- 1179 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
özlemlerimi sığdıramıyorum yüreğime
DAĞ YÜREKLİ MAHİR DERSİM`E
Kavganın ateşinde sınanan yüreklerin sevgileri büyük olur, yaşanacaksa diyorum, bu büyük sevgilerin eşsizliğine ortak olmak için yaşanmalı.. Gidenlerimizin beynimize nakşettiğimiz gülüşlerini yarınlara taşımanın sorumluluğuyla yaşanmalı ve ölünecekse sizin gibi kahramanca olmalı, yiğitçe olmalı, son gülüşler asılmalı ayın savkına ve öylece gidilmeli sonsuzluğa.. Belki de sana son bakışımdı, gözlerimle son kez okşamaktı vedanı, yoldaşlığını son kez hissettmekti. Gözlerimde büyüyen ayrılıkta vedalaşırken, yüreğinde büyüttüğün umutları bırakırken bana. Belli ki sensizliğin baharları daha çok ezer geçer içimdeki türküleri. son kez geçerken oralardan, yaktığın ateşten arda kalan küllerden başka bir şey yoktu.
Sensizliğin patikalarından geçen yoldaşlarının bıraktığı hüzünlü ıslıkları dinledim. sanki yokluğuna kilitlenmiş her şey. Konakladığımız noktalara yokluğunun hasreti düşmüştü. Acının renginde zonklayan sözcüklerle. Kentler de artık, ıssız vadilerden ibaret bir meltem sessizliğinde. Yanıbaşımızda biten Kadir heval de yoktu, sis çökmüştü bağdaş kurduğumuz akşam gölgelerinin çöktüğü Zağge vadisinin yamaçlarına. Her yerde karanlığın zifiri hali vardı. Senden bir iz varsa o da mahir, sensizliğin yaktığı ateşin kalan külleriydi... Kavganın ustası bakışların su gibi akıp gitti gözlerimden. Zel dağının gök mavisiyle birleştiği keşite bakarken.
Tüm mavilerini bırakarak Kolik dağından Munzurlara giderken. Yaşanmamış kavgalarını da koyup zulana sevdasına yandığın Mezala Derviş’e gittin. Vedalaşman dahi zamanın karabasanlarına sığmazken, içimden yokluğunu kabullenmediğim sılo Qız ağıtlar geçiyor. Sesini duymak için sağır ediyorum içimdeki fırtınanın türküsünü. Ayaza vuruyorum haykırışlarını eceliyle ölmeyen turna sürülerinin.
Mahir yoldaş şimdi gözlerimin çağlayanına düşüyorsun, Munzura her çığlığın çarpmasına adını ekliyorsun. Parçalanıyordu Beşiri ovası, susmuyordun, dumanlı bir dağ gibiydin. Unutmadığım tek şey, gözlerin telaşlı bir ayrılık soluyordu, geldin ve gittin. Nerden bilinirdi ki! Gömüleceksin Ağustos’un gözlerine, pimi çekilmiş bir başkaldırıda Kandil’den, Munzurlara destanlar yaratarak... topraklarından ve tarihlerinden atılanların, köyleri yakılmış sürgünlerin, işkence ve zulüm görmüşlerin, zindanlardaki onbinlerin, yetim ve öksüz çocukların, tecavüze uğramış ve aşağılanmış kadınların özgürlük ve devrim isteyenlerin Kürtlerin ve alevilerin sesi; o yaralı şehri, hüznünü, dağları, tüm güzellikleri, alıp gittin mezele Dervişe,Mülteci yaşam kör kurşun gibi düştü payımıza...Ali ALKIS
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.