KIYAMETİN ATEŞLİ MASALI
Beynimden sallanan bir iple yüreğimde kurulan beşikte büyütüyorum sevgimi. Masallar okuyorum hiç duyulmamış olanlarından. Küçücük, yumuk ellerinle "gel, gel" der gibi işaret ediyorsun, daha konuşamıyorsun, yürüyemiyorsun. Gün gelecek konuşmayı öğreneceksin de bir şey demeden sükût edeceksin. Gün gelecek yürümeyi öğreneceksin ve sen yavaş adımlarla benden gideceksin...
Ben biliyordum ve ben korkuyordum bildiğim gerçekten... İşte sen yolcusun, işte sen yoksun... Ben saklambaç oyunu diye sensizliğin gölgesinden serin akşamların umudunu sağıyorum... Ben yeşil gözlerinde bestelediğim ninnileri söyleyip dua niyetine yokluğuna üflüyorum...
Sen, kurumuş bir yaprak mısın ki uçuyorsun dalımdan? Sen, yükünü götürmeye mecbur bırakılmış sefine misin ki gidiyorsun limanımdan? Sen, acımasız bir kayadan kopmuş, yüreğimi yıkmaya niyetlenerek yuvarlanan taş mısın ki enkaza çeviriyorsun beni?
Gitmeseydin demek çaresizlik, gitme demek acizlik; sen bilirsin de gitme... Gel demek kadere karşı gelmek, gel demek azatlığı reddeden köleliğimi kabullenmek; sen bilirsin de gel...
Ben, şimdi dudağımın en sarkık haline içmesini beceremediğim sigarayı tutuşturuyorum. Ben, şimdi hüzün bağlamış yüreğimin en asi şekliyle hıçkıra hıçkıra hesap soruyorum muhayyellimden. Ben, şimdi ıslak saçlarını tarayan ellerimle susuzluktan çatlayan toprağı avuçluyorum. Ben, şimdi sana en kuytu yerinden ceylan bakışları yolluyorum...
Unuttun mu bilmiyorum ama ben özlüyorum çocukların kaydırak üzerinden aşağıya doğru kaymaları ve sevinçlerinden gülmeleri gibi senin yüzünde elimi kaydırmayı... Geceleri balkonda, yıldızın köşelerinden tutup ayın kuyruğuna bağladığımız dilekleri hatırlar mısın bilmem ama ben çok anıyorum... Ve tüm özlemimle, aşkımla, ihtiraslarımla sana yazdığım satırların silahını yüreğime tutuyorum. Yüreğim on ikiden vurulmaya hazır bekliyor yokluğuna ram olarak...
Kıyamete çiçekler taşıyan yüreğimde teninin kokusuyla avunuyorum. Sen gittiğinden beri kucağımda yokluğunu sallıyorum. Gökkuşağının renklerini çalıyorum bulutlardan habersiz ve sana gönderiyorum şimdi, zarfsız, pulsuz, adressiz...
"Ninniler ve masallar...
Yokluğunun fırsatında
Kahraman oluyor ellerim.
Aşkım, hüzün fısıltısında
Ve kürek çekiyor gözlerim
Ardından dökülen yaşlarda..
Bir mektupluk tenimde
Bin satır sana yüreğim..."
YORUMLAR
Ben, şimdi dudağımın en sarkık haline içmesini beceremediğim sigarayı tutuşturuyorum. Ben, şimdi hüzün bağlamış yüreğimin en asi şekliyle hıçkıra hıçkıra hesap soruyorum muhayyellimden. Ben, şimdi ıslak saçlarını tarayan ellerimle susuzluktan çatlayan toprağı avuçluyorum. Ben, şimdi sana en kuytu yerinden ceylan bakışları yolluyorum...
evlattık büyüdük uçtuk yuvadan evletları büyüteceğiz uçacaklar yuvadan....bu değişmez kaderdir...
keşke sözlerimiz birşeyleri geri getirsede keşkenin içindeki isyan kokan çığlığın içinde boğulmasak ve feryadımız bizi alevlenen yüreklerle birlikte hapsetmese gecenin yalnızlığında. temenniler en güzel sevgiliye sevdalısına sevgi tomurcukları vermeyi bekleyen sevgiliye ...
biz o sevgiliye muhtacız, fakrı acizane davranışımız bundan.
isteriz ondan ona