LALEDEN SÜMBÜLE
Bir zamanların Osmanlı devleti olarak adlandırılan cihan imparatorluğunun yıkılış nedenlerini hiç merak ettik mi acaba. Görünen buz dağının diplerine dalıp gerçek nedenler aradık mı yoksa varlığını dahi bilmediğimiz yabancı kaynaklı lisanların kurduğu tümce ve hikayelerin ezberinde mi yaşattık masalsı destanımız olan cihan devletini.
Mesele sen ben değil öyle bir derdim yok zaten. tarihsel yargıçlık yapma veya empoze savaşı vb… bir silahımda yok… sadece düşünebilen bir beynim konuşabilen bir dilim var… yazdıklarım düşünce deryasında bir damla, yaşadıklarım geçmişten sızan tarihsel vaka. Ben ve benim gibilerinin nadiren de olsa yetiştiği evrende( Anadolu denilen bu topraklarda) tarihe Osmanlı tokadı gibi sığınmış; ıssız, örümcek ağlarıyla sarılı, güvercin yuvasının arkasında üzerime atılan ve atılacak ( kendini doğru zanneden, düşünemeyen akıllı beyinlere rağmen) ihanet – iftiralar karşısında mağaraya sığınan kul misali sadece doğrulara inanıp iman ettiğim bir takım gerçeklerim var.
Lakin açıklama ve hayatı ibra ile ikna edeceğim bir nüshanın dahi olmadığı koca çınarın tarihsel serüveninde edindiğim bir takım kişisel düşünce ve fikirleri sizinle paylaşmak istedim.
Osmanlı devletini son zaman yaşam savaşlarına bakmak gerek… lakin takılıp geleceğe bu çerçevede yön vermekten ziyade bu yaşam savaşında ders alıp dikilecek fidana hayat suyunu sunmaktır amacım. bu çerçevede ele almak istediğim konu Osmanlının doğmasına ve yüzyıllık çınar olmasında etkili olan ilim irfana olan bağlılık ve sadakat çerçevesinde vuku bulan ilim aşıklığıdır. Yüz yılımızın en büyük silahı olan ilim ve fen zenginliği bir zamanların İngiltere ve Amerika’sı olan Osmanlıyı nasıl yükseltmiş ve övgüye mahzar etmişse; şu anki ilim ve bilim yoksunluğu İslam ve Türk devletlerini de o derece batı âlemine bağlı kılmış; ilme aşinalık yerine ilmi satın alınacak bir alt konum haline getirmiştir.
Günümüzde İslam devletlerinin düşünceleri birilerinin avuçlarında -kısır döngü içinde- olup emrivaki hayat sürmektedir. Nitekim baktığımız İslam ülkelerinde her hangi bir gelişim olmamış aksine kendileri gibi düşünmeyenlere bedelini çok ağır şekilde ödetmişlerdir. İslam dünyası olarak bilinen Orta doğu ve Afrika da yoksulluk ve cehalet bir şükür timsali olarak görülmüş daha iyisine ulaşmak ve refah dünya yerine günübirlik hırsların ardı sıra gidilip var olanla yetinmek zorunda bırakılmıştır( bırakılmıştır ibaresi burada eksik kullanılmış olup aslı bu duruma kendilerini alıştırmışlardır.) oysa şükrün edep ve ahval durumundan muzdarip, tembelliği ilke edindikleri ve yarın kaygısından uzak yaşadıkları için en kestirme yoldan şükrü kendi dillerine empoze ederek gaflet ve cehaletin Allah’tan geldiğine inanmışlardır. Nitekim Allah buna insanların meyil etmemesi ve şükrü ne konumda ve ne vaziyette edeceklerini Kuran’da açık açık beyan etmiştir. Tembelliğin bastırılması olarak gördüğüm ‘dilde şükür’ ve telkinleme ile koca İslam alemi uyutulmuş zenginler daha çok zenginliğe fakirler ise ölüme terk edilmiştir.
Yukarıda anlatılanlar benim İslam inancımı yıpratmak isteyen kişiler için bir koz olarak görünse de aslında -Allah biliyor ki- düşünenler için bir HUDEYBİYE’dir.
YORUMLAR
Mehmet bey,
dusunen beyniniz dert gormesin. Hakli oldugun yerler var, tembellik, kendimizi yenileyememe gibi sorunlarimiz var. Inkar edecek degiliz ve bunlarin kaynagi asla ve asla dinimiz degildir. Ancak, Orta dogu veya Afrika'nin icler acisi durumunda somurgenin ve somurgecilerin biraktiklari sistemleri de goz ardi etmemek gerek.
Mehmet bey,
dusunen beyniniz dert gormesin. Hakli oldugun yerler var, tembellik, kendimizi yenileyememe gibi sorunlarimiz var. Inkar edecek degiliz ve bunlarin kaynagi asla ve asla dinimiz degildir. Ancak, Orta dogu veya Afrika'nin icler acisi durumunda somurgenin ve somurgecilerin biraktiklari sistemleri de goz ardi etmemek gerek.
MF.G
Ortadogu vb.yerde ise tabiki dedikleriniz de var fakat ben eğitimci olduğum icun eğitim boyutuna dikkst çekmek istedim.
Düşünceniz için teşekkür ederim