- 934 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Rumeli Fatihi Süleyman Paşa
1.Dünya Savaşı’nın milletimizin şuurunda bıraktığı etkilerden yediden yetmişe; çoğu kişi, az veya çok, fikir sahibidir.Özellikle, milli maneviyatımızda büyük tesirleri olan Çanakkale Muharebesi’nin, yeri apayrıdır. Çanakkale’yi de biliriz... Peki Gelibolu Yarımada’sını fetheden,Rumeli’ye geçişimizi kolaylaştıran,Osmanlı’nın kurucuları arasında sayılabilecek, "Rumeli Fatihi" diye anılan paşamız veya şehzademiz kimdir? "Vatan Şairi" diye yıllarca ismine aşina olmadığımız gür sesli şairimiz, Namık Kemal’in mezarı nerededir ?
Orhan Gazi’nin büyük oğlu,Süleyman Paşa, Osmanlı’nın Avrupa’ya geçişinin öncü ve sembol ismidir.Fethettiği bölgelere,Anadolu’dan getirdiği Türkmen aileleri yerleştirmiştir. Bolayır’ı merkez olarak seçmiş,fetih politikalarını buradan yürütmüştür.Diğer şehzadelerden farklı olarak babasından aldığı yetkiler ile fetih politikaları izlemiştir. Rumeli’ye Türklerin yerleştirilmesi Selçuklu dönemine kadar dayanır.Ancak kalıcı olarak İslam dünyasına kazandırılması Süleyman Paşa sayesinde olmuştur.Genç yaşta vefat etmiştir. Ölüm yılı ile farklı görüşler mevcuttur. Aşıkpaşaoğlu Tarihi ise 1356 yılında öldüğünü söyler. Hüseyin Nihal Atsız’ın derleyip hazırladığı Aşıkpaşaoğlu Tarihi’nde Süleyman Paşa’nın ölümü ile ilgili şöyle bir kısım vardır:
Bir gün avda bir canavar vurdular. Bu canavar kaçtı. Süleyman Paşa ardına düştü.Atının ayağı bir deliğe geçti.At düştü.Süleyman Paşa da beraber düştü. Orada şehid oldu. Bu işlerin tarihi hicretin 758’inde (Milâdî: 25 Aralık 1356-13 Aralık 1357) vâki oldu. Bazıları Orhan Gazi dahi o yılda öldü derler. Ama en doğrusu budur ki oğlu ondan iki ay önce öldü.
Başka bir Aşıkpaşaoğlu tarihinde geçen mısralardan bir kısmı şu şekildedir:
Dünyaya Süleyman geldi,artık .
Kâfir şeytanlarına Süleyman’dan kurtuluş yoktur .
O Kâfir ülkelerine velvele bıraktığı için,
Bugün zaman Türkün olmuştur.
Başka bir şiirde şöyle yazmaktadır:
Gaziler kâfir ülkesine kolayca geçip
Pek çok kâfir sarayını boş hale getirdiler.
Süleyman Rumeli’ne gelince,
Gazilerin ıbrığından şerbet akmaya başladı.
Ellerine pek çok altın ve gümüş aldı
Fakirlik, düşkünlük gitti ve hepsi kendinden geçti.
Süleyman Paşa’nın türbesi Bolayır’dadır. Atı ile birlikte gömülmüştür. Türbede mezarı ile atının yan yana olduğunu gördüğünüzde, eski Türk geleneklerini anımsatan bu durumun delili, hafızalarınızda yer edecektir.
Namık Kemal,Tanzimat dönemi sanatçısı olarak tanınmış,"hürriyet" kelimesini hafızalara kazandıran şair olmuştur.Ateşli bir mücadeleci olan Namık Kemal için sanat,milli duyguların bir aracı olarak kullanılmıştır.Sanat,onun elinde toplumsal bir görev üstlenmiştir.Şinasi’nin açtığı yolda yürüyen Namık Kemal,yenileşmenin temsilcileri arasında yer almıştır.Encümen-i Şu’arâ’nın toplantılarına katılan ve aynı zamanda üyesi olan şair; vatan,millet,halk,hak,istiklal,hürriyet gibi kavramları yüksek sesle haykırmıştır.Kurtuluş çareleri arayan şair, icra ettiği sanatında kahramanlığı temalarının zeminlerine oturtmuş,politik meselelerle de ilgilenmesi vesilesiyle sürgün yıllarını yaşamıştır.
"Ayrıca Şeyh Ahmet Efendi isminde Kuleli Vakası’ndan beri Kıbrıs’a sürgün edilmiş bir alimle tanışır ki, Kemal’in hayatında mühim yeri olan insanlardan biridir." Kuleli Vak’ası 14 Eylül 1859 yılında ihbar ile ortaya çıkarılmış Abdülmecid’i devirerek Abdülaziz’i başa geçirmeyi hedefleyen başarısız bir darbe girişimidir. Tanzimat dönemi ve Kuleli Vak’ası birbirinden ayrılamaz bir tepkinin sonucudur.
1859 yılının Eylül ayı ortalarında İstanbul’ da olağan dışı bir hareketlilik kendini gösterdi. Mirliva Hasan Paşa’ nın,8 dönemin Mehmet Emin Ali Paşa hükümetine, padişah aleyhinde bir muhalefet örgütünün vücuda geldiği ihbarını yapması sonucu, Bayezid Medresesi müderrislerinden Şeyh Ahmet ve çeşitli askerî rütbeden subaylar, esnaf, medrese öğrencisi ve ulemadan hocalar, Kılıç Ali Paşa Camii’ nde bir toplantı esnasında tutuklanarak Kuleli kışlasında hapsolundular. Meydana gelen bu hadise tarihe Kuleli Vak’ası olarak geçmiştir.
Günümüzde büyük bir bilinmezliğe sahip bu darbe girişiminin siyasi ideoloji olarak neye hizmet ettiği hâlâ tartışma konusudur.Kimilerine göre modern, kimilerine göre iptidai ve irticai bir kimliktedir. Kimilerine göre, Jön Türklerin meşruiyet kaynağıdır.Son dönemlerde de siyaset vasıtası ile gündeme haber olmuş bu başarısız girişim,Türk siyasi tarihinde kesinlik kazanamamış ender vak’alardandır.
Namık Kemal Gelibolu’ya mutasarrıf olarak gönderildiğinde,burada, Vatan yahut Silistre oyunu,1873 yılında Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelenir.Halkın galeyana gelmesiyle olaylar çıkar. Burada görüleceği üzeri,Namık Kemal’in sanatı milli duyguları harekete geçiren bir vasıtadır.
1884 Ekiminin 16’sında vazifesi evvela Rodos’a, biraz sonra orası vilayet merkezi olunca Sakız’a nakledilmiştir. Namık Kemal bu adada 1888 senesi Kanun-ı evvelinin 2.günü çifte zatürreeden ölmüştür.Cenazesi,bu husustaki arzularından bahsederek Ebüzziya’nın saraya yaptığı müraacat üzerine,irade ile, Bolayır’a nakledilmiş ve orada çok sevdiği Rumeli fatihi Süleyman Paşa’nın yanına gömülmüştür.
Kaynakça:
1)Atsız, H.N. (1970),Aşıkpaşaoğlu tarihi (s.56),İstanbul:Ötüken
2)Yavuz, K. ve Saraç, M.A.Y. (2003), Âşık paşazade Osmanoğulları’nın tarihi (s.109),İstanbul: K Kitaplığı.
3)a.g .e (s.108)
4)Tanpınar, A.H.(2013,22.baskı),On dokuzuncu asır Türk edebiyatı tarihi (s.356),İstanbul:Dergah
5)Tanpınar, a.g.e (s.361)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.