- 606 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ALMANYA PARLAMENTOSUNUN KARARINA İLİŞKİN KRİTİK
Almanya’nın son almış olduğu karar ile tüm Almanları elbette suçlamak mümkün değildir.
1960 yılında Almanya’ya başlayan işçi akımı ile iki ülke arasında eskiden var olan dost ve müttefik ilişkileri her iki ülke için de büyük ekonomik büyümenin kapılarını aralamıştır.
Başta Mercedes Benz otomotiv olmak üzere bir çok Alman firmasının ülkemizde kimya, ilaç, elektronik beyaz eşya alanlarında çok önemli yatırımları ve karşılıklı ekonomik işbirliği vardır.
Türkiye turizmi Alman turist potansiyeli ile çok önemli kalkınma hamlelerini gerçekleştirmiş, sadece Antalya’da 1980 yılında 14.046 olan turisiik belgeli yatak kapasitemiz, geldiğimiz noktada 600.000 ler dolayındadır.
Almanlar Alanya’da çok sayıda ev satın almış bulunmaktalar, Almanya ile Alanya arasındaki fark sadece bir ’N’ harfinden ibarettir desek hiç de abartı değildir.
Antalya’da Kaleiçi’nde ibadet yapabilecekleri bir kilise hizmetlerine açık durumdadır. Ülkemizde Ülke Alman okullarının sayısı az değildir.
Nasıl ki Almanya’da Alman Türkler ( Deutsche Türken) denilen bir nesil oluşmuş ise, ülkemizde de Türk Almanlar diyebileceğimiz (Türkische Deutschen) yeni bir nesil oluşmuştur.
Türk işçilerinin (GASTARBEITER) sağladığı çok büyük ve çok ucuz emek karşılığında Almanya devasa bir ilerleme potansiyeli kaydetmiş, hatta eskiden bölünmüş olan, Doğu ve Batı Almanya yeniden birleşerek Berlin Duvarı ortadan kaldırılmıştır.
Bu birleşmenin sonucu, Almanya’nın yeniden devasa bir iktisat gövdesine ulaşması ile Almanya’nın Türkiye’ye teşekkür etmesini beklerdik.
Ancak hızla değişen dünyanın yeni SİYASİ, EKONOMİK VE ASKERİ profili karşısında, YDD (YENİ DÜNYA DÜZENİ- NOVUS ORDO SECLORUM * ) elitlerinin belirlediği ilkeler ile küresel ekonomik siyasi ve askeri kararları tüm dünyada hayata geçirerek küresel hedeflerine ulaşmak istemektedirler.
Bu nedenledir ki Nato askerleri arasında Alman askerleri de Pakistan’da, Afganistan’da, Ortadoğu’da aktif rol almaktadırlar. Eskiden PKK terörü ile sadece ucu görünen buzdağının (EISBERG) altındaki kesim artık su yüzüne biraz daha çıkmış bulunmaktadır. Giderek aslında PKK’nın dış bağlantılarında sağlamış olduğu desteğin kimler tarafından ve ne amaçla yapılmış olduğu da ortaya çıkmaktadır. Yani PKK teröristlerinin arasında ölen Alman asıllı militanların niçin orada can vermiş olduklarını da anlayabiliyoruz şu durumda.
Bu durumda ülkemiz sınırları içinde yaşayan T.C. kimliği taşıyan her vatandaşın, şapkasını önüne atarak, hiçbiri siyasi önyargı ve şövenist duyguya kapılmadan, sadece emperyalizmin ve küresel elitlerin son tahlilde nereye varmak istediklerini görmelerini isterim. Bugün Türklere hayır diyenler yarın Kürtlere neden hayır demesinler?!
Bu şuna benzer ’ Para ile satın alınan mutluluk, daha yüksek para karşılığında da satılır’
Yani Y.D.D. doluşturmak isteyen ve o yapılanmanın içinde olan ülkeler tam bir Hıristiyan Klübü gibi çalışmaktalar, tıpkı AB, ABD ve BM gibi.
Son Ermeni karar tasarısının oylanması ile Almanya Parlamentosunda alınmış olan karar, maalesef Almanya’daki siyasi yapılanmanın artık tümüyle dünya elitlerinin ve küresel sermayenin aktörlerin eline geçmiş olduğunun en açık kanıtıdır.
Ülke olarak Cumhuriyet döneminin en çalkantılı dönemlerinden birinden geçiyoruz. Bu çalkantı süreci içerisinde elbette müttefik bir ülke olarak son 14 yıl içerisinde Almanya, Türkiye’yi yakınen izlemiştir. Bu süreç içerisinde, Batı demokrasilerinin yapısına çok ters düşen durumlar karşısında ülke olarak izlediğimiz tutumda onların gözüyle affedilemeyecek düzeyde yanlışlar vardır.
Bunlar arasından en başta gelenlerden birisi DENİZ FENERİ soruşturması karşısında dosyaların Türkiye tarafından rafa kaldırılmış olması ve son olarak Türkiye Parlamentosunun dokunulmazlıklara karşı almış olduğu tavır gösterilebilir.
Şimdi, şu anda yine önde gelen resmi ağızların yaptıkları açıklamalar ’Talihsiz’,Bizce hükmü yok,’ gibi çok sığ söylemler dünya siyasetinin çok hızlı devinimi karşısında çok cılız ve bilinçsiz söylemlerdir. Bu insanların yöneteceği, karar sahibi oldukları ülkenin siyasetinin gelecekte hiç de parlamayacağını şimdiden açık ve net olarak söyleyebilirim.
Alman mantalitesini çok yakından tanıyan bir insan olarak, özellikle adalet duygusunun yüksek olduğunu ve haksızlıklar karşısında yasal yollardan haklarının sonuna kadar savunucusu olduklarını iyi bilirim.
Bizim ülkemizde dillendirilmiş, belgelendirilmiş, yüzlerce usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının bir tanesi Almanya’da olmuş olsa, milyonlar yollara dökülür ve sorumluları hem halk nezdinde hem de mahkemelerce yargılanarak gerekli cezalara çarptırılırlar. Bu bağlamda önce iğneyi kendimize, sonra çuvaldızı başkasına batırmak en doğrusudur.
O nedenle Türkiye son yıllarda izlediği Ortadoğu ve Dünya politikalarında ciddi, affedilmez, telafisi çok zor hatta ve hatta imkansız yanlışların içerisindedir.
Ben bunları ne kadar söylesem, yazsam, çizsem sözlerimi dikkate alacak bir resmi muhatabın olduğunu düşünmüyorum.
Dış dünyayı muhatap olarak görmeyen bir siyasi anlayışın, dış dünya tarafından muhatap alınmasını beklemek elbette olanaksızdır.
Allah sonumuzu hayır eylesin demekten başka çaremiz kalmadı.
Saygılarımla...
Şaban AKTAŞ
03.06.2016
* NOVUS ORDO SECLORUM : Yeni Dünya Düzeninin Latincesi ve 1 Amerikan Dolarının tepesindeki ’Her şeyi gören göz’ün ( Aller sehende Auge) bulunduğu Dolar Pirami’dinin tabanındaki yazıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.