- 351 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Böyle Geçti Otobüste Vakit
Tam vaktinde kalkmıştı otobüs. Bulunduğum şehirden Ankara’ya beş altı saat kadar bir sürede gidebiliriz sanırım. Allah’dan muavin kardeş hayli güler yüzlü ve misafirperver, sıcakkanlı bir çocuk olduğu her halinden belli. Otobüse binmeden canım sıkılır diye bir de Leman dergisi almışım. Şu somurtuk dünyada ara da tebessüm de gerekiyor, yoksa hep sıkıntı hep dert çekilmez oluyor dünya...
Çoğu zaman çift kişilik koltuklarda oturup yanımda ki ile sohbet etmeyi sevsem de, bazen de yanınıza ketum insanlar denk geldi mi sıkıntıdan patım patım patlıyorsunuz, bu sebep ile ben de tek kişilik koltuk yeri aldım kendime, hem de ara da kestiririm düşüncesi ile iyi de etmişim. Şimdi her otobüste televizyon ve müzik de var kişiye özel hem de...
Bir ara da karşı koltuk da ki bebeden zırlama sesleri başlamaz mı, ulan kerata tam da gözlerimi kapatıp homur homur kestirecektim, belki de biraz geride bıraktığım sevdiklerimi düşünecektim. Belli olmaz bakarsın bir iki dakika sonra susar bana ve otobüste ki herkese bir iyilik yapıp sesini keser diye düşünsem de, olaylar benim düşündüklerimin tam tersi seyir de gelişiyor gibi, bebenin sesi kısılacağına daha da artıyor. ’’Sinirlerine hâkim ol Ahmet, bir zamanlar sen de çocuktun unutma’’ çocuk işte ne yapacaksın. Altınımı pisledi, karnı mı acıktı, gazı mı var garibimin. Dili yok ki söylesin de derdini anlatsın böyleyken böyle diye, ancak ana babası anlayacak uyanık olup da değil mi?
O arada pasta börek meyve suyu neyse işte anlayın servis başladı. Ben o dağıtılan servislerde hakkımdan fazlasını hiç almam, alamam elim gitmez asla bir tane fazla ver demeye, başkasının hakkını gasp etmişim gibi gelir. Ön tarafta oturan üniversiteli kız hiç çekinmeden isteyiverdi ’’Ağabey bir tatlı bir de tuzludan istiyorum’’diye. Muavin de kırmadı kızcağızı bir tatlı bir de tuzludan veriverdi kıza, kız bir mutlu bir mutlu yüzün de güller açtı sanki...
Karşı koltuktaki vatandaş, benim Leman dergisini görünce isteyiverdi, ben de uzattım al birader okuyuver diye, o da bana Hürriyet Gazetesini verdi ’’al arkadaş sen de buna bak’’ daha da ileri giderek ’’İstersen bulmacasını bile çözebilirsin’’ dedi. ’’Eyvallah dostum sağ olasın bakarım bir ara.’’ bu arada cep telefonları da harıl harıl çalmaya devam ediyor, ah abiler ablalar bir de bağırarak sesli sesli konuşmasanız da rüyalarıma kan doğramasanız çok iyi olacak. Hele o en önde ki yaşlı teyzenin telefonu yok mu yarım saate dört beş kere çaldı, isyan edesim geldi isyan edesim...
İki saat kadar sonra ilk mola yerine geldik. Yirmi dakika molamız var. Peronu ve otobüsün plakasını kontrol edip doğru tuvalete yollanırsın Ahmet. Ooo! Sürprize bak tuvaletler de ücretsiz olmuş, geçen paralıydı kaldırmışlar, ne güzel ne güzel. Bir iki de terminalde dolan, ama gözüm otobüste, anca hareket edince binerim...
Tekrar hareket, muavinden sıkı bir kontrol gelen gelmeyen var mı? Arkadan muzip bir müşterinin sesi ’’Sondur ve tamamdır komutanım’’ anlaşılmıştır devam şoför bey. Muavinden bir kaş göz işareti abim başlamaz mı şarkıya ’’Ayrılık kolay değil onu gel sen banaaaa sor, ayrılık kolay değiiil onu gel sen bana sooor, günlerim yalnız seni aramakla geçiyor, kader ayırdı bizi elimizden ne gelirrrr sabrın sonu selamettir başa gelen çekiliiiir’’ arkadan helal sesleri bravo haykırmaları...
Allah’dan müziğe ve gürültüye de kimsenin sesi sedası çıkmadı herkes paşa paşa dinledi ücretsiz halk konserini. Allah var sesi de güzeldi amcanın. Biz de sağ salim yüzümüzün akıyla kazasız belasız çalgılı çengili bir şekilde Ankara’ya ulaştık sizin anlayacağınız. İşte böyle geçti otobüste vakit. Herkese hayırlı yolculuklar...
YORUMLAR
Sayın Ahmet hocam, güzel bir paylaşımdı, keyifle okudum. İnsanın bu otobüs yolculuklarında yaşadığı hoşluklar da aynı kutu içine doldurulmuş insanların çeşitliliğinden kaynaklanıyor galiba...şarkıcısı, mızmızı, gevezesi, aç gözlüsü, ne ararsanız bulmak mümkün... kaleminize, yüreğinize sağlık.Saygıyla