- 810 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Şimdi Köyde Olmak Vardı
Bir Yaz Günü Köyde..
elimi uzattım,
sabahları Yeni Camideki kanada kavağında
cıvıl-cıvıl ötüşen
serçeler parmaklarımda,
yemler-sularım
hayırlı sabaha
dualarımlayım…
kuşluk vakti,
ot ayıklamasında,
afyon çapasında
bayır tarlalarda eynel çıkarım tarla komşularımla
köpeklerinden gocunduğum
toz bulutuyla eve dönen koyun sürülerinin
çan sesleri kulaklarımda
dinlemeye başlarım
bir huşu bir huzurla
gözlerimi kaparım
ovada; nasırlı elleri çapalı
karık açıp, fide dikenler
kökenleri seyreltenler, yatıranlar,
mekkeyi üş boğum hüğenler
kovayla su çekip; cansuyu verenler,
ipli kovayı kuyuya sarkıtırım
sizlerle çabalarım
harımlarda;
karık açıp göğeriyle toprağı yeşertenler
domates fidesi kokunuz üzerimde
su göllenir domates karığına
çeviririm bibere, bosdana
toprak kanasıya sularım,
cırt firengi tuza banarım
ekelerim yeşil soğan, taze marul, tere
temizlik, pıransa, gerdeme
çökelekli çomacım
bağlarda;
çelenlere çalı taşır,
omcayı budar, bele yeklenirim
tarlalarda çarşaklara taş yığarım
harımlarda kazma-kürek sallarım,
ağaçlara kireçli göktaşı,
meyvelere şire için ilaç atarım,
burnumu tutarım
tomurcuklar patladığında,
taze yapraklar, dalları sardığında,
ıpıl ıpıl esen yelde hışırdayınca
su, arıkları doldurduğunda,
çamura batarım,
“teh ulen” diye el sallarım
çaresizliğime gülüşünüzü duyarım
bayramlığıma yanarım
ağaçlar meyveye oturduğunda,
al düşüp ;
ala çakır olduğunda,
günden yannı kızardığında
sulu meyvelerin
sizler adına,
sizlerden fazla sevincim
sizin iştihanızla yerim
sizin adınıza koklarım
tadarım, doyarım...
kıvanç dolarım..
üzerimde bıtırağı taşlı tarlaların
ellerimde sarıbaş dikenin yarası
benim gözüm seçmez der, çıkarır verir,
yağlığının ucunda anamın
“çatal iğne” ile uğraşırım
elimde tadı acımığın
çiçeği götünde bostanın,
ermemiş kayısının mayhoş,
kekremsi tiltombağın, çağlanın
dişlerim kamaşmakta, yalanırım,
susarım,
öğle sıcağında; harımlarda, elmalıklarda çalışmaktan
dönen yorgun bedenlerin
ter kokuları burnumda
köprüyü göze alamam,
Çıkrıklı Kuyudaki söğüdün gölgesinde
yol boyunca
iki beşlik bozmaya;
yoldaş umarım
köye dönen herkes yoldaşım,
kim kime havasmış duyarım..
yol yokuşunda yanar ayak altlarım
yol kıranındaki çalı gölgelerine sığınırım
soluklanırım,
karşıdan gelenin selamını alır
heybedeki ılık suyuna bin razı gelir,
içmeye değil ikrama, dostluk.. hikmeti suyun
“Allah bin gatından ırazı olsun”
suya kanarım,
esenler, uğurlarım,
köye tırmanan yolun kıvrımlarını
dar dönerim
yaz sıcağından gün yanığı
tenim..
adımlarımı açarım
sadece nakaratını bildiğim türküler mırıldanırım
umutlu, sevinçli, heyecanlı
“yarim senden ayrılalı”lı
ıslık çalarım.
hasret dolarım
çalılardaki cırcır böceğinin nağmelerine
Dereyurttan ıpıl-ıpıl esen yelde
üşüyen terimle, Zırtlantepede serinlerim
o sıcakta serin taşa oturduğumda
ciğerlerime derin bir nefes çeker, soluklanırım
yaşadığımı anlarım, üzerimi silkeler
yaşama sevinçli adımlarım
canlanırım..
önce Kolandaşta,
sonra Payamdaşta yankılanır ıslığım
çobanaldatanlar oynaşır çalılıklarda
uzakta Güpyerinde birileri görünür susarım,
hülyalara dalarım
olmadık horatalar yapar
güldürür, uğurlar
ardı sıra bakarım
tırmanırım..
ayakları sürçülen eşeğin nal sesleri..
arada kesik kesik bir “uzun hava”
yencile-yencile..
arkadan tutunarak destek bulan,
palanının önüne, eşeğin ön ayaklarına kadar gelmiş adam
yuları da tutan deynekli eliyle selam verir
gölgesi kah sağında-solunda
kah eşeğin ayakları altında
geçer gider eşekli
uğur ola, uğur ola
hayır dualar alırım
hayır diler dualarım
kırmızı topraklı tepenin
tek ağacı andızda ötücü bir kuş,
durup dinlemeye bayılırım,
utanır, susar, oynaşır, başka dalda öterek
kese’den tırmanıp çalılık, sığır yolunu,
severim mor-küpeli yakı otunu
boz topraktan köküyle gelir mübarek
koparmaya kıyamam
koklarım…
huzur dolarım
nedense derin bir soluk alınır Akgediği dönünce
eşekler bile rahatlardı,
uzaktan da olsa köy görüldüğünde
Topraklıktan gelen Yenisuya uğramış ya
her çeşmeden ikram bin derde deva
ezan duyulur olur
Beyler Mezarlığının karşısında başka bir dünyadayım
bütün gelmiş-geçmişlere Fatihalardayım,
ne kaldı şurda ekinlerin yolunmasına
yeni komşuluklar yaşanacak her bir tarlada
harman yerlerinde
ordan burdan horozlar öter,
tek-tük sokakta oynaşan çocukların cıvıltıları
ağlamayan çocuğunu ünnemekte anaları
Arpalıkta çakılı eşekler
Topsahasında eski anılar,
sövüşenler, dövüşenler
çelme takanlara çalım atarım
gülümseten kavgalar yaşarım..
çoktan barıştım..
hala kulaklarımda
taşlı tarlalardaki
orağın sesi
ıslak heybenin serinlettiği
testiye destek yapar dizimi
kana-kana içsinler diye
kalaylı tasla
kölgedeki bastırıktan
eynelde soluklanan rençpere
su taşırım
çalkalar, yerleri de sularım..
tası taşırırım
sabahları yolma tarlasına gidişlerdeyim
elimden tutup seğirden babamın ellerinde hapis ellerim
adımlarım her zamankinden geniş
Karakuz’da ayaklarımın altı acır
Kuşluk vakti “gün iki minare boyu” olunca
sağ elim göbeğimin üstünde,
el-pençe divan durup beklerim
eynelde soluklananlarca
"-ömürlü ol" denilmekte
ömrüme ömürler katılmakta
yaşarım, dualarınızla yaşarım..
yaşadıkça.. sizi anarım
güzel atalarım..
öğle sıcağında iki öküzün peşinde
Çataldepeden, Söğütlüye
belimde taze peynirli azığım
ağabeyler belden aşağı muhabbetlerde
akranlarımla oyunlardayım,
haksızlığa gelemem
ağlarım
Keçiyatağında gölgelenen keçiyi,
sağılırken,
helkeyi devirmesin diye
sakalından tutup,
tuz yalatarak
kandırırım
baskın bir siyek kokusu ortalıkta
burnumu tutarım
sabırsızlanırım..
birkaç kişi derme-çatma bir masa etrafında
kim nerede nasıl.. kim hasta
herkesten, herkesten bahsedilir
her gelen selam verir..
ilk gelen çay ısmarlar herkese
param nasip olur kahveciye
“ziyade olsun” derler
para üstü masada bekler
ilk gelenle tekrar çay ısmarlarım
yudumlarım..
köyiçinde herkes, birbirini selamlar
hal-hatır sorar diğerlerine
herkes birbirinden haberdar
öğrenir,
hastalara koşarım
ellerini tutarım
bayramlaşırım
helaldir hakkım..
ilgi-ikram izzet
kolonyalı ellerimi
yüzüme çalarım
derin bir nefes alırım
efsaneleşmiş dertlerini dinler
acil şifalar diler
hayır dualarını alırım
gurbettekilerini sorarım
ne güzeldir insanları köyümün
her biri gözümde tüter köylümün
köyde olmak vardı şimdi
köyde ve çocuk
hani taa.. bir ömür öncesi..
varsın beni gene oyuna almasınlar
köyden kurtulmak adına okuduk
bizi şehre de almadılar
heba olan ömrüme yanarım..
yanarım..
yanarım!
SESLENDİRME İÇİN ZAHİRA’YA TEŞEKKÜRLER
YORUMLAR
Netçen denizi kumu ?
Hayatta bu, güzellikte, mutlulukta.
Her şey temiz, her şey saf ,
her şey insanca...
Sağ ol USTA.
İbrahim Çelikli.
bin Şükür..
teşekkür