- 643 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DUYGU’NUN ÖYKÜSÜ-8
UYKU EĞİTİMİ..
Ben başarısız bir anneyim. Evet, kesinlikle başarısızım! Bazen öyle umutsuzluğa kapılıyorum ki!
Ali Kemal doğmadan önce her şey tozpembeydi. Hamile olduğum süre içerisinde hep bebeğimi kucağıma alacağım günün hayallerini kurdum. Hamile olduğum için çalışmıyor, bütün gün öğlene kadar uyuyordum. Uyanık kaldığım süreçte ise ekran karşısında oturup bol bol film veya dizi izleyip, bol bol yiyip içiyordum…
Ya doğduktan sonra?
Kerata bir geldi, pir geldi! Öğlenlere kadar uyumak mı? Ekran karşısına oturup bir şeyler atıştırarak film izlemek mi? Onu doğurmadan önce, “doğurduğun zaman bir daha uykuda veya televizyon karşısında keyfetmeyi unutacaksın,” derlerdi de, inanmazdım, çünkü ben hiç ağlayamayan, rahat rahat gaz çıkartan, yatağına koyduğumda hemen uyuyan, verdiğimde yiyip vermediğimde sesini çıkartmayan bir çocuk doğuracaktım!..
Öyle bir çocuğu doğurabilen bir anne var mıdır ki? Ben, annem var, diyebilirim; zira gerçekten de bebekliğimde koyulduğum yerde hiç kıpırdamadan ve gık çıkartmadan oturan birisiymişim.
Annem, o dönemde ana sınıfı öğretmenliği yapıyormuş. Velilerden para toplayıp sınıftaki çocukların oynaması için oyuncaklar aldığı bir gün, bakıcı kadın işi bıraktığından mecbur kalmış, beni de okula götürmüş. Oturtmuş beni masasının üstüne, çocuklarla ilgilenmeye başlamış; dediğim gibi oturttuğu yerde hiç kıpırdamadan ve gık çıkartmadan oturup kalmışım. O arada okul müdürü, alınan oyuncakları denetlemek için sınıfın önüne geldiğinde, kapıdaki küçük gözetleme camından içeri bir bakıp masanın üstünde hiç kıpırdamadan otururken beni görmüş, canı sıkılarak sınıfa girmiş, “bu koca bebekle hangi çocuk oynayacak hoca hanım? Ucuz, ufak, naylon oyuncaklar alsaydınız ya!” diye söylenince, annem, “ben de öyle yaptım zaten, aldığım oyuncakların hepsi ucuz ve ufak şeyler,” diye karşılık vermiş. Adam, “ya bu ne?” diyerek beni göstermiş. Annem, “o benim kızım,” deyince de yanıma gelmiş, kirpiklerime dokunup, “hakikaten canlıymış bu yahu!” diyerek başlamış gülmeye.
Aslında Ali Kemal’in az biraz bana çektiğini söylemem mümkündür. En azından yürümeye başlayıncaya kadar çok hareketli bir çocuk sayılmazdı. Yürümeye başladıktan sonra? Eh!... İşin o kısmını sonra anlatırım. Şimdilik hareketsiz anlarını, yani uykusunu anlatacağım.
İlk anneliğin acemiliğinde onun sallanarak uyutulmasına izin verdim. Bir taraftan anneanne, bir taraftan babaanne sallayarak uyuttukça bizim oğlan öyle bir alıştı ki, sallanarak uyumaya, bir zaman sonra sallamadan uyutmanın imkanı kalmadı. İlk başlangıçta kucakta sallanmaya başlanan oğlum, büyüdükçe beşikte sallanmaya, sonra ayakta sallanmaya ve en sonunda çarşafta sallanmaya başladı. Benim de canıma tak etti! Evet! Her gece on kere uyanıyor, başlıyordu ağlamaya… Haydi bakalım, taşı çarşafa, başla sallamaya... Uyutup yatağına yatırırsın, sen de uyumak hevesiyle gözlerini yumarsın ki, yeni bir zırlama sesi ve tabii ki yeni bir çarşaf sallama seansı. Gece boyunca en az on kere tekrar eden bu işkenceye tahammül ettiren o annelik duygusundan babalara azıcık da olsa bulaşmadığından, beyefendi horultular içinde bilmem kaçıncı rüyasını görürken siz çarşaf sallama seanslarında ayakta uyuklamak zorunda kalırsınız. Canım yavrum kendi kendine uykuya dalmayı beceremediği için her uyanışında sallanmak zorunda…
Tam delirmek üzereyken duruma el koydum. Bu böyle devam edemezdi! Sağlıklı uyku uyuyamadığım için gün içinde de gergin oluyordum. Başladım internetten araştırmaya. Uyku eğitimiyle ilgili bir çok yazı okudum. Ama her okuyuşumda moral bozukluğu yaşıyordum. Çünkü uyku eğitimi daha küçük bebeklere veriliyordu. Ali Kemal on sekiz aylık olduğu için sanırım geç kalmıştım. Yine de denemeye karar verdim. Ali Kemal’i bıraktım odasına, çıktım. Ve deney sadece on dakika sürdü. Ali Kemal o kadar çok ağladı ki dayanamadım, gittim yanına. Oğlumu o kadar ağlatmaya değer miydi? Yani başaramadım…
Her şeyi yanlış yaptığımı düşünüyordum. Ben başarısız bir anneydim! İnsan kendine olan güvenini yitiriyor bu zamanlarda…
Uykusuz geceler tavan yapmıştı. Ali Kemal’in uykusuzluğu üzerine bir de henüz 7 aylık olan Sezai Özgür’ün diş çıkarma dönemi eklenince bütün gecelerim dakika dakika uykusuz geçmeye başladı. Gerçekten de delirmek üzereydim!
Tam o esnada, internette bir pedagogun uyku eğitimiyle ilgili bir kaç videosuna denk geldim. Acaba gerçekten olabilir miydi? Gerçekten eskisi gibi deliksiz bir gece uykusu çekebilir miydim? Tüm bunlar hayal gibi geliyordu. Ertesi sabahı iple çektim ve telefonuma sarıldım. Durumumu anlattım. Oğlum 18 aylık, perişanız her ikimiz de dedim. Doktor, hallederiz dedikçe kulaklarıma inanamıyordum. Gerçekten mi? Gerçekten halledebilir misiniz, deyip durdum adama. Randevuları o hafta dolu olduğu için ertesi hafta için sözleştik. “Eğer doğruysa uykusuz geçen son haftam olacak, yaşasın!” diye söylenirken yüzümden düşen gülücüklere hakim olamıyordum. Benim halimden ancak bu tür bir uykusuzluğu çeken anneler anlar…
Ve geldi çattı randevu günü; büyük bir heyecanla çaldım doktorun kapısını ve anlattım neler yaşadığımı. Hallolmaması mümkün değil dedi doktor ve başladı anlatmaya. “Öncelikle uyku eğitimine başlamak için ruhen hazır olmak gerekiyor. Çocuğunuz emzik emiyorsa bir kenarda bolca emzik bulunsun. Saçınız başınız toplu olsun. Üzerinize dar bir şey giyin ki çekiştiremesin üstünüzü başınızı…”
Ve uyku eğitimine başlıyoruz. Ben akşam başlamayı tercih ettim. Ali Kemal’in üstünü başını değiştirip kucağıma aldım. "Annecim bugün tek başına uyumayı öğreneceksin, lütfen ağlama, ağlamanı istemiyorum ve gerçekten sen ağlayınca çok üzülüyorum," dedim. Söylediklerimden bir şey anladı mı, bilemem, ama ben onu kucağımda götürüp, aynı şeyleri konuşarak yatağına bıraktım. Yanından hiç ayrılmadım. İlk önce afalladı; iki üç dakika oynadıktan sonra yataktan çıkmak istedi. Her seferinde kucağıma alıp yatırdım. Ağlamaya başladı. Hep sevdim. Öptüm, okşadım. Uyuman lazım anneciğim, dedim. Anlattım. Ağlamaya, kendini yerlere atmaya devam etti. Elimi üzerinden, saçından hiç çekmedim. Hep onu çok sevdiğimi, onun sağlığı ve benim sağlığım için kendi kendine uyuması gerektiğini söyledim. Ağlama krizleri tavan yaptığında kucağıma alıp sabit durdum. Ne sağa ne sola bakmadım, kıpırdamadım. Ağlaması bir an kesilince tekrar yatırdım. Kucağa alma 10-15 saniyeyi geçmemesi gerekiyor. Ve kucağa alındığında kesinlikle pışpışlama, pıtpıtlama, sağa sola adım olmaması gerekiyor. Mıh gibi sabit duracaksınız yerinizde. 10-15 saniye sonra ağlaması bir tık indiğinde tekrar yatıracaksınız. Ağlama volümü düşmezse de kucak faslı 10-15 saniyeyi geçmeyecek.
Tekrar yatırdık. Her kalktığında tekrar yatırıyoruz. Tabi bu arada sevmeyi öpüp okşamayı ihmal etmiyoruz. Bebek kendini terk edilmiş hissedip ileride özgüven eksikliği ve terk edilme korkusu yaşamasın diye bu öpüp koklama işi şart...
Ferber yöntemi, yani ağlatarak uyutma yöntemi ( çocuğu odada bırakıp çıkarak ağlaya ağlaya uyutulması) bir çok kişi tarafından yanlış bulunuyor. Kişi de ileride büyük özgüven eksikliği ve güven eksikliğine neden olduğu söyleniyor.
Ali Kemal ile ilk uyku eğitimi 25 dakika sürdü. 25 dakika sonra ağlaması tamamen bitip uykuya daldı. İnanamıyordum. Sanırım başarıyordum. O gece hiç uyanmadı Ben de uzun süredir hiç uyumadığım kadar uyudum. Ertesi gün öğlen oldu. İçim içimi yiyordu. Acaba tekrar başarabilecek miydik, çünkü saat 13.00 tü ve hava aydınlıktı. Zor bir deneme olacaktı. Ali Kemal’i kucağıma aldım ve odasına çıktık. Yatağına yatırır yatırmaz ağlamaya başladı. Güçlü durmalıydım. Eğer dayanamaz da kucağıma alıp istediğini yaparsam kaybedecektim. Ağladıkça öptüm sevdim. Uyuması gerektiğini söyledim ve her ayağa kalktığında geri yatırdım. Ağlaması kriz haline dönünce sakinleştirmek için kucağıma alıp sabit tuttum kımıldamadan. Tekrar yatağına yatırdım. Tam 30 dakika ağladı. 30 dakikanın sonunda uyudu. 3 saat boyunca hiç uyanmadı.
Akşam oldu, tekrar yatağına yatırdım. Tekrar ağlamaya başladı. Yine aynı şeyleri yaptım kararlı şekilde. On iki dakika sonra sustu. 15 dakika yatakta masal anlattım dinledi. 27 dakika da uyudu.
3.gün öğlen yatağına koydum. 5 dakika ağladı yine aynı şeyleri tekrar ettim sustu. 10 dakika sonra uyudu. Akşam uykusunda 2,3 dakika ağladı, biraz kendi kendine oynadı ve uyudu.
Ertesi gün hiç ağlamadı. Yatağına yatırdım masal anlattım. “Anne inek gelmişş… möööö… yavrularım nerde demiş... Yavru inekler gelmiş… süt istemişler.. mööö diye… Horoz gelmiş… ü ürü üüüü… tavuk gelmiş… gıt gıt gıdak…” derken uyudu kaldı.
Uyku eğitimi vermem 3 gün sürdü. 4.günden itibaren artık öyle bir sorunum kalmamıştı. Şimdiye kadar niye eziyet etmişim kendime bilmem ki!
Uzun süredir uyumadığım için ve benim gibi bir sürü uykusuz anne olduğunu bildiğim için bu yazıyı paylaşmak istedim. Umarım birilerinin derdine derman olabilirim. Sevgiler…
DUYGU’NUN ÖYKÜSÜ-8 Yazısına Yorum Yap
"DUYGU’NUN ÖYKÜSÜ-8" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.