- 1180 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Uçurum 9.Bölüm (Zor Karar) 9/10
Selim sakin bir kafayla eve gidip olanları biçip tartıp iyicene düşündü. Olaya sadece tek açıdan değil de birçok açıdan baktı ama bir türlü çıkış yolu bulamıyordu. Kendi açısından baktığında gidip ferdadan özür dilese kendini affettirse bu sefer Gülçin’i yarı yolda bırakmış olurdu bu da insanlık onuruna ve gururuna yakışmazdı. Gidip Gülçin ile evlense bu seferde Ferdayı kaybedecekti.
Bu sefer kendini Ferdanın yerine koydu sonra Gülçin’in yerine koydu. Çok stratejik bir karar vermek zorundaydı. Öyle bir karar almalıydı ki hem Rauf Beyin Gazabından korunmalı hem Gülçin’i çocuğuyla beraber ortada bırakmamalı hem de Ferdayı kaybetmemeliydi.
Uzun uzadıya iyice düşündükten sonra karar vermişti artık. Ve her düşündüğünde verdiği kararın doğruluğunu tetkik ediyordu. Fazla zaman kaybetmeden doğruca Ferdanın bulunduğu mahkeme salonuna gidip davanın bitmesini dışarıda bekledi. Dava bitip Ferda dışarı çıkınca arkasından yaklaşıp kısık bir ses tonu ile
- Ferda seninle özel olarak konuşabilir miyim? Diye sordu.
Hemen arkasından avukat Ayhan gelmiş
- Ferda seni yine rahatsız mı? Ediyor diye sorunca
Ferda hayır dedi beni rahatsız etmiyor bana diyecekleri varmış.
- Peki, selim efendi konuşalım
- İstersen ileride bir park var orada oturup konuşalım
Selim biraz şaşkındı. Ondan böyle sakin bir tepki beklemiyordu. Hatta Ferda ona neden böyle tuhaf duruyorsun sorusuna şey dedi böyle sakin olacağını tahmin etmemiştim yine bağırıp çağıracağını düşünmüştüm şaşkınlığım ondan diye söyledi. Ferda bu söz üzerine sonuçta bizler medeni insanlarız sorunları konuşarak halletmeliyiz en başlarda birbirimizi yeterince tanımadığımızdan farklı reaksiyonlar göstermiş olabiliriz. Eskiye bir çizgi çizelim deyip parka gelmişlerdi ferda selime dönerek evet dedi seni dinliyorum anlat bakalım ne diyeceksin
Selim ferdanın böyle resmi konuşmasına biraz bozulmuştu. Ona sanki bir yabancı gibi davranıyordu.
Selim söze başlamıştı.
- Sözü fazla eveleyip gevelemeyeceğim. Zaten her şeyden haberin var. Hülasa ben seni aldatarak bir çocuk sahibi olmadım senin de bildiğin gibi beni uyutarak o çocuğa sahip oldu. Şimdi kaçınılmaz bir sonuç var ortada bu olayı ailesi dâhil tüm mahalle duydu. Uzun uzadıya düşündükten sonra o çocuğu sahiplenmem gerektiği kanaatine vardım.
Bu sefer ferda yani beni senin ile Gülçin’in düğününe mi davet ediyorsun ben onu anladım.
Selim
- Ferda sen akıllı birisin nasıl bir durumda olduğumu biliyorsun demek istediğim şu ben Gülçin’le formalite icabı yani kâğıt üstünde bir evlilik yapacağım. Düğün falan değil böyle yaparsam senin açından bir mahsuru var mı? Diye sana sormaya geldim.
Ferda
- Selim sen anladığım kadar söylemek istediğin Gülçin’le formalite icabı evleneceksin sonra gelip benimle beraber mi yaşayacaksın.
- Selim aynı anda iki kişiye resmi nikâh kıyamayacağını biliyordun değil mi? Bu şu demek eğer sen Gülçin’le resmi nikâh kıyarsan ben kuma gibi olurum ve bunu kabul etmeyeceğimi de biliyor olmalısın
- Ama işin diğer yönü de şu ki onu bırakıp ta benimle evlenmene gönlüm razı olmaz onu yüzüstü bırakamazsın doğacak çocuğu sahiplenmen için onunla evlenmelisin
Selim
- Ne kadar zor durumda olduğumu görüyorsun değil mi elim kolum bağlı
- Ama bu evliği bir süre sonra bitireceğim. Onunla boşanacağım sonuçta o da evlenip boşanırsa sorun yaşamaz. Demek istediğim beni bekler misin?
Ferda bu soruyu yanıtsız bıraktı selime dönüp
- Artık kimseye kızmıyorum ben ki ölümden döndüm artık hayatı o kadar takmıyorum ve hiç kimsenin sende dâhil beni üzmesine artık müsaade etmeyeceğim.
Bu sözler selime ağır gelmişti ve ferdaya dönüp
- Sen sanıyor musun ki seni üzmek hoşuma gidiyor.
- Seni üzmektense ölürüm daha iyi
Bu sözlerden sonra ferda selime dönerek
- Yolun açık olsun selim hayatta sana başarılar diliyorum artık bana soru sorma her şeyi zamana bırakalım hoşça kal
Bu sözler sanki veda konuşması gibiydi. Ama bir yanda da bu meseleyi ona açarak kendini bir nebze olsun rahatlatmıştı. Üzerindeki yükü atmış ondan onayı almıştı.
Olayın hemen akabinde selim Gülçin’i arayarak nikâh için neler lazımsa ayarla kısa sürede bu işi bitirelim diye haber verdi. Gülçin haberi alır almaz cezaevinde tutuklu bulunan babası Rauf Beye gidip artık bizi öldürmen için bir neden yok biz selimle yakında evleniyoruz dedi. Rauf Beyin içi rahatlamıştı rahatlamasına ama hiç yere kaza eseri bir cana kıymıştı.
Bir hafta içinde bir nikâh salonunda selim ile Gülçin evleniyordu. Nikâh olmasına rağmen katılım oldukça yüksekti. Necati yanında hiç ayrılmıyordu. Tabi moraller biraz bozuk bir şekilde nikâh gerçekleşiyordu. Hiç kimse şen şakrak değildi buna Gülçin de dâhildi. Hâlbuki ki emeline kavuşmuştu ama anneliğin ona verdiği sorumluluktan mıdır yoksa yaptığı yanlışların vicdan azabından mıdır nedir gayet olgun ve oturaklıydı. Nikâhtan sonra Gülçin Selimin elini tutup sıktıktan sonra gözlerinin içine bakarak
- Çok teşekkür ederim bana dünyaları vermişsin gibi hissediyorum. Ve sana çektirdiğim tüm acılar içinde kalpten özür diliyorum. Sen bunların hiç birini hak etmedin. Geçte olsa Şunu anladım ki ben seni hak etmiyorum.
Diye söyleyince selimde kayıtsız kalamayıp ağzından şu sözcükler döküldü.
- Boş ver üzülme artık bu dünya böyle.
- Bu dünyada hiç kimse hak ettiği yerde değil, zaten öyle olsaydı ahiret olmazdı.
Hayat ne garip daha 2 hafta öncesinde selim ferda ile evleniyordu. Ama olmadı futbol maçındaki uzatma anında atılan bir son saniye golü gibi Gülçin geldi ve skoru değiştirdi.
Demek ki bazı şeyleri çok istesek bile olmuyor. Kader denilen bir gerçek var bunu kimse inkâr edemez bizim kontrolümüz dışında olan biz bir sürü plan yaparız ama yaptığımız planların bir anlamı yok. Çünkü hiç kimse bir sonraki güne çıkacağına garanti veremez hal böyleyken bazı yaşanan tatsız ve olumsuz olaylar karşısında yıkılıp kalmak hayattan ve yaşamaktan vazgeçmek çok yersizdir.
Dünyalar kadar zengin olsanız bile paranın alamayacağı o kadar çok şey vardır ki örnek verirsek mesela parayla birini kendinize âşık edebilir misiniz? Parayla geçen o güzelim yılları geri getirebilir misiniz? Veya kaybettiğiniz sağlığınızı geri getirebilir misiniz? Ya da ömrünüzü uzatabilir misiniz? Tabi ki cevap hep hayır olacaktır.
Öte yanda Avukat Ayhan Mahkemede sürekli Ferdayla karşılaştığında sürekli olarak ona kur yapıyor ve ona evlenme teklif ediyordu. Ferda baş edemeyeceğini anlayınca ona dönüp
- Bana artık evlenme teklifi yapma nicedir fırsat kolladığını biliyorum ama eğer uygun görecek olursam ben sana gelip evlenme teklifi yapacağım ne dersin?
Bu soru karşısında olur neden olmazsın ki deyip son noktayı koymuş oldu.
Rauf Bey mahkemeye çıktı ama işler düşündüğü gibi rast gitmedi 12 yıl hapis cezası yedi. Gülçin ve annesi bu olay üzerine yıkıldı. Evin erkeği 12 yıla mahkûm olmuştu ve ailenin bütün yükü artık Gülçin’in üzerindeydi. Selim Gülçin’in bu haline üzülüp ona yardım etmek için hafta da bir de olsa marketten erzak alıp eve getiriyordu.
Gülçin hastanede hemşireliğe devam ediyordu etmesine ama 1-2 aya kalmaz hamileliğinden ötürü ara vermek zorunda kalacaktı. Neyse ki emekli maaşları vardı. Evde kendilerine aitti. Ama hayat şartları zordu.
2 ay su gibi gelip geçmişti. Gülçin hastaneden çıkmış artık kendini anneliğe hazırlıyordu. Selim bu sefer haftada 2-3 defa gelmeye başladı. Yine birinde Gülçin her şey için ona teşekkür edip böyle davranmak zorunda olmadığını söyledi. Çok giderimiz yok emekli maaşı var geçinip gideriz dese de eminin gönlü buna razı olmamıştı. Hatta emin bir akşam Necati’yle konuşup Gülçin’e yakın bir yerde ev tutacağım yani sana veda edeceğim sende zaten yakın zamanda evleneceksin diye söyleyince Necati
- Başka bir eve neden taşınacaksın ki? Gülçin senin nikâhlı karın git orada kalsana hem başlarında bir erkeğe ihtiyaçları var hem de sen haftada 2-3 defa oraya gidip gelmek zorunda kalmazsın
Evet, bir açıdan bakılırsa gönül evliliği olmasa da Gülçin onun karısıydı. Belli ki evlilik yaftasını hala kendine konduramadı.
Biraz düşündükten sonrada Necati’nin sözleri ona mantıklı gelmişti. Ne diye yeni bir daireye taşınsın ki bu yeni bir masraf demekti.
Ertesi gün işten çıkınca doğruca Gülçin’in evine gidip durumu anlatır. Gülçin selimden hiç böyle bir şey beklemiyordu. Aklının ucundan bile geçmezdi. Şimdi onunla aynı çatı altında kalacak ve çocuklarını normal anne baba gibi birlikte büyüteceklerdi.
O gece Gülçin sabaha kadar uyumadı. Uyumamasının nedeni de yaşadığı bu sevinçti. Sabahlara kadar sevinç gözyaşları döküp rabbine el açıp ona teşekkür etti.
Bir gün sonra Selim eşyalarını bir minibüsle getirip eve taşındı. Gülçin minnettardı selime büyük bir saygı ve sevgiyle bakıyordu. İkide birçok teşekkür ederim diye selime söylüyordu. Öyle ki selim belli bir zaman sonra artık bundan sıkılmaya başlamıştı. Çünkü Gülçin’in kendini böyle ezik duruma düşürmesi ona dokunuyordu.
Bir fırsatını bulup Gülçin’e yaklaştı ve
- Gülçin sürekli bana teşekkür edip durma artık
Bu söz karşısında Gülçin tekrar alttan alarak
- Seni bunalttıysam eğer sıktıysam özür dilerim inan ki isteyerek yapmadım beni affet ne olur.
Gülçin çok değişmişti hissedilir bir biçimde hani nerde o gururlu dik duruşu olan Gülçin gitmiş başka bir insan gelmiş. Her hareketinde bir eziklik pişmanlık ve selime karşı minnettarlık okunuyordu.
Selim
- Gülçin lütfen rica ediyorum. Benden artık özür dileme benim karşımda ezilip büzülme, ben buraya kendi isteğimle geldim silah zoruyla gelmedim bana karşı minnet besleme ben bir yabancı değilim. Sen resmi eşimsin ve yakında çocuğumuz olacak sonuçta ben size bakmakla mükellefim bu benim görevim eğer bunu yapmazsam benim adamlığım nerde kalır.
Gülçin
- Sen üstüne düşeni fazlasıyla yapıyorsun. Senin bu yaptığını herkes yapmaz hele bizim durumumuzda hiç acımaz bile onun için rabbim ne hayırlı muradın varsa versin.
Bu sefer sohbetin konusu değişir ve Gülçin ferdadan bir haber var mı onunla görüşüyor musun? Aranız nasıl, gibi sorular sormaya başladı. Selimde onunla yaptığı son konuşmasından bahsetti. Gülçin bu sefer eğer evlenme gibi bir durumunuz olacaksa ben boşanmaya razıyım. Bu sözler selimin kalbine bir ok gibi saplandı.
Selim
- Öyle şey olumu hiç sana bunu yapamam
Gülçin
- Sana bu kadar kötülük yapan birine de mi?
Selim
- Gülçin sen aslında özünde çok iyi birisin ama geçmişten gelen hırsın kurbanı oldun. Gözlerini hırs bürüdüğü için doğruları göremiyordun. Eğer ferdayı tanımamış olsaydım inan ki seninle severek evlenirdim.
Bu seferde bu sözler Gülçin’i can evinden vurmuştu. Bir rüyada gibiydi.
Zaman bir hayli geç olmuştu. Gülçin selime kalacağı odayı gösterdi odaları yan yanaydı. 2 odanın ortak balkonu vardı.
Selim uykuya dalacaktı ki yan odadan hıçkırıklı ve ağlamaklı, iniltili sesler geliyordu merak edip bakmak istedi çünkü orası Gülçin’in odasıydı. Balkona çıkıp içeriye baktı Gülçin yatağa uzanmış gözlerinden sel gibi yaşlar akıyordu. Sesi çıkmasın diye çarşafı ağzına tıkamıştı. Ellerini açıp teşekkür ederim Allah’ım sana binlerce şükürler olsun benim yavrum babasız büyümeyecek bundan daha büyük mutluluk olur mu? Gibi söylenip duruyordu. Onun bu içler acısı halini gören selim dayanamayıp içeri girdi. Gülçin onu görünce hemen toparlandı ve gözlerindeki yaşları silip saklamaya kalkıştı. Selim ona yaklaşıp onu kucakladı. Gülçin şaşırmıştı ellerini bir müddet sakladıktan sonra o da ona sarılmaya başladı. Selim Gülçin’e bir taraftan sımsıkı sarılıyordu bir taraftan da ne oluşun artık ağlama kendini üzme. Ben ağlayan bir kadına dayanamam hele bu birde hamileyse deyince Gülçin tamam söz artık ağlamayacağım diye söz verdi. Gülçin kendine geldikten sonra selim Gülçin’e iyi geceler deyip odasına gidiyordu ki Gülçin aldığı cesaretle onu yanaklarından öpüp sana da iyi geceler dedi. Selim bu hareket karşısında tebessüm ederek karşılık verdi.
Ertesi gün akşam yemeğinde selim işten çıkacağını ve yeni bir iş aradığını söyledi. Gülçin istersen hastanede güvenlik için eleman arıyorlardı eğer yaparım dersen, selim düşünmeden olur olur dedi. Gülçin telefonla başhemşireye ulaşarak durumu anlattı ve böylelikle selimin yeni işi hastanede güvenlik personeli olmuştu.
İlerleyen günlerde selim yaşar ustayla konuşup bu işi bırakacağını söyledi. Yaşar ustada merak edip sordu. Nerede çalışacaksın diye selimde Gülçin’in çalıştığı hastanede güvenlik personeli olacağım deyince yaşar usta ve Necati hayırlısı olsun dileklerini sıraladılar.
Necati
- Vay be demek buraya kadarmış ha her şey bir gün bitermiş
Selimde onu doğrulayarak
- Aynen öyle dostum, ama merak etme dostluğumuz ebedi kalacaktır.
Necati
- Madem gidiyorsun o halde benim düğün davetiyesini de vereyim
Derken aradan aylar geçmişti. Ne selim ferdayı arama cesareti bulabiliyordu nede ferda onu arayabiliyordu. Dünyanın meşgalesine kapılmışlardı. Ferda davalardan kafasını kaşıyıp ta kendine zaman bulamıyordu. Selimde hakeza yeni iş yeni sorumluluk bir yandan da doğacak çocuğu için hazırlık vardı.
Bebeğin cinsiyetini öğrenmek istemediler sebebi de sürpriz olsun istediler onun için kıyafetleri hem kız hem de erkek bebeğe gidecek ortak renkler aldılar.
Doğum gerçekleşmişti ve nur topu gibi bir erkek dünyaya gelmişti. Selim Gülçin’in yanına girip bu sevince ortak olmuştu. Gülçin selime dönerek adını emin koyalım mı ne dersin diye sorunca önce bir gülümsedi sonra neden olmasın dedi.
Selim her gün hastaneden çıkmayı dört gözle bekler olmuştu. Onun bütün dünyası oğlu olmuştu. Eve gider gitmez onu kucaklar öper öper sarılırdı.
Bir gün hastaneye ferda geldi ve selime
- Hayırlı olsun hem oğlun olmuş hem de yeni işe başlamışsın
Selim
- Teşekkür ederim hayat işte
Ferda
- Beni gördüğüne hiç mutlu olmadın galiba yada gözden ırak olan gönülden de ırak mı oluyor.
Selim
- Hayır, alakası yok aksine günler geçtikçe hasretin içimde volkan gibi kaynıyor.
Ferda
- O halde neden bana uzaksın neden bir tepki veremiyorsun. Yoksa bana olan aşkın bitti mi?
Selim
- Alıştım sadece insan her şeye alışıyor zamanla nasıl ki en sevdiklerini gömüp birkaç gün sonra hayat normal seyrine dönüyorsa bende senin sevgini kalbime gömdüm hepsi bu.
Ferda
- Benim buraya gelme amacım şu en son konuşmamızı hatırlıyor olmalısın. Gülçin’den boşanıp çocuğun vekâletini üstüne alacaktın ve önümüzdeki engel kalkacaktı yani evlenebilecektik bu teklifin hala geçerlimi?
Selim
- Belki haberin yoktur diye söylüyorum ben Gülçin’le beraber kalıyorum
Ferda
- Evet, bundan haberim var Necati bahsetmişti bu meseleden ama odalarınız ayrıymış değil mi? Aranızda duygusal bir şey yok herhalde
Selim
- Nasıl söylesem bilmiyorum Gülçin o eski Gülçin değil çok değişmiş
Ferda
- Farklı bir Gülçin demek seni tava getirdi. Anlamıyor musun sana rol yapıyor ve başarıyor da sana inanamıyorum. Bize yaptığı onca şeyi nasıl unuttun ona nasıl acırsın aklım almıyor. Sen üstüne düşeni fazlasıyla yaptın çocuğa sahip çıktın ona sahip çıktın tamam. Bundan sonra herkes kendi hayatını yaşasın istersen ona maddi olarak yardım etmeye devam edersin öyle değil mi?
Selim
- Bilmiyorum ferda kafam çok karışık boşanma fikri bana doğru gelmiyor.
Ferda
- Sen ne söylediğinin farkında mısın selim bana bunları sen anlattın beni böyle teselli ettin ve şimdi neler söylüyorsun sen neyin kafasını yaşıyorsun anlamadım. Yoksa söyle o kadın sana yine büyümü yaptı. Sakın bana onu sevdiğini falan söyleme yoksa beni sevdiğinden şüphelenirim.
Selim
- Artık bilmiyorum başta söylediğim gibi insan zamanla nelere göğüs gerip alışıyor belki de ona alıştım ona saygı duyuyorum belki de ona acıyorum evet büyük ihtimalle bu olmalı
Ferda
- Selim ne dememi istiyorsun. Madem niyetinde boşanmak yok neden beni oyalıyorsun. Peki, ben anlayacağımı anladım sana güle güle
Ferda yine sert ve haşin tavrıyla hızlı adımlarla sanki biri onu kovalıyormuş gibi oradan uzaklaştı.
Selim akşam eve gelip oğluyla biraz zaman geçirmiş akabinde yemek yediler. Yemekten sonra Gülçin çocuğu uyuttu ve annesi de uyumaya gitti. Selim televizyona bakıyordu. Gülçin ona yaklaşıp
- Bugün birisi yanına gelmiş ferda mıydı o ?
Selim
- Evet, ama nerden biliyorsun
Gülçin
- Hastanedeki hemşire arkadaşlarımdan biri gördü beni aradı. Yanlış anlama sana hesap soracak değilim. Sadece aranızda ne geçti onu merak ettim.
Selim
- Aksine hesap sorma hakkına sahipsin. Sen nasıl ki benim soyadımı taşıyor ve onun sorumluluklarını yerine getiriyorsan benimde sana karşı yapmama gereken sorumluluklarım var.
- Ferdaya gelince o bana en son konuşmamızdaki kararımda olup olmadığımı söyledi.
- Senden boşanıp onunla evlenecektim. Ama bunun doğru olmayacağını ona söyledim ve oda gitti hepsi bu
Gülçin
- Şu an çok şaşırdım neden böyle bir şey yaptın ki.
- Sonuçta evliliğimiz bir formalite sana kızacakta değilim bu benim için kaçınılmaz bir sondu. Sırf benim için kendi hayatından neden vazgeçtin ben bunu pekâlâ olgunlukla karşılarım.
Gülçin selimi şaşırmaya devam ediyordu. Selim ertesi gün bitip akşam olunca her zaman olduğu gibi ilk işi oğlunu sarmalayıp kucakladı. Sonrasında yemek derken geç saat Gülçin’in annesi gidip yattı.
Selim kumandayı eline almış o kanal senin bu kanal benim zapping yapıp duruyordu. Gülçin selime bakıp birden bire
- Selim eğer ben yaşamıyor olsaydım sen şu an ferda ile birlikte olacaktın kim bilir belki de evlenecektin değil mi?
Bu soru karşısında afallayan selim ne diyeceğini bilmez halde önce biraz durup düşündükten sonra
- Boş ver şimdi bunları böyle şeyleri düşünme artık
Gülçin
- Sen belki düşünmüyorsun ama ben düşünüyorum. Neden beni boşayıp ferda ile evlenmiyorsun bak sana kendi rızamla izin veriyorum. Neden kendine böyle eziyet ediyorsun?
Selim
- Gülçin bunları daha önce konuşmuştuk şimdi tekrar aynı konuları açmanın ne âlemi var.
- Hem benim mutsuz olduğumu da nerden çıkarttın
Gülçin
- Bunu yapma selim her gün onu düşündüğün belli elinde televizyon kumandası bir kanalda 5 dakika durduğun yok sürekli farkında olmadan bir şeyler düşünüp kendinde olmayarak kanalları değiştiriyorsun. Fark etmiyor muyum sanıyorsun mutsuz olduğun her halinden belli.
- Eğer sen bir şey yapmayacaksan ben halledebilirim. Gider boşanmak için başvurabilirim eğer bu sana zor geliyorsa
Selim
- Fikrimi söylemiştim değişen bir şey yok
Gülçin
- Peki, gidip ferdayla konuşmamı ister misin? Sende biliyorsun ki benimle evliyken onunla resmi olarak bir araya gelemezsin. O da sanırsam başka türlü bir beraberliğe razı olmayacaktır diye düşünüyorum
- Birde senden bir şey öğrenmek istiyorum eğer ben ölürsem çocuğa bakar mısın?
Selim
- Nerden çıktı şimdi bu ağzını hayrı aç kimsenin öldüğü falan yok Lütfen sen artık böyle düşüncelere kapılma
Gülçin
- Düşünme diyorsun ama olmuyor. Biz bir aile değiliz olmayız da anlasana yürümüyor sevgi tek taraflı olunca
Bu sözler üzerine selim ben yatıyorum deyip odasına çekildi.
Ertesi gün sabah işe gitmek için kalktığında çocuğun ağlama sesini duyar Gülçin uyanır diye müdahale etmez ilkin sonra annesi de uyanınca bu çocuk ağlıyor Gülçin ona neden bakmıyor lavaboda mı yoksa deyip doğruca Gülçin’in odasına gider. Bebek Gülçin’in kucağında ama Gülçin’den ses seda yok derken odadan bir çığlık sesi gelir annesi feryat figan bağırıyordu
- Yetiş selim yetiş Gülçin intihar etti
Selim
- Aman Allah’ım sen ne yaptın öyle
Hemen apar topar Gülçin’i kucağına alıp çalıştığı hastanenin acil servisine götürür. Orada müdahale yapılır ve midesi temizlendikten sonra kendine gelir.
Selim sinirli bir halde Gülçin’e çıkışır sen ne yaptığının farkında mısın bunlara neden olan ne
Gülçin
- Ben ferdayla senin aranda bir engelim onu ortadan kaldırmak istedim neden beni buraya götürdünüz neden ölmeme izin vermediniz ben yaşamayı hak etmiyorum.
Selim
Sana inanamıyorum böyle bir sebep olabilir mi? Ya bebeğimiz ne olacak nasıl ondan ayrılabileceksin nasıl bir yüreğin var senin anlamıyorum
Gülçin
- Sen intihar etmenin kolay olduğunu mu sanıyorsun. Şu ana kadar yaşıyorsam hep onun içindi. Doğsun biraz büyüsün, sütten kesilsin diye bekledim. Ben bunu uzun zamandı planlıyordum.
Selim
- Artık böyle saçma sapan planları bırak ne olursun sana söz veriyorum seni asla bırakmayacağım sen de bana söz ver bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair.
Gülçin
- Söz bir daha yapmam
Bu sözlerden sonra selim Gülçin’e sarılıp bağrına bastı ve ona sen bebeğimin annesisin onu öksüz bırakamazsın diye öğütledi.
İntihar olayının üzerinden hayli zaman geçmişti. Selim Gülçin’e farklı bir gözle bakıyordu Allah onun içine bir sevgi bahşetmişti. Onun üstüne titriyor ve onunla olduğundan çok daha fazla ilgileniyordu. Hatta bir keresinde Gülçin ona
- Ben tekrar intihar etmeyeyim diye benimle bu kadar ilgilenmene gerek yok. Artık akıllandım yavrumu bırakıp tövbe bir daha böyle bir aptallık yapmam
Selim
- Seninle böyle ilgilenmemin nedeni intihar etmenden korkmam değil.
- Sana alıştım senin yanında kendimi güvende hissediyorum sen sanki eksik olan yönlerimi tamamlıyorsun
Selim böyle konuşurken Gülçin şaşkın bir şekilde ona bakıp dinliyordu. Selim yine sözlerine devam etti.
- Yalan söyleyecek değilim ilk zamanlar sana acıyordum, bebeğimize acıyordum ama bu his acıma veya merhamet hissi değil bu farklı bir şey
- Nasıl oldu bilmiyorum ama galiba SENİ SEVİYORUM.
Bu söz selimin ağzından çıktığında Gülçin’in kalbi hızlı hızlı atmaya başladı nabzı yükseldi. Yanakları kıpkırmızı oldu ve sıkıca selimin ellerini avuçlarının içine aldı. İlk defa o an bir aile ortamı olmuştu. Akşam yatmadan önce selim Gülçin’e bir sürpriz daha yaptı. Gülçin yatıp tam uyuyacağı vakit Selim yastığını alıp gelmiş ve bundan sonra yanında yatmama izin verir misin? Diye sordu. Gülçin heyecanla tabi ki sen benim kocamsın deyip birbirlerine sarılarak uyudular. Günler artık daha neşeli ve güzel geçiyordu.
Hafta sonları muhakkak aile efradını alıp pikniğe çıkıyordu. Yine pikniğe çıktıkları bir gün ağaçlık bir ormanda çadır kurmuş kahvaltılarını yapmışlardı. Kayınvalide çadırın içinde uykuya dalmıştı. Bir müddet sonra bebekte uyudu. Baş başa kalmışlardı.
Gülçin selimin kucağına uzanmış selimde onun saçlarını okşuyordu. Arada bir yüzüne öpücük konduruyordu. Birden bire arkalarından bir ses geldi.
- O Allah muhabbetinizi artırsın. Görünene göre işi pişirmiş siniz.
Selim dönüp baktığında ferdayla karşılaşmasın mı öylece kalakaldı. Sözcükler onun lügatinde bitmişti. Gülçin’de kucağından kalkıp kendine çekidüzen verdi.
Ferda
- Yok, rahatsız olmayın. Nede olsa siz karı kocasınız ben sizin aranıza girmeyeyim. Sizin adınıza sevindim gerçekten. Yoksa bir ömür sevgisizlik içinde ömür geçer mi?
- Bu patavatsızlığım için sizden özür dilerim. Size mutluluklar dilerim
Deyip gitmişti. Selim herhangi bir şey söylemeden sessizliği tercih etmişti.
Gülçin
- İstersen gidip onunla konuşabilirsin
Selim
- Ne münasebet öyle şey olur mu?
Gülçin
- Beni yanlış anladın. Bir arkadaş olarak demek istedim.
Selim
- Ben ateşten korkarım. Onun içinde ateş beni belki yakmaz deyip gidip denemem uzak dururum.
- Ben seçimimi yaptım çoktan artık geri dönüş yok.
Evet, o an için onu söylemesi icap ediyordu. Başka ne diyebilirdi ki? Gülçin’i bırakıp ferdaya mı koşacaktı. Onu görünce içi cız ediyordu ama elden bir şey gelmiyordu. Nasıl bir şey hala ferdaya olan aşkı devam ediyordu. O ateş hiç sönmemişti. Diğer tarafta önce nefret ettiği, görmek bile istemediği Gülçin’e karşı olan sevgisi bir türlü anlam veremiyordu. Sevgi ve nefret aynı yerde olabilir mi? Bir gönülde iki sevgi olur mu acaba bu doğaya aykırımı yoksa biri aşk biri sevgimi? Peki, hangisi daha kıymetli aşk mı? Sevgimi? Ve hangisine aşk besliyordu hangisine sevgi besliyordu bunu bir türlü çözememişti.
O olaydan sonra Necati selimi düğününe davet eder. Necati yanında Gülçin’i samimi bir şekilde görünce şaşırır. Selime dönüp siz tam bir aile olmuşsunuz sözü üzerine evet öyle oldu diye cevap verdi. Necati’de sonunda evliler kervanına katılmıştı. Tanıdığı dost ve arkadaşları bir bir yuva kuruyordu.
Devamı var...... Bu