- 646 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
'GÜLİSTAN'
Ramazan ayının son pazarında,Mega Kentin,en büyük Kongre Merkezlerinden birinin ’Sadabat Salununda’hitab edecekti bini aşkın konuğa ünlü emekli Edebiyat Profösörü.Fakat ilk defa hocanın konferansına beklenenin iki katı,hatta biraz daha fazla dinleyici iştirak ediyordu.Tertip heyeti bu beklenmedik ilginin şokunu atıp,Merkezin yetkilileri ile temasa geçip en büyük salona almışlardı konferansın yerini.İlgiye en fazla hoca sevinmiş.İstanbulun çeşitli Üniversitelerinden özellikle Sanat Tarihi Bölümünden bine yakın genç dinleyici kitlesi yaşlı edebiyat profösörünün konferansına ilgi göstermişti...
Bunda da Emirgan Korusunda Laleler üzerine sohbet ettiği genç öğrenci liderinin katkısı oldukça fazla olmuştu...
Her konferansında olduğu gibi,kentin protokolünden üst düzey yöneticiler,ülkenin tanınmış romancılarından üç dört kişi,ilgi ile izlenen tv dizilerinden senaristler ve yönetmenler ön sıralarda yerlerine oturmuş şekilde izleyiciler arasında bulunmaktaydı...
Konferans için hazırlanan masanın hemen arkasında oldukça büyük harflerle yazılmış bir pankart göze çarpıyordu..
K O N F E R A N S.
Konuşmacı :Prof Dr.ABDULLAH BİRKİŞİ..
Konu :Konstantinopolisten İstanbula Edebiyat ve Sanat...
Yer :Haliç Kongre Merkezi..
Yaşlı bilim adamının bütün konferanslarında olduğu gibi sahnedeki masasının tam karşısına gelen ilk sıradaki
protokol koltuklarında eşi Hadis Profösörü Bayan BİRKİŞİ güleç yüzüyle oturmaktaydı...Bostonda verdiği konferanslarda Amerikalı Öğrencilerinin tesbiti olan ’Abdullah Hoca verdiği konferanslarda eşinin gözlerinin içine bakarak yakaladığı bir sevgi kaynağı ile mutluluk haleleri saçıyor dinleyenlere..’sözleri çok doğru bir değerlendirme idi...Sanki Hoca bütün enerjisini ,özellikle sunumlarındaki,beyinlere yeni ufuklar açan tesbitlerini onun gözlerinin içinde yakaladığı sevgiden almaktaydı...Aşk derdi kainatın özü...Özellikle eşlerin birbirlerine sundukları en kutlu duygu...
Konuşma başladığında salonda çıt çıkmıyordu,dinleyenler yok gibiydi koca mekanda..Özellikle üniversite öğrencilerinin bulunduğu bölümde azda olsa izleyenlerden bazıları merdivenlerde de oturmaktaydı..Hocanın da keyfine diyecek yoktu anlattıkça coşuyor,çoştukça anlatıyordu özellikle okuduğu dizeler koca salondakileri
kıpır,kıpır kıpırdatıyordu....
’Konstatinopolis edebiyat ve sanatın merkezi idi bütün Roma da..İmparotorların yazdıkları şiirler mabedlerde ilahi formatında okunuyordu..Özellikle de büyük ayinlerde Ayasofya da..
Osmanlının İstanbulu da aynı..Padişahlar mahlas kullanarak divanlar oluşturuyor,şiirleri ilahi olarak meşk ediliyordu..Osmanlı Sultanlarını yaptıkları camilerle ve yazdıkları şiirlerle yad etmek mümkündür...
Bendeniz burada sözü İmparotor Justinyene getirip birkaç kelam etmek istiyorum...Özellikle de Ayasofya hakkında’
Şiir gibi Konferansın Bercestesi ortaya çıkmıştı...Hoca;Justinyenle,Ayasofya ile sörf yapacaktı meraklı beyinlerin oluşturduğu yumuşacık dalgaların üzerinde...Eğer olaya bir de Thedorayı katarsa yarınki gazetelere manşet olması kesin gibiydi...Nereden bilinebilirdi İslam Peygamberinin Çağlar Ötesinden vereceği kutlu mesaj, herşeyin üzerinde;’Ülke Gündemine Bir Güneş Gibi Doğacağını....?’
’Konstantinopolisin en etkin kişisi kimdir deseler bütün tarihi boyunca bana ;Justinyen derim çekinmeden..
Yaptıkları ile hükümranlık dönemine damga vurmuş insanlığı etkilemiştir..Dönemi Bizansın en parlak;
Yükseliş Dönemidir ve ZİRVESİDİR...Yazdığı şiirler mabedlerin içini ilahi olarak süslerken,Kostantinopoliste otuza yakın kilise yaptırmıştır ,aldığı kararlarla da ülkesinde etkili olmuştur..Herşeyden önce çok mütevazi kişiliği ile alt tabaka insanlarla diyaloğ kuru, onların gönüllerini kazanmış olmasıdır..Hipodrum daki insanların vahşi hayvanlara parçalatılma barbarlığına son vermiş,at arabası yarışlarını onun yerine ikameh etmiştir..
İlk önce Paganizme savaş açmış;son kalesi olan Atina Üniversitesinden söküp atmıştır...Tek Tanrı inancını pekiştirme mücadelesini vermiştir..Klise karşısında ne kadar başarılı olmuştur bu tabiiki tartışılır...Kanaatimdir ki en büyük eseri,haklı olarakta gurur tablosu tabiiki AYASOFYA dır...Ayasofya :Kutsal Bilgelik...Büyük Mabed Yüce Mevlanın Justinyen kuluna lütfu AYASOFYA......
Onaltı yüzyıldır insanlığın hizmetine sunulan efsunlu mabed...Kutsal Bilgelik Anıtı...Ayasofya..’
Ön sıralarda oturan bir filim senaristi hiç yapılmayacak bir iş yapıp hocanın cep telefonu ile fotoğrafını çekerken parıldayan flaşlar insanları bulundurdukları hayal aleminden uyandırmış,görevlilerin ikazı ile senarist yerine oturtulmuştu...Salonun havasını öğrencilerin arasından birinin:
-’Nika ayaklanmasını ve öldürülen kırkbin kişiyi nereye koyacağız hocam’sorusu efsunlu havayı dağıtmıştı..Söz yine hocada idi...
’Evet doğru otuz ile kırkbin arasında insan bu ayaklamada öldürüldü..Ama karar bir devlet kararıydı devletin bekası önemliydi...Kararı alan ve uygulayan Justinyenin iki başarılı generalinin olduğunu unutmamak lazım..
Kanı ve şiddeti savunmak asla mümkün değidir tasvip edilemez..Justinyende tahtı bırakma düşüncesindeydi ama generalleri,özelde de eşi Thedora,Justinyenin varlığını devletin geleceği ile bir tutunca devlete ait karar belki istenmeyerekte olsa uygulandı..Devletin geleceği öne alındı binlerce insan bunun için istem dışı belki
ölüme yollandı...
Aslında araştırmacıların olayı iyi analiz etmeleri gerek;tarihleri boyunca bir araya gelemeyen Mavileri ve Yeşilleri hangi güç bir hedefte birleştirdi.? Koca şehri yaktırdı.mabedleri yerle bir etti ...Unutulmamalıdır ki Ayasofya bu olaydan sonra,yerinde bulunan yıkılan bir bazilika üzerine inşa edilmiştir....
Tarihçi değilim,fakat ilgi alanım Tarih...Nika Ayaklanmasını yapanlar Konstantinopolisin en büyük kilisesinin temellerinde ne aradılar...? Bu ayaklanma HZ.SÜLEYMAN MABEDİNİN TEMELLERİNDE BİR ŞEYLER ARAMAK İÇİN ÇIKARILMIŞ OLMASIN...?
Bilinmeli ki önce Ayasofyanın planları bir sır...Çeşitli söylentiler var...Beş yıl gibi kısa sürede tamamlanıyor..Uygulayıcıları Anadolulu iki Matematikçi...Mabedin içerisinde bulunan yüzyedi sütun ve başlığı ülkenin çeşitli mabedlerinden toplanıp getiriliyor,kırkı alt kata ,altmışyedisi üst kata monte edilmiş...İnsanlığın ortak yapımı bir mabed..Banisi İmparator Justinyen ...İçinde yankılanan ’Süleyman senin mabedini gölgede bıraktım’ haykırışları...Günümüze kadar gelen en eski ayakta duran mabed... Ayasofya İnsanlığın ortak yapımı dedim...Biliyorsunuz Bizans Döneminde mabedin kubbesi neredeyse her yüz yılda bir çöktüğünden sorun oluşturmaktaydı...Mimar Sinan dünyanın ilk bilinen deprem mühendisi..Yaptığı minare desteği ile ince deprem hesapları ile altı asırdır kubbe yıkımını gündemden kaldırdı;bu nadide eserin günümüze kadar ulaşmasında
büyük katkı sağladı.......
UNUTULMAMALIDIR Kİ İSTANBULUN FETHİ İLE AYASOFYANIN HÜKÜMRANLIK HAKKI FATİH SULTAN MEHMEDE,YANİ AZİZ MİLLETİMİZE GEÇMİŞTİR...MÜZE OLMAK BU ULU MABEDE YAKIŞMAMAKTADIR VE NASIL KULLANILACAĞI DA HALK OYLAMASI İLE TESBİT EDİLMELİDİR....BU DA DEMOKRASİNİN GEREĞİDİR...KANAATİMDİR AYASOFYA;YÜCE MEVLAYA İBADET GÜNLERİNİ ÖZLEMEKTEDİR...’
Salonda müthiş bir alkış tufanı koptu,hatta bu seramoni artarak dakikalarca devam etti...Hocanın hiç tarzı olmamasına rağmen ayağa kalkarak bir müddet oda salondakileri alkışlamak zorunda kaldı...
Salonun ortalarında bulunan yaşlı bir hanımefendinin ’AMA GAZİ HAZRETLERİ O MABEDİ MÜZEYE ÇEVİRDİ..’Sözleri devasa salonda yankılandı..
Hocanın verdiği cevap ilki kadar olmasa da salondan yeterince fazla alkış buldu...
-’Olsun hamfendi;o yılların gereği idi bu uygulama..Bu milletin hiçbir evladı Ayasofyanın Müze olmasını içine sindiremez....İnanıyorum ki yapılacak böyle bir halk oylamasında Gazinin ruhaniyetide halkıyla birlikte evet diyecektir.....’
’Justinyene tabiiki bu konferans süresi kafi gelmez onu özellikle Thedora ile birlikte anlatmak gerek...Öz olarak söyleyebilirim ki Ayasofyanın yapımında Justinyenin eşine duyduğu büyük aşkın yansımaları vardır...Tıpkı Şah Cihanın eşi Mümtaz Begüme duyduğu ölümsüz aşkın Taç Mahalı ortaya çıkardığı gibi,Süleymaniyeninde Kanuni -Hürrem aşkı ile parıldaması gibi..Konuyu daha sonraki konferanslara bırakıp isterseniz gençlerin beklediği sorunun cevabını verelim... Romanın Fethi Meselesi....
Bu sefer genç beyinlerin bulunduğu arka sıralardan bir alkış tufanı salonun hareketlenmesine yetti.....
Yine öğrencilerin bulunduğu bölümde, merdivenlerde oturmakta olan bir dinleyicinin yüksek sesle Thedora hakkında yaptığı yakışıksız yorumu hoca duymamazlıktan geldi...
Bakışlarını eşi hanımefendiye döndürerek...
-Bu salonda değerli bir Hadis Profösörü varken bu önemli hadisin açıklamasını yapmak bana düşmez ama bir talebesi olarak izni ile,gençlere verdiğim sözü yerine getireceğim..Cümlesi salondaki dinleyicileri hafifçe tebessüm ettirdi..
’Bu Hadisi Şerifin ravisi Amr İbni Avf dır...Deylemi Müsnedül Firdevsine almıştır bu kutlu sözü...Benim oldukça değer verdiğim İslam Mutasavvıfı Gümüşhaneli Ahmet Ziyauddin Efendi Hazretleri Ramuzul Ehadis isimli Hadis Kitabının 478/5 nolu hadisi şerifidir...Öz olarak Allah Resulü Romanın Fethinin tebliğ ile olacağını müjdelemektedir...Yani gönülleri kazanılması ile bu fetih gerçekleşecektir...Tebliğ ile sözle olacaktır bu kazanım..Roma şehri bilindiği gibi Kıta Avrupasının merkezidir..Roma İmparatorluğunun başkentidir....
Avrupa Birliği Roma Anlaşması ile vücüt bulmuştur..
Hedef Avrupadır bu kıtanın insanlarıdır..Bu nasıl olacak..? Tabiiki İslamı en mükemmel şekilde yaşıyarak...
Bir Allah dostuna sormuşlar Mevla deveyi iğnenin deliğinden geçirir mi..?
-Geçirir..Demiş...
-Nasıl...? İğneyimi büyütür,deveyimi küçültür...
-İkisinin dışında öyle bir şey yapar ki;akıl sır ermez....
Belki bu günden bakılınca karmaşık gibi görünen bu değişim,zaman içinde mutlak gerçekleşecektir..
İslam Peygamberi Muhammedül Emindir..Doğru sözlüdür...Unutulmamalıdı ki İstanbulun Fethi için sekiz asır beklenmişti..Bu olayın gerçekleşmesi için de vakit ve zamana ihtiyaç var...Bize özelde de gençlerimize düşen İslamı mükemmel şekilde anlayarak ve yaşayarak bu kutlu oluşumda katkı sağlayabilmektir...
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim Batı Dünyası bunun farkında ve olayı engellemenin yollarını vahşice almaya çalışıyor..Bakınız burada bizzat yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum...11 Eylül olaylarında Amerikadaydım,bulunduğumuz üniversitenin Dinler Tarihi Bölümünün öğretim üyesi arkadaşın odasındayız...Adam sosyal hayatta çok aktif,uluslararası bir derneğin otuzüç dereceden üyesiymiş neyse..Televizyonda ikizkulelere giren ilk uçağın görüntüsü görülür görülmez ne dese’İSLAMI DÜNYANIN ÜÇYÜZ YIL GÜNDEMİNDEN KALDIRDIK..’Çok esefle karşıladığım Amerikalı meslektaşımın yaptığı yorumu bu gün daha iyi anlıyorum..Siz isterseniz DAİŞ i,ismi bilinmeyen İslam adına hareket ettiği söylenen finasmanını kimlerin sağladığı bilinmeyen terör organizelerini de bunun içine koyun...Ama yaklaşık onbeş yıl bu olayın üzerinden geçmesine rağmen İslamın Batı Dünyasında yayılması önlenemedi...Bu gün Türkiyenin üyeliğini tehlike sayıp AB den ayrılma kararı alan İngilterede bile İslamiyet o güne göre dört kat arttı..Müslümanların sayısı dokuzyüzbin adetten üçbuçuk milyona yükseldi bu ülkede...
Anlaşıldı mı şimdi ülkemiz neden Avrupa kapılarında bekletiliyor yıllardır..Ama ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR...Bundan kimsenin şuphesi olmasın..Bakınız kıta Avrupasındaki Müslüman nüfus yirmi milyonları zorluyor..Almanya ve Fransa içindeki Müslüman nüfus ayrı ayrı beş milyonu devirdi,İtalyada bile bir milyonun üzerinde Müslüman var..Türkiyenin üye olup olmaması da artık önemli değil..... Türkiyeyi her yıl yaklaşık otuz milyon civarında Batı Avrupalı Turist ziyaret ediyor yaklaşık onbeş yılda bu insanların tamamını
Ülkemizde bile İslamla tanıştırabiliriz...Gençler bu konuda size çok kutlu görevler düşüyor bunun bilincinde olun,öyle hareket edin...
’Kolaylaştırın..
Güçleştirmeyin..
Müjdeleyin..
Nefret ettirmeyin...’
Ahlakınız Allah Resulünün ahlakı..Davranışınız Mevlana gibi olsun...
Gel kim olursan gel..İster PUTPERST,İSTER ATEİST..TÖVBENİ YÜZBİN KERE BOZSANDA YİNE GEL BİZİN DERGAHIMIZ UMUTSUZLUK DERGAHI DEĞİLDİR...
GELİN GÖNÜLLERİ GÜLZAR EDELİM..GÜLBAÇESİNE DÖNSÜN KOCA KITA....BU YOL ZORDUR,ZORLUKLARLA DOLUDUR....FAKAT UNUTULMAMALIDIR Kİ;
’ZAYİ OLMAZ GÜL TEMENNASI İLE VERMEK HARE SU..’
(Gül yetiştirmek arzusu ile dikene su vermek boş değildir....)
Ruhun şadan olsun Fuzuli....
EMİR Kİ SEVGİLİDEN;GEREKİRSE LALEZARA ÇEVİRİRİZ YOLUNU, KITA AVRUPASINI GÜLZARA DÖNÜŞTÜRMEK İÇİN.......
SALONU DOLDURAN BİNLERCE CAN, AYAKTA HOCAYI KENDİLERİNDEN GEÇEREK ALKIŞLIYORLARDI..
O DA MAHCUBİYETTEN BAKIŞLARINI MASANIN ÜZERİNE ÇEVİRMİŞ,ARADAN EŞİ HAMFENDİYE TEBESSÜMLER YOLLUYORDU....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.