- 582 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şaka ve ciddiyet
Yıl bin dokuz yüz seksen sekiz. Alibeyhüyüğü’nde pansiyon yurdunda talebeyim. Orta okul iki öğrencisiyim. Yurdun çatı içinde talebelerin dolapları var. Eşyalar konuluyor. Bazen görevliler talebeleri çatıya çıkartır. Dolap düzeni kontrolü yaparlar. Benim dolabım hep sade ve düzgün olurdu.
Bir iş için çatıya dolabımın yanına gittim. Çatıya demir, kıvrımlı basamaklarla çıkılıyor. İşimi bitirip ayrılacağım. Muharrem Ağaç isimli benden bir alt yeni talebe geldi. Oyun olsun diye bacağıma sarıldı. Bırakmıyor. “Çekil bak kolunu kırarım” dedim. Bir türlü bacağımı bırakmıyor. Zar zor bacağımı bıraktırabildim.
Yaz aylarına girmiştik. Talebeler ders dışı molasındaydı. Ders bitmiş herkes kendi halindeydi. Ben pansiyon önünde kamelyada bankta oturuyorum. Aklım önümde uzanan ağaç dalına banktan atlayıp tutmak vardı. Cesaret edemiyordum. Elim kayar düşerim diyordum. Cesaretim bir türlü gelmedi. Binadan Muharrem çıktı yanıma geldi. Ona “Şu dala zıplayabilir misin?” dedim.
Muharrem banka çıktı. Ölçtü tarttı. Sonra zıpladı. Zıplaması ile birlikte yere düştü. Yavaşça doğruldu. “Anam anam kolum kırıldı.” Diyerek yaralı kolunu tutarak binanın arkasına koştu. Ben oturuyorum bankta. Muharreme yardım etmek aklıma gelmedi. Çekindim doğrusu. Sesi duyan Sami Sarı isimli benden bir üst sınıf talebe geldi. Binanın arkasına gitti. Sami ile Muharrem içeriye girdi. Bende peşlerinden. Sami yurdun görevlisini haberdar etti.
Yurdun pikabı vardı. Onunla yola çıktılar. Aradan birkaç gün geçti. Ben yurdun önündeyim. Muharrem tekrar yurda gelmişti. Hastaneden çıkmıştı. Aklımda Muharrem’in kazadan beni mesul tutacağı ve görevlilerden fırça yiyeceğim vardı. Kapıdan bir üst sınıf talebesi Ahmet Efe çıktı. Bana “Muharrem’in kolu senin yüzünden kırılmış öyle diyor. “dedi. “Benim ne suçum var. Banka çıktı atladı.” Efe “Sen söylemişsin ona atla diye. Seni suçluyor. Bilmiyorum. Muharrem öyle diyor.” Korktuğum başıma gelmedi. Görevlilerin kulağına bir şey gitmedi.
Birkaç gün geçti. Etüt salonundayız. Muharrem sırasına oturmuş hararetli hararetli Konya’daki hastane macerasından anlatıyor. Bir kız varmış. Ona nasıl yaklaştığını aralarındaki geçenleri, bir hafta boyunca hastanede beklemekten canı sıkıldığını ama orada tanıştığı kızın bunu unutturduğunu anlatıyordu. Muharrem hastaneye gitmiş değil sanki tatile çıkmış gibiydi.
Muharrem’in ağabeyi Hakan benim sınıf arkadaşım. Babası cami hocasıymış köyde. Hakan kardeşi ile ilgili hiçbir şey yansıtmadı bana. Ama suçumun acısı birkaç yıl sonra çıktı.
İskenderun’dayım. Yıl bin dokuz yüz doksan bir. Abim yurttan çıkmış evden okuyor. Bende lise bir de kaldım. Okulu bıraktım. İki delişmen aynı evde olunca kavga kaçınılmaz olur. Yine televizyon kavgası. Sen o kanalı seyredeceksin ben bu kanalı. Abim hemen kendinin küçük odaya attı. Kapıyı sıkı sıkıya tutuyor. Pencereye tencere kapağı alıp vuracaktım. Vazgeçtim. Elimi vurayım dedim. İyi bir yumruk çaktım. Kapıdan çekildim. Parmaklarımda ılık bir şeyler hissettim. Baktım kan. Bileğim yaralanmış.
Bağırmaya başladım. “Anne kolum” diye yere yattım. Seslere komşular geldi. O an abim odasından çıktı. Bana bir tepik attı. Evden çıktı. İfakat teyze evinden bir bez parçası getirip bileğime sardı. Az sonra kocası polis memuru Ahmet Deniz geldi. Aynı apartmandayız. Onlar karşı ikinci katta biz dördüncü kattayız. Bina beş katlı. Ahmet abi ile aşağı indik durağa geldik. Az sonra minibüs geldi. İçeride yolcu yoktu. Ahmet abi ben şoför varız. “Bayılacak gibiyim. Kafam dolanıyor.” Dedim. “Dişini sık birazdan hastanedeyiz.” Dedi.
Hastanenin önünde indik. Acile geldik. Beklemeden beni içeriye aldılar. Az sonra babam geldi. Ne zaman duydu, görevinden çıktı geldi. Üstelik üstü resmi değildi. Sivil kıyafetliydi. Bana sitem etti. “Ne varda kavga yapıyorsunuz. Ha uslu uslu geçinip gitseniz olmaz mı?” dedi. Sağ bileğime dikiş attılar. Sonra babamdan duydum. Yara biraz daha beriye gelseymiş ana damarı kesecekmiş. Doktorun işini de bir hayli zorlayacakmış.
Bileğim dikildikten bir hafta sonra dikişleri söktürmeye gittim. Oysa doktor üç hafta sonra gel demişti. Acile girdiğim de bu kadar erken geldiğime görevliler şaşırmış gibiydi. Kendi aralarında “Amma dayanaklı” dediklerini duydum. Yine de dikişi aldırdım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.