- 433 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KARŞI KAPI
KARŞI KAPI
Kocaman bir apartmanda oturuyorsunuz. Dördüncü katta yaşıyorsunuz. Apartmanın her katı çift daire. Ve sizin karşınızdaki çelik kapının arkasında kimin oturduğunu biliyor musunuz? Kaç kişilik bir aile, işleri güçleri ne onların hayatıyla ilgili neler biliyorsunuz? İşte bugün yazacağımız yazımızın adı “KARŞI KAPI”
Karşı kapı yazımızda komşuluktan bahsedeceğiz. Ülkemizin içinde olduğu bu muzdarip durumu nasıl yazarım bilmiyorum. Çünkü bu durumu düzeltecek kelimeler artık kifayetsiz kalmakta. Ama illa ki bir yerden başlamayalım yazıma.
Bir gün mahallemdeki yaşlı bir teyze şöyle dedi. “ Oğlum önceden herkes –herkesten kastı mahalle sakinleri- bir arada olurdu. Şu evdeki hanım bir şey pişirir kapısının önüne çıkarırdı. Şu hanım bir şey pişirir bana getirirdi. Bizde adetler gereği gelen tabağı boş çevirmezdik. Evimizde olan, varsa yeni pişmiş aşlarımızdan onlara geri ikram ederdik. Şimdi öyle mi? Ben kaç yaşıma geldim eski günlerimi çok özledim evladım.” Bu yaşlı teyzemin feryatları o kadar benimde içimi acıttı ki. Biran düşündüm ve günümüzde komşuluğun bu kadar önemi var mı dedim? Evet komşuluğun devam ettiği yerler Allah’a şükürler olsun ki hala var. Köyler, kendini koca koca binalardan soyutlamış mahalleler ve bir kaçta ufak şehir. Peki ya büyük şehirler ne olacak? Orada ki komşuluk ilişkileri nasıl düzelecek?
Atalarımızın bir sözü var: “ Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Ne güzel söylemiş atalarımız. Ama şuanda elit insan(!) denen insanlık kavramı ortaya çıktı. Sadece elit insanlar elit insanlarla takılıyor. Nerelerde adını bile söyleyemediğimiz cafe denen yerlerde. Önceden komşu komşunun evine gidermiş. Yapılırmış börekler çörekler bir güzel oturulurmuş. Çaylar içilirmiş. Ama şimdi apartman kapısından çıkarken adam karşı kapısında oturan komşusunu tanımıyor ve selam dahi vermiyor. Nerede kaldı komşuluk?
Karşı çelik kapımızda oturan insanların hiçbir şeyini bilmiyor önünden geçerken zillerine basıp bir hal hatır bile soramıyoruz. Çünkü tanımıyoruz ki onları tepkilerinden çekiniyoruz. Aslında tepkilerini bırak bunları bile düşünmüyoruz. Bana ne ne yaparsa yapsın deyip çekip gidiyor çelik kapımızın arkasında saklanıyoruz.
Komşuluk ilişkilerimiz nereye gidiyor acaba? Önceden yan balkondan gelen mis gibi koku olduğu zaman içimizden geçirirdik keşke bizde de olsa da yesek. Biranda kapımızın o güzel melodili zili çalardı ve aşı pişiren komşumuz bir tabakta getirmez. Peki ya bugün ne oluyor? Komşusu aç mı susuz mu hangimiz biliyor? Aksine aç komşudan herkes kaçıyor. Aman benden bir şey istemesinde, benle muhatap olmasında kendi ne yaparsa yapsın.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “ Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Peygamber Efendimiz ne güzel buyurmuş. Peygamberimiz bile bu kadar önemli kılmışken komşuluğu biz nasıl yok sayarız komşularımızı.
Gelelim sadede
Nasihat vermek olmaz benim haddime
Ama o senin komşun onu üzme
Tut elinden huzura kavuşsun ülke.
Böyle bir ufak şiirle de size veda ediyorum. İyi günler vesselam…