- 580 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
-PUTİN, NAPOLYON, MACARTHUR VE BİRKAÇ SÖZÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-
Son günlerde hayatını kaybeden ünlü ilahiyatçımız Yaşar Nuri Öztürk’e ait bir değerlendirmenin sosyal medya sayfalarında dillendirildiğini görüyorum.
"Ben Putin’in mümin kokusu yaydığını, Putin’den Kur’an mümini kokularının geldiğini 2008’de yazmıştım." şeklinde söylenen sözler ve hakkında insanımızın yaptığı yorumlar beni biraz eskiye götürmektedir.
Evet
“Biz, İslam ve Müslüman dendiğinde Kur’an’ı anlamak zorundayız ve ben böyle anlıyorum.”
Bu söz, Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından geçtiğimiz yıllarda sarf edilmektedir.
Yaşar Nuri Öztürk Merhumun da Putin’den İslam adına müspet bahsetmesi Putin’in birkaç sene önce İslamı öven bazı sözler sarf etmesinden kaynaklanmaktadır.
Peki, konunun özü nedir? Putin’in Kur’an-ı Kerimi incelemesi yeni değil. Ne ki, bundan hareketle İslamı öven bir üslup geliştirmesinin mesnedi nedir acaba?
Öncelikle dostlar, sözüme mim koyun lütfen! Kanımca, bizim toplumumuzun temel bir zaafı var, duygusal bakıyoruz ve bundan dolayı da yabancıların bizimle ilgili sözlerini çok fazla önemsiyoruz, bizi överlerse gaza geliyoruz, yererlerse kızıyoruz, esip gürlemeye kalkıyoruz, kuşkusuz fert olarak herkes böyledir demiyorum ya da insandan insana derecesi değişebilir elbet.
Sözgelimi 1990’ların başlarında, toprağı bol olsun Güney Afrikalı meşhur Mandela ülkemiz tarafından "Atatürk Barış Ödülü" ne layık görülmektedir. Ne var ki, kabul etmez kendisi. Buna karşılık gündelik hayatta, vay efendim sen nasıl almazsın Atatürk ödülünü muhabbetleri bizleri karşılayacaktır. Oysa Atatürk Barış ödülü 12 Eylül darbecilerinin koyduğu ve ilk, Kenan Evren Paşaya verilmiş bir ödül olmaktadır. Bu bağlamda Mandela, ben darbe yönetiminin ödülünü almam demektedir. İşin ilginç yanı bizde de en çok 12 Eylüle kızan Atatürkçüyüm diyen insanların Mandela’ya kızmaya kalktığını gözlediğim günlerdir o dem. Oysa, adamın Atatürk’e bir şey dediği yok bile. Buna rağmen kimilerinin Mandela için; hayatının çoğu hapiste geçmiş, kafası paslanmış bakalım Atatürk’ü bildiği mi var dediklerini gördüm, daha ötesini varın hesap edin siz
Yine övgü bağlamında da Napolyon ve MacArthur gelir aklıma. Bilirsiniz ya! Napolyon’un Türkleri öven çok sözü vardır. Halbuki, İslam dünyasına dönük seferleri de vardır. İlk bakışta, canım ne var bunda, Korsikalı general Fransa’ya hizmet ediyor, ülkesinin çıkarlarını korurken düşmanları hakkında da müspet duygu ve izlenim edinemez mi şeklinde kuşkusuz çok da haklı bir soru sorulabilir. Oysa gerçek bundan biraz daha farklıdır. Napolyon’u, Yahudi bankerler finanse etmektedir. Devamında ünlü kumandan Ortadoğu seferine çıkmaktadır. Öyleki, Mısır ve Filistin harekâtı düzenlerken, meşhur Akka bozgunuyla birlikte ölülerini ve ağırlıklarını da bırakarak kaçarcasına Mısır’a döndüğünü de tarihler yazmaktadır.
Asıl sözümüze dönersek; Napolyon bu seferleri esnasında Sina’yı geçerken kurmaylarına buralar büyük Türk hükümdarı Yavuz Sultan Selim Han’ın geçtiği diyarlar derken bana göre iletişim tekniklerini uygulamaktadır. Fransız subaylara söylediği sözün rüzgârlarla Osmanlı ülkesine ulaşacağını hesaplıyor olmalı. Hani derim ki, Osmanlı elçisine Türk’ü övse anlamı yok, üçüncü şahıslar kanalıyla söylediğinde övgünün karşı tarafı gaza getireceğini, rehavet uyandıracağını hesaplıyor üstat! Nitekim iki asırdır da Napolyon bizim psikolojimizde bir olumsuzluk uyandırmaz, hatta tam tersi müspet duygular uyandırdığı bile söylenebilir.
Halbuki adam Yahudi bankerlerle yaptığı anlaşma gereği Ortadoğu’ya dönük erken bir siyonist projenin zeminini hazırlamak istiyor dersek mübalağa mı ederiz acep? Kimbilir, Filistin’i Osmanlı’dan alabilse belki de bölgede bir Yahudi devleti 19’uncu asırda kurulacak, bu maksatla sefer düzenliyor, Müslüman Türk varlığını, Türk kadınının iffetini öve öve bitiremiyor, oysa masonik bir atılımın temsilcisi bir zattır.
İşin ilginci ünlü Napolyonun anlamına bizde en iyi varan kimdir bilir misiniz? Cezzar Ahmet Paşa Merhumdan başkasından söz etmiyorum elbette. Napolyon’un Akka kalesini kuşatırken rahmetli paşamıza yazdığı bir mektup vardır. Paşamızın şöhretinin kendisine kadar eriştiğini belirten Fransız kumandan, Paşaya artık yaşlandığını bildirirken niçin taat ve ibadetle meşgul olmadığını sormaktadır. Cezzar Ahmet Paşa, kâfirrrr! Diye homurdanırken tarihe geçecek şu veciz sözü elçiler kanalıyla iletmektedir. "Biz Türkler Allah yolunda harp etmeyi, beraberinde ise şehit düşmeyi taat ve ibadete üstün tutarız."
Yine geçen asrın ünlü Amerikalı kumandanı general MacArthur’den söz etmeliyim. 2’inci dünya savaşı sırasında söylediği bir söz şüphesiz bir simgedir. "Geri çekilmiyoruz, başka bir yöne doğru ilerliyoruz" demektedir. "Türkler kahramanların kahramanıdır. Onlar için imkansız yoktur!" örneğinde görüldüğü gibi; Kore’de Türk kahramanlığına değinen sözleri de vardır. Hiç şüphesiz dediği doğrudurda. Kore’de Türk askerinin silahının gölgesinde Amerikan askeri hayat bulur.
Şu kadar ki, madalyonun diğer yüzünü ifade etmeyi de ihmal etmemeliyiz. Kore, soğuk savaş dönemi konjonktüründe Amerikan emperyalizmine hizmet ettiğimiz bir evredir de. Hiç kuşku yok ki, hayatını kaybeden güzide insan varlığımıza, şehitlerimize Allah’tan gani gani rahmet dilerim, Uluslararası sistemin kumpasları bağlamında diyorum, bizim Kore’de şehitliğimiz vardır, Amerika bir tek askerini orada bırakmaz, bizim kadar Kore ile gönül bağı kuran ülke mi var dünyada? Demem o ki, ben Türk kahramanlığını batılıların sözlerine bırakmam, dünya sisteminin satranç hamlelerini de ayrı ölçmek gerektiğini düşünürüm.
Bu anlamda, Putin’de birkaç sene önce İslamı över, sonrası peki? Suriye’de Rus girişimleri, ülkemizle Rusya arasında sınır sorunları, it dalaşı, demek adam iki üç yıl önce babasının hayrına İslamı övmüyor, methüsena eylemiyor. Unutmayalım ki, aynı Putin; "Allah Türk yönetimini akıldan yoksun bırakarak cezalandırdı" da demektedir.
Halbuki o dönemde bir tarihçimiz bile televizyonda Rusların batılı güçler kadar kötü olmadığından bahsediyor, aslında Rus bizim komşumuz, iyi ilişkiler geliştirebiliriz, İslamın Rusya’da yayılabileceği bir potansiyel görüyorum diyebiliyor, gaza geliyor hani gaza! Kim bilir, "Tanrım ben düşmanlarımı yenmeğe kadirim, sen beni dostlarımdan koru" sözünün hükmüdür belki de.
Bu bağlamda düşünürsek; dünya arenasında Türkiye’ye ve bölge ülkelerine karşı gelişmeleri, oluşumları değerlendirirken sağduyulu olabilmek, akıl ve mantığı elden bırakmayan bir serinkanlılık dairesinde hareket edebilmek gerekmektedir.
L.T.
YORUMLAR
Sayın Taner ' İnsanlar elebetteki kendilerini aşmalılar fakat 'Ülkemizin corafi konumu açısından çok iştah kabartan bir konuma sahip! durum böyleyken Vladimir Putin 'aynı zamanda 'bana birtane ABD 'Kölesi olmayan bir islam ülkesi gösterin yarın Müsülümanlarla barış içinde yaşarım ; dediğinide biliyoruz.. ve maalesef durum çokta farklı değil. Ayrıca askeri darbe yapanlara da çok rahat uyu iyi ki varsın demek te içimden gelmiyor doğrusu.. ama Tarihin kanlı sayfalarını çevirdikçe ' kardeş kavgasının önüne başka bir şekilde geçilemezmiş zira her dönemde var yeteneksiz politikacı ve siyasetciler.. sanırım biraz da seviyoruz yeni yeni reformlara imza atmayı.. sistem ve zihniyet aynı kalmak şartıyla :) konu bir hayli derin ..
Sevgilerimle..
beren yılmaz tarafından 6/27/2016 1:37:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Kıymetli varlığınızla sayfamı taçlandırdığınızı görüyorum
Efendim
Amerikan emperyalizminin elinin değmediği İslam ülkesi elbette yok
Ancak Putin'de süslü sözlerle kendi emperyal tutumuna zemin hazırlayacaktır diye düşünüyorum
Nihayet
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duyduğumu söylemem bile abes
Saygı ve selamlarımla...
Ah üstadım ah!...
Günlük hayatını, Ali şöyle dedi, Veli böyle dedi, diye yaşayıp giden; Ali'ye "Bunu neden söylüyorsun?...Doğruluğundan emin olman gerektiğini neden düşünmüyorsun?..." gibisinden en basit değerlendirme refleksinden, kültüründen yoksun olarak bir algı eşiği çıkaramayan bir (bireysel ve/veya toplumsal) öznenin daha farklı, etraflı, basiretli davranmasını nasıl bekleyebilirsiniz ki!...
İnsanımızın duygusallığı, hatta çocuksuluğu zaman zaman vurgulanır, değil mi?...
Mektepli çocuğunu yanına çağırıp, "Hele biraz şu kitaplarından bize de oku bakalım!..." demeyi akıl edemeyecek kadar yazılı kültüre yıldızlar kadar uzak kalan bir tipolojidir bu!... Tabii bunun çocuğu da şöyle bir şarkı yapar:
"...Biz böyle mi gördük babamızdan
Ele güne rezil olduk
Yeni adet gelmiş eski köye vah
Dostlar mahvolduk
Seni gidi fındıkkıran
Yılanı deliğinden çıkaran
Kaderim püsküllü belam
Yakalarsam muck muck..."
Daha ne diyeyim, üstadım... :)))
Selam ve saygılarımla.
levent taner
Kritik eşiği belirlemişsin yine
Karikatürün doğasından haberdar, dilinden anlayan siz gibi biri nüansı yakalar hemen
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...