- 467 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kıyı'dan Uzak..
Gittiğim günün ertesinde, defalarca reddedilmiş çağrı, yanıtlanmamış mesajların ardından, zoraki ve kendime yediremediğim saygısızlığım yüzünden açabilmiştim en sonunda telefonu..
“Nerdesin?” dedi yarı kızgın, yarı üzgün tok bir sesle..
“Gelip almamı ister misin?” diyebildim sadece..
“Tamam” dedi, ve kapandı telefon..
Evine yaklaştığımda mesaj attım.. Eşi, dostu, kolu-komşusu yanlış anlamasın diye evinden almazdım o’nu. “Aman neden rahatsız olacaksın” diye de ısrar etmezdim..
Çıktık yola.. Kuru bir sessizlik, çıt yok! Hareket ettiğinizde o koltuklardan çıkan sürtünme sesleri duyuluyor sadece..
Araba kullanırken, bulunmak istemediği, çok korktuğu o virajlı yokuşa geldiğimizde hızımı arttırdım. Korkutmak istemiyordum aslında, biraz kızgındım sadece. Bir kelime düşmesi gerekiyordu dilinden..
Gaza basmaya devam ettim. Süzülüyor araba şeritsizlikten! Yol bitti nihayetinde. Göz ucuyla bakmaya çalıştım, hâlâ sert bir tavır takınmaya çalışarak. Bembeyaz olmuş o pürüzsüz yüzü. Sesi çıkmıyor, her an arabadan atlayabilecekmiş gibi put kesilmiş öylece duruyordu. Kendime kızdım yine, yaptığım saçmalığa. İki, üç saniye geçmedi ki; “GERİ ZEKALI MISIN SEN?” narası, koluma atılan naif bir yumrukla birlikte yanıt geldi.. Tebessüm etmekle yetinebildim. İstifimizi bozmayacaktık ya hani.
Gideceğimiz yere beş dakika kadar daha vardı ve bu tepkiden sonra yine bir sus-pus’un içine düştük. Sahil kenarına park ettik, indik arabadan. Yan yana, çok mesafe bırakmadan, ama birbirimize değmemeye çalışarak yürüdük kumsala.
Deniz köpürüyordu, belli ki sövüyordu ahmâk tavrımıza. Bir süre sonra döndüm ona, gördüğüm sûret karşısında şoka girdim. Öyle böyle değil, keşke hıçkıra hıçkıra, bağıra, çağıra yapsaydı bunu bu kadar üzülmezdim. Zümrütlerinden bir damla süzülmüş bembeyaz yanaklarına. Gözleri dolu dolu!
O an bir kez daha nefret ettim kendimden, içimden kendim için söylediğim nefret söylemlerini duymalıydınız. Dayanamadım, dayanamazdım da. Sarıldım. Göz yaşından öptüm. O da sardı kollarıyla bedenimi, kemiklerimi hissedinceye dek çekti sinesine. Öptüm yanaklarından, kulağına götürdüm dudaklarımı; “Ben istesem de gidemezdim senden. Özür dilerim! Biliyorum ki bu ilişki bir gün bitecek ve “Sen” gideceksin. Ama bil ki ben, senden sonra asla iyi olmayacağım!”
Büyük konuşmamıştım..
Biliyorum içimdeki yerini..
Velhasıl böyle işte, hikaye gibi..
Kıyı'dan Uzak.. Yazısına Yorum Yap
"Kıyı'dan Uzak.." başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.