merhumeciğime uzattım.
Merhumeciğim yine aynı nezaketle konuştu:
- Ha şöyleeeee. Bak şimdi oldu. Maşallah at gibi işemişsin.
Beş dakika geçmemişti ki tekrar göründü.
-Hamileymişsin.
‘’ Hamileymişsin’’ Lafını duyan temizlikçi bayan başladı feryada:
-Gocaman Irabbım belanı vere e mi Iramazan? Ula cavırın dölü. Sene gaç defa ‘’Çek Iramazan ! Çıkar Iramazan ! ‘’ Dimedim mi ? Bu yaşta ben ne b.k yeyceen a dostlar !’’
Merhumeciğim meseleyi anlamıştı. Ben misal o da protez dişlerini takırdata takırdata kahkahalarla güldü. Hatta o kadar güldü ki kasıldı kaldı kadıncağız.
Aman Allah’ım ! Yetişin dostlar. Kadıncağız resmen gidiyor.
Hemen o tarafa geçtim.
-Merhume. Allah rızası için ölme ! Ne olur beni buralarda böyle boyunu bükük, sefil bırakma. Tut ellerimi.
Diğer görevli Merhume’ye uzattığım ellerimi kuvvetlice yakaladı.
-Aman beyefendi ! Sakın dokunmayınız. Bu güne kadar Merhume Hanım’ın eline erkek eli değmemiştir.
Öfkeyle bağırdım:
-Kadın ölüp gidiyor yahu. Öteki aleme eline erkek eli değmeden mi gitsin yani? Bu ne gaddarlık, bu ne acımasızlık?
Neyse efendim.. Canımın içi Merhumeciğimi acilen acile kaldırdık.
O doktor biz acile girer girmez yine bana parladı.
-Bey amca ! Sana ‘’ labaratuvara git .’’ Demiştim. ‘’Labaratuvarı buraya getir.’’ Değil. Hem sen idrarını tahlil ettirdin mi bakayım?
Öfkeyle bağırdım.
-He ettirdim. Hamileymişim. Böbreğimin ağrısı o yüzdenmiş.
Doktor gayet sakin hemşireye talimat verdi:
-Bey amcaya bir Baralgine yapıyoruz.
Ben yine bağırdım.
-Yahu ben buraya kısmetimi aramaya gelmiştim. Ne Baralgine i?
Doktor yine gayet sakin:
-Hemşire hanım ! Baralgine yaptıktan sonra bir saat müşahade altına alıp akabinde nikah akdi veya defin işlemleri için imam efendiyi acile yönlendiriyoruz. Tamam mı?
Hemşire hanım bir taraftan doktora ‘’Tamam hocam !’’ Derken, öte taraftan bana ‘’ Aç bakalım o koca poponu’’ Dedi ve benim açmamı beklemeden kendisi indirerek şırıngayı kalçama hartdadanak sapladı.
Merhume’yi gördüğüm anda çarpılmış olan ben, Baralgine’in damarlarımda dolaşmaya başlamasıyla temelli yamuldum. Artık pembe bulutlar üzerinde uçuyordum.
İki dizim üzerine çökerek Merhume’ye yaklaştım.
-Merhume ! Artık eline ve diğer organlarına bir erkek eli değmesi zamanı gelmedi mi sence de?
Sedye üzerinde zorlukla gözlerini açan Merhume soran gözlerle baktı.
-Adın ne senin?
-Sami Biberoğulları.
-Yani şimdi ben sana ‘’Evet ‘’ dersem Merhume Kabrebakan iken Merhume Biberoğulları mı olacağım?
-Evet…
-O zaman dokun bana Sami. Her bi tarafıma dokun. Kabrebakan olmaktan daha iyi Biberoğulları olmak. Evet…Evettt. Evetttt.
Sonrası?
Sonrasını ben değil yukarıdaki resimler anlatsın artık
Sayın Başbakanım !
Allah senden bin kere razı olsun. ‘’Rabbim bir kapıyı kaparsa bir başka kapı açarmış’’ Derler ya. Gerçekten de bu ‘’Acil Kapısı’’ çok güzel oldu. Tekrar tekrar teşekkürler.
YORUMLAR
Eşleri âcil servislerde çalışan beyler, derhal eşlerine aldıkları nikâh yüzüklerini değiştirerek göze batacak büyüklükte altın yüzük almalılar!...
Anam rahmetliden duyduğum sözlerden birini hatırladım amma, ters orantılı!...
"Kocakarı ölmekte, aklı çömlekte"
Oysa ben, hemşireleri böyle görmüştüm(Saygımla...):
BEYAZ HEMŞİRE
Başını yastığa, koyduğun zaman,
Yanında bir melek, Beyaz Hemşire,
Çâresiz; doktora, gittiğin zaman,
Bakarsın yetişir; Beyaz Hemşire…
Kolunu ilâçlar, o güleç yüzle,
İğnesi incitmez, hafif eliyle,
Morâl verir; nârin, kibar diliyle,
Tedâviye başlar; Beyaz Hemşire…
Kendini yitirsen, bilincin gitse,
Ameliyat olup, bir parçan yitse!
Yeniden doğmuşça, sağlığın gelse,
Ençok O sevinir; Beyaz Hemşire…
Gece- gündüz demez, Ana gibidir,
Şifâ dağıtıcı, ilâç gibidir,
Rûhuyla tedâvi, şevkat; işidir,
Doktor yardımcısı; Beyaz Hemşire…
Öyle akıllıdır, doktor vekili,
Eczâcı Kalfası, her profili,
Uzaktan- yakından, tam bir dost eli,
Hasta meleği’dir; Beyaz Hemşire…
Kadir. Yeter, bitmez; Melek yazmakla,
Düşmeyen olur mu? Hasta- yatakla,
Minnet duymak yetmez; günle haftayla,
Yıl boyu Melektir… Hayat: Hemşire.
Kadir Yeter. 2016 (08 Şubat 2008 Cuma). TRABZON.
http://edebiyatdefteri.com/siir/924128/beyaz-hemsire-tekrar.html
sami biberoğulları
Hemşirelerimiz sizin de belirttiğiniz gibi birer melektir ve dünyanın hiç bir yerinde bu meslek mensuplarınna hemşire yani kız kardeş denilmemektedir.
Onlar bizim kız kardeşlerimizdir.
Selam ve sevgilerimle.