- 2391 Okunma
- 24 Yorum
- 1 Beğeni
SURİYELİ
Mahallemizin üst tarafına yeni taşınmışlardı.
Kalabalık bir aileydiler.
Giyiniş ve konuşmalarından Suriye mültecisi oldukları belliydi.
Ailenin tüm alışverişini benim yaşımda olan erkek çocuğu yapıyordu.
Ben iki ekmek ve gazetemi alırken, o iki poşete zor sığan on- on iki ekmek alıyordu.
Verdiği paranın üstünü defalarca sayıyor, konuşmadan koşarcasına evine gidiyordu.
Bana küçük gelen montumu, pantolonumu, gömleğimi, kazağımı alarak bakkalımıza gittim.
O, her zamanki gibi poşetlere ekmek dolduruyordu.
“Günaydın” dedim.
Gülümsedi.
“Bunlar senin olsun. Eski değiller. Bana artık olmuyorlar diye sana getirdim “
Şaşırdı, yutkundu. Arapça’yla karışık Türkçesiyle:
“ Satın alamam param yok ki.”
“Para istemiyorum ki! Sen giy diye getirdim.”
Elimden aldığı poşeti sıkıca tuttu. Gözleriyle gülümsedi.
Başını öne eğdi. Titrek bir sesle:
“Sağ ol ”dedi.
Hızla uzaklaşırken birkaç defa dönüp baktı.
Her gün onun bakkala gelmesini bekliyordum. Zorda olsa onunla arkadaşlık etme isteğimi gösteriyordum. İlk zamanlardaki ürkekliği her geçen gün kayboluyor, biraz daha
soluklaşıyordu. Karşılıklı gülümsemeler, selamlaşmalar derken oda benim tiryak im olmuştu.
Dostluğumuz zamanla ilerlemişti. Sık sık buluşuyorduk.
Bir gün; Manzarası güzel kır kahvesinde karşılıklı oturarak sohbete başladık. Ismarladığım karışık tosttan iri bir dilim kopartıp, çayını yudumlarken yarım ama anladığım Türkçesiyle yaşadıklarını anlatmaya başladı:
“Bombardımanda amcam ve yengem öldüler. Kimsesiz kalan yeğenlerimiz le birlikte dokuz kardeş olduk. Bin bir zorluklarla buraya geldik. Çok horlandık. Bazı günler aç kaldık.
Babam kağıt topluyor. Annem kardeşlerimle birlikte dileniyorlar.
Soğukta aç, susuz mendil satıyorlar.
Her gün her yerden kovuluyoruz.”
Bunları bana anlatırken sesi titriyordu. Nemli gözleriyle çaresiz yüzüme baktı.
“Peki, sonunuz ne olacak?”
Gözlerini kıstı. Umutla;
“Para biriktiriyoruz. Tamamlarsak Yunanistan’a gideceğiz.”
“Neyle?”
“Botlarla”
“Sen gazetelerden televizyonlardan görmedin mi? Her gün onlarca kişi boğuluyor. O çok tehlikeli bir yolculuk.”
“Biliyorum. Başaranlar da var. Bir bedel de ödenecek tabii.”
Bedeli ülkeniz için ödeseydiniz ya?”
Sustu cevap veremedi.
Evimize davet ettim. Sıkılarak geldi. Odama hayranlıkla bakıyor, etrafı da kolaçan ediyordu.
Müzik dinledik. Sohbet ettik. Tedirginliği her geçen dakika azalırken, merakı artıyor. Devamlı:
“ Bu kim? Bu ne? Diye sorular soruyordu.
Annemin ikram ettiği kurabiyeleri yedik. Meyve sularını içtik. Bilgisayarım da oyunlar oynadık. Çok hoşuna gitti.
” Film seyredelim mi?”
Teklifimi sevinçle karşıladı.
Bilgisayardan; Baş rolünü Anthony Quinn in oynadığı ÇÖL ASLANI filmini indirdim.
Filmin konusu; İtalyanlar tarafından işgal edilen Libya’nın bağımsızlığa kavuşmasında, çok büyük emeği olan Ömer Muhtarı anlatıyordu.
Modern silahlarla donatılmış, sayıca üstün İtalyan Ordusuna bir avuç Arap gönüllüsüyle karşı koymasının, canla başla onurlu mücadelesiydi. Pusuya düşürdükleri İtalyanları derme çatma silahlarıyla yok ederken, cepheden kaçmak isteyen Arapların ayaklarını tüfeğin kayışı ile bağlanma sahnesi arkadaşımı çok utandırmıştı. Filmi seyrederken kaşlarını çatıyor vücut diliyle isyanları oynuyordu.
Film halk kahramanı Ömer Muhtarın yakalanıp asılmasıyla son buldu.
O görevini yapmış bağımsızlık ateşini sönmeyecek şekilde yakmıştı.
Film hakkında hiç konuşmadık.
Memnunluğunu her haliyle belli ediyordu.
Onu uzun zamandır bakkal da, mahallemizde de göremiyordum Tanıyanlar da, görmediklerini söylüyorlardı.
Her geçen gün onun akıbetiyle ilgili merakım artıyordu.
Günler sonra, bakkalımız bana bir mektubumun olduğunu söyledi. Mektup o arkadaşımdan dı. Zarfı yırtarcasına açtım.
“Sevgili gardaşım.
Benim ufkumu açtın. Suriye’deyim. Özgürlüğümüz için cephede savaş tayım. Burada olduğumu bir tek sen biliyorsun. İnan elimde tüfeğimle düşmanıma karşı koyarken kaçmayı ve tüfeğin kayışı ile ayaklarımı bağlamayı hiç düşünmedim. En ön saflarda savaşıyorum. Şahadet mertebesi en büyük ödülüm olacak.
Bana izlettiğin Ömer Muhtar olamam. Ama inan onun istediği gibi bir yurt severim.
Hayatımın en güzel ve anlamlı günlerini seninle yaşadım.
Hakkını helal et. Hep alacaklı olduğum hayattan sana borçlu kalmak istemiyorum. Hani sen demiştin ya;” Bizim kurtuluş savaşımızda dağa çıkan eşkıyalar bile vatanı ve bayrağı için severek ölür. Kadınlarımız kutsal savaşımızda destan yazdılar.” Diye. BİZİ KÜÇÜK GÖRME. BİZİM HİÇ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜMÜZ OLMADI Kİ…
YORUMLAR
son ana kadar bir pişmanlık duyacağınız beklentisindeyim..
acı ama bir gerçekti.. bizdeki birinin Gorbaçov un ki gibi ciltde bir yara izi istemesi..
sizde bu yok demişte hani..
Bizim Mustafa Kemali!imiz vardı
yok etmek için her fırsatı değerlendirenlerimiz var artık..
tebrikler
teşekkürler.
uğrunda ölen varsa toprak
Vatandır.
son defa yorum yazıyorum ülkem her ne yapmışsa bütün devlet büyüklerimin arkasındayım biz bir milletiz ve her daim devletimizin arkasında durmak zorundayız Suriyenin durumunu benzetmek gibi olmasın bütün Karslı kardeşlerim üzerlerine alınmasınlar bir zamanlar komünist Rusya yanlısı bir grup tarihi Kars kalesine orak çekiçli bayrağı astıklarında bütün bir Erzurum ahalisi ayağa kalkmış Kars'a doğru yürürlerken rahmetli Nail hoca gurubun önünde göğsünü gererek *ok yemeyin evinize dönün devletin görevi size mi kaldı diyerek iki şehrin insanlarının birbirlerini kırmalarının önüne geçmiştir Türk demokrasisi de geçmişte çok kötü darbeler almıştır ama buna rağmen sağ duyulu halkımız hiç bir zaman devletinin karşısına çıkmamıştır durum onu gösteriyor ki Suriyede akil insanlar yokmuş
Sinan ATİK tarafından 7/13/2016 4:46:16 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ayrıca yazınızda Ömer Muhtar'a değinmişsiniz o büyük mücahit Osmanlıdan resmen henüz koparılmış bir Libyada mücadelesini sürdürmüştür resmiyette libya isimli bir ülke yoktu direkt olarak Osmanlıdan kopartılmış bir libya vardı Ömer Muhtar anılarını anlatırken Osmanlı hükümetinden günler ve gecelerce yardım beklenildiğini Osmanlının pek çok cephede mücadele ettiği için trablusgarba yardım edemeyeceğini yazılı olarak bildirdiği halde her şeye rağmen Osmanlı devleti adının çatısı altında Allah için namus için ülkesini vatanını savunma görevini insan üstü gayretlerle onurlu bir şekilde ifa ettiklerini belirtmişlerdir.Saygılarımla bunu şunun için açıklama gereği duydum Suriye isminde beğenelim beğenmeyelim bütün bir dünyanın tanıdığı bağımsız bir ülke vardı
Sinan ATİK tarafından 7/13/2016 4:27:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
o zavallıların kaderi en başından beri hep birilerinin hesap mizanseni oldu düşünürdüm camileri vardı evleri yurtları düğünleri dernekleri okulları imaretleri her şeyleri vardı ama süper güçlerin bir işareti ile düzenli koskoca bir ülke birden bire keşmekeşlik batağı haline geldi Suriyelilere en başından beri içim kan ağlıyor yazınız güzeldi mesajı ve özellikle finali harikaydı ama şu gerçeği kabul edelim artık Suriye konusunda başta biz ve bütün dünya çok büyük ve etik olmayan yanlışlar içerisinde hareket ettik baktık olmuyor şimdilerde yurtta sulh cihanda sulh ilkesi ile hareket ediyoruz şahsen ben yanı başımızda cereyan eden bu büyük insanlık dramı karşısında resmen tüm insanlık ve dinim ve dahi milliyetim adına utanıyorum o insanların ülkemde sersefil olacakları zaten belliydi kaldı ki halkımızın küçükte olsa azımsanmayacak bir kısmı sersefil, birilerinin istiklalini yıkmak bazıları için istikbal mevzusu olabiliyorsa o istikbal mevhumu güçlü olanların koluna taktığı süslü bir fahişeden öteye gidemez saygılarımla ben bu aziz milletin bir evladı olarak öyle bir istikbal ile anılmak ve yaşamak istemiyorum..bu dram milletimize mümkünse ders olsun başka milletlerin istiklaline ,istikbaline kendi istiklal ve istikbalimiz miş gibi itibar etmeliyiz
Sinan ATİK tarafından 7/13/2016 4:03:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sinan ATİK tarafından 7/13/2016 4:05:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sinan ATİK tarafından 7/13/2016 4:12:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Abim
Suriyeliler konusunda aslında söylenecek o kadar çok şey var ki, ben bazen nereden başlayacağımı şaşırıyorum.
Aşağı tükürüyorsun sakal, yukarı tükürüyorsun bıyık.
Üzüntümün en önemli sebebi ise insanlarımızın maalesef bu olaya yaklaşımları Cumhurbaşkanının yaklaşımına göre belirleniyor.
Cumhurbaşkanı '' Kardeşlerimiz'' mi dedi? O halde bir kısım ''Evet kardeşlerimizdir. Onlar için ne yapılsa azdır'' Derken bir kısım sırf Cumhur başkanı '' Kardeşlerimiz'' dediği için '' Ne kardeşi, düşmanlarımız onlar. S. tir edelim gitsinler'' Diyor.
Adım gibi eminim ki Cumhur başkanı '' Ben Suriyeliler konusunda yanılmışım. Suriyenin de Suriyelinin de alayın amk...'' Dese '' Kardeşlerimiz'' Diyenler '' ben deeee'' Diyecekler, '' Ne kardeşi yahu'' Diyenler de '' 180 derece dönüş yapıp Suriyeliler dostumuz, feda olsun postumuz'' Diyeceklerdir.
İnan bana ülke olarak bizim durumumuz aslında onlardan beter. Umarım ve dilerim ki bunca bölünmüşlük bizim sonumuzu da onlar gibi yapmaz.
Selam ve sevgilerimle.
chaotica
Merhaba Tacettin Bey, çok güzel duygusal bir hikaye anlatmışsınız ancak, o kişiye sordunuz mu, bundan beş yıl önce ülkenizde savaş var mı idi? Bu savaşın çıkması için Sünni İslam Şeriatçı hayalperestlerin payları ne kadardır? Türkiye Hükümeti'nin bu savaşta ne kadar parmağı olduğunu hiç kendinize de sordunuz mu?
Suriye'yi bu duruma sokan ABD ve Türkiye'nin göz yaşları Timsahça değil midir? Selamlar
İstanbul'un Kadinlar Pazari isminde bir semti var. Bir gun yolu rastlayan olursa lutfen arkasini da gezsin.
Benim gezdigim gün bir kış gunuydu. Kar, ruzgar, soguk havanin en kötu gunlerinden bir gun. Eve dönme hayaliyle yaşadığımız bir gün. Ayaklarimiz bizi o sokağa goturdu sanki.
Birilerinin verdigi kartonlardan yapilmis barakalara siğinmiş insanlar, öksüren çocuklar, yine belli ki birilerinin verdiģi battaniyelere sarmaş dolaş soğuktan üç beş bebek.
Ruzgar estikçe dur diyesim geldi. Ruzgara siper olur insanoğlu ama ya kurşuna.
Yardimlaşmak güzeldir. Ancak, bu insanlar böyle sefaletin insani degiller.
Ne kendileri yaşasin, ne de bizleri üzsünler.
İnşallah kısa sürede problemleri çözülür yuvalarına kavuşurlar.
Sevgili Taco, kutlarım seni bu müthiş yazın için.. gerçekleri tüm çıplaklığıya ve kendine has uslubunla yine harukulade anlatımına bayıldım. Sonunu da, bütün dünyanın takdirini kazanmış gerçek bir lider ,devlet adamı ve Türk Milletinin gururu ATATÜRK' ümüzle bağdaştırmandan çok etkilendim. Düzenimizi değiştirmek, Cumhuriyetimizi ve değerlerini ortadan kaldırmak isteyen gerici ve yobazlara izin vermemek için herkes üzerine düşen görevini yapmalıdır bence..
saygı ve sevgilerimi sunarım...
Suriye ve Türkiye
Ne kadar kolay değil mi git kardeşine vatanın için savaş demek. Sanki orası bizim değil. Sanki orada yaşayanlarla inanç olarak, tarih olarak hiç bağımız yok. Ben soruyorum ne kadar ayrıyız Suriye'den.
Haydi Soruyorum Iraktan ne kadar ayrı bu millet. Yemekleri, oyunları, kültürleri hepsi birden çıkış olarak aynı inançtan beslenmiyor mu? İslam coğrafyası hepsi birden, ne kadar bozuk olsa, ne kadar özünden kopsa da İslam değil mi?
Peki ya oraya saldıranlar onları evsiz barksız bırakanlar ne kadar farklılar daha dün Çanakkaleye gelip dayanan düşmanlardan, ne kadar farklılar Maraş'ı, Antep'i işgal edenlerden, İzmir'i yakan Yunandan.
Yani diyeceğim o ki dostlar Osmanlıyı savunmak, geçmişe bir öykünme değil söylediğim. Biz kimiz bizim doğduğumuz toprağın mayası ne?
Bizler neye sevinir neye ağlarız,
Bizim mazlumlarla oturup kalkmamız çok eskilerde mi kaldı?
Üç kıta da at koşturanlar sadece bir servet biriktirmek
Oranın halkını köle yapmak için miydi uğraştılar;
elbette değil
Onlar insanlara iylik götüren erenlerdi.
Evet yine söylüyorum ya
Suriye Filistin, Irak
Gerçekten kimin vatanı
Bu topraklarda doğup yaşamak mı lazım vatan demek için
Yoksa bu toprakları vatan yapan
İnsanlara şahsiyet kazandıran bir dinin mensupları olduğumuz için
Mazlumun, zayıfın yanında olduğumuz için
İnsanlığın son kalesi bizleriz diyerek
Vahşi kapitalist
Siyonist
İnsanlıktan çıkmış
Irkçılıktan
Materyalist felsefenin çarkılarında ezilen
Bu dünyadan başka isteği olmayan
Şeytanlaşmışlara karşı
Var gücüyle
Her alanlada savaşması gereken
Bizler değil miyiz
Biz de onlar gibi
İnsanlık vatanını
Savunmak için
Savaşmayalım mı?
chaotica
Değerli üstadım, Suriyelinin mektubu, kavuştuğu aydınlanmayı ve kendini adadığı mücadeleyi açıklarken, bir 'azınlık diktatörlüğü'ne karşı yaptıkları savaşın, bizim Kurtuluş Savaşımız ile onun önderi olan Atatürk'ün vizyonun özdeşliğini de yansıtıyor...
Yani, Suriyelinin aydınlanması, Suriye'nin kurtuluşunun ve sonrasındaki kuruluşunun bilincini somutlarken, Atatürk'ün mazlum milletler nezdindeki saygınlığını da bir kez daha aktarmış oluyor...
Hay Allah!... Böylece Atatürkçü olan- olmayan ayrımına da mı vardık, ne?!... :)))
Yine usta işi bir metindi, değerli üstadım...
Selam ve saygılarımla.
Kıymetli Tacettin abim anlamlı ve etkileyici yazınızı ilgiyle okudum.
Yazınızdan şu düşünceleri çıkarmak mümkün,sonsuz şükürler olsun ki, sığınabildiğimiz bir vatanımız var. Hayırlısıyla bizde şu terör belasından bir kurtulabilsek harika olacak.
Suriyelilerin halini görünce insan hem ülkesinde hemde barış içerisinde yaşamanın ne kadar önemli bir değer olduğunu daha iyi anlıyor. Rabbim yardımcıları olsun.
Kaleminize, emeğinize sağlık
Saygı ve sevgilerimle.
Eyvallah hocam
Suriyeli de insan evladı kuşkusuz
Kucak açmamız milli hasletlerimizden konukseverliğimiz
Ne ki, hükumetimiz bu konuda bir noktada hatalı bence
Güneydoğu'da sınır bölgesinde çadır kentler, prefabrik yerleşimler inşa edilmeliydi kanaatimce
Ülkenin dört bir yanına dağıtılmaları hataydı naçizane düşüncem
Rahmetli Özal'ın peşmergeleri ülkeye dağıtmadığı, sınır bölgesinde yerleştirdiği akla gelebilir
İçlerinde garibanı var, nitelikli insanı var muhakkak da
Ya olası ajanı, casusu
Hani Esad'dan kaçar gibi içimize sokulan profesyonel tabaka
Hayırlısı Allah'tan ne diyeyim
Nihayet Hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
Tebriklerimle ama akıcı bir üslümla ele aldığınız hikaye için ...
Suriye'lilerden istenilende bu zaten ama geneli bozuk bu insanların...
Daha dün Konya-Beyşehir'de köpeği tekmeleyen Suriye'lilere yapmamaları için uyarıda bulunan gencimizi hunharca katlettiler!
İnanın bana; millet bunların yüzünde isyan halinde!
O kadar nefret ettirdiler ki; insanlarımız artık sabrın sonua dayandılar...
Hikayede mahsettiğiniz kadar masum değiller. Çevremde olanları görüyorum, herkes görüyor. Mustafa Kemal'i öne çıkararak bunları sevimli hale getirmek gibi bir ana fikir edindim.
Bunlar ülkelerine dönmez!
Her şey bedava bu ülkede onlara. Dün prof. arkadaşım Deniz kenarlarını, plajlarını yazdı! Ve tabi neler yaptıklarınıda...
Bence bunlar ülkemizden defolup gitsinler... 3 milyonu vatandaşlığa alacaklar milleti hiç yerine koyarak, 300 binin üzerinde memur alacaklar, her şey bedava olacak, üniversiteler imtihansız, memurluk imtihanı bile yok! Bizim insanımız aç ve susuz. üstelik onların pislikleri ile uğraşacaklar. Ailelere, kızlarımıza sarkıntılık edecekler, soyacaklar, kırıp dökecekler! Yok böyle bir şey! Yakın zamanda çok kötü şeyler olacağı kesin!
Birazda bu yönden baksanız olaylara...
direniş tarafından 7/11/2016 1:32:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili komutanım, konuya empatiyle yaklaşmak adına çok güzel bir öyküydü. Suriye'den kaçmak zorunda kalmış Alevi Türkmen kardeşlerimiz her türlü zorluğu yaşarken, Arap ÖSO ve IŞİD sempatizanlarının kamplarda ağırlanıp sempatiyle benimsenmeleri kahrediyor bizi. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Saygılar...
Bu harika yazının sonunun nasıl biteceğini heyecanla merak ederek okudum .
Ve değerli komutanım beni hayal kırıklığına uğratmadı yine .
O kocaman şefkatli ,bilge ama en çok da vatansever yüreğiyle .Hayat dersini vererek bitirdi .
İşte tam da burada ,İlber Ortaylı Hocamızın çok sevdiğim sözünü göğsümü gere gere yazabilirim artık .
'' Türkler tarihleri boyunca ,başka ülkelere mülteci olarak gitmeyen tek millettir .
Savaş çıkarsa,ya toprağında can verir .ya da sancağını dikip yeni bir devlet kurar ''
Çünkü Türkün MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜ var .
diyorum başka da bişey demiyorum artık .
Duyarlı yüreğiniz elleriniz dert görmesin komutanım selam ve saygılar çokça ...
YAKAMOZ ŞİİRLER tarafından 7/11/2016 2:41:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hangi milletten olursa olsun Allah hiç kimseyi vatansız bırakmasın. Savaş gerçekten çok kötü bir sefillik. Vatanlarından kaçıp sığınmaları da çözüm değil sefaletle karşı karşıya kalmaktalar.Türkiye’de yaşayan mülteciler açısından son derece zor bir durum, intibak öncelikle, işsizlikten dilenmeleri de çok hazin.Yapılan yardımlar da bir yere kadar, yetersiz kalıyor.Ülkemiz içinde cidden zor bir sınav oluyor.Ülkemize sığınmaları, vatandaşlık verilmesi de ayrıca büyük bir sorumluluk olmakta...
Evet kıymetli Tacettin komutanımız, çok anlamlı bir konuyu kaleme almışsınız. Çaresizlikleri ülkemizi kaosa sokmakta.Yaşadıkları savaşın kabuslarından kaçmaları, gözleri kara riskleri de canlarına mal olmakta. Savaşın bitmesi ve yeniden ülkelerine dönmeleri kalben dileğimle...
BİZİ KÜÇÜK GÖRME. BİZİM HİÇ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜMÜZ OLMADI Kİ...Suriye'linin bu söylemini de hafızalarımıza yerleştirmeliyiz...
Saygılarımı bıraktım...