- 847 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
HADİ, DÜŞ PEŞİME
Hatıralara sahip çıkmaksa yüklendiğim, eyvallah!
Gönülsüzlüğün kıyamına geçirdiğim reşit bir miğfer: Gözden ırak bir göz süzüşe meyletmişken kimi, bencileyin, demek ve sığınmak kuytusunda görünmezliğimin ceberut tesellisi yine de vazgeçmekle idame ettirmek arasında kararsız kaldığım…
Öncesizliğin verdiği kıyım duygusu mu yoksa mağdur bir düş’ün engebelerine takılan: Pervasız, dolu dolu, tümden gelen bir itham kadar da tahakküm yüklü.
Dünsüz yarınlarımdan uzağım alabildiğine.
An’ın göreceli serinliği alabildiğine üşütmekte.
Derbeder ve bir o kadar göreceli söylemlerde yine de sırasız bir ölüme rağbet eden nicesi.
Kırık niyazlarım yürek kadar da kaygan ve istem dışı bir yükümlülük paralelinde gölgeli boyutsuzluğumun mecali devinirken her satır başı.
Külliyen yalan, diye haykırmak istediğim ama susmakla cezalandırıldığım. Boş boğaz bir imge tekerrür ederken zihnin derinliklerinde, alt bilincim sorguluyor babam öncesini. Babalar… Düş balyalarımdaki o zamk.
Sancılar biteviye hem de sakıncalı ve teferruat yüklü sanrılarla yüklediğim görünmez heybem. Ne ola ki içinde, gibi marazi bir sorgulamaya müdahil olmayacağım ve asla da izin vermeyeceğim karıştırmanıza. Kafam yeteri kadar allak bullak hem tek sorunlu ben miyim? Yoksa bir harf hatası mı yaptım? Sorumlu tutulduğum göreceli bir beyanatta hangi aklı evvel ise, sürtüştüğüm o kaygan zemin ve nasıl da kaypak gölgelerin her biri. İnsan izleği bilirdim oysa kaybolduğum her çehrede kendime yabancılaştığım. Altı üstü tutku yüklü nefislere denk düşüp, kesilen ahkamlardan da alıyorum payımı doğrusu: Doğruya doğru yine de eşitsiz, kurduğum her denklem bu da yetmezmiş gibi, bilinmedik o çetrefilli ve kaos yaratan imlerden de aldım payımı.
Mayısın kaçı ola ki bu gün?
Mayıs bile farkındalığını yitirmiş sanıyor ki kışa meyletmiş bir ay. Aylardan ibaret yıl ve saatleri tükettiğim günün göreceli uzantısında varsıl bir yörüngede sabitlediğim benliğim yine de kaya kaya bir hal olduğum... Oysaki bir yıldız olduğuma kaniiydim önceleri: Kırpık bir yıldız mütemadiyen yontulan hatta zımparalanan benliğim. Ne vardı da bin bir parçaya bölünecektim?
Muteber bir ışığın seyrinde yol almak varken ne oldu da şalterini indirdim mutluluğun? Yine pay ediyorum mutlak ve mutsuz duyguları.
Bir gül olduğuma inanmıştım önceleri. Solan ve solduran o üşengeç ve ihtiraslı gölgelerde kuruyan iç sesim. Bir derken iki ve eremediğim hidayet.
Görmekle mükellef olduğum görünmezliğimin pervazında ve en muktedir payda yine buluşmakla kalmayıp sandığımdan çıkardığım ucube varlığı çeyiz duygularımın.
Mayıs, dedim de… Sanırım bahar bir ay’ını attı takvimden: Alabildiğine şaşkın ve yorgun bir ay oysaki dingin bilirdim baharın uzantısında soluklanmayı sevdiğim bu sevimli ay’ı.
Güncemde saklı diğer reşit olmamış aylarla uğraşıyorum dünden beri hani hazirana ne kaldı şunun şurasında? Yoksa o da mı pervasız ben gibi? Dengini arayan bir mevsime düşmüşken yolum, onca telaşı yüklenip sayıklıyorum bir yandan saklı tuttuğum sayıların yanına da çentik atıyorum.
Sancılı doğumlar yeni bireyler ve mutluluk katarken durağan zeminine biz yolcuların, her ölümle hüzün katsayımız artıyor.
Ölümlü bir imge çağırmakta an itibariyle:
‘’Hadi, düş peşime…’’ demesine ne hacet ben çoktan çıktım yoldan yoksa kendimi mi kandırıyorum mutlandığım her cümlede izini sürdüğüm mutluluğa olur da denk gelirim ve rükua varırım günün bir vakti.
YORUMLAR
kendinize has bir üslubunuz var
okudukça değişik bir tat bırakıyorsunuz okurda
paylaşıma teşekkürler
nicelerine inşallah
selam ve sevgiler
Gülüm Çamlısoy
saygılar, selamlar efendim...
Gülüm Çamlısoy
çok çok teşekkür ediyorum.
sağlıcakla kalın.
selamlar, saygılar...
Gülüm hanım, yazınız çok ilginç ve güzel hakkınızı teslim etmeliyim. inanın her tümceniz bir yazı konusu değerinde geniş anlamlar içeriyor.
önceki bir yazınıza yorum yazarken haddim olmayarak daha sade yazmanızı önermek istemiştim. ben de sizin gibi yıllarca okudum. yazın dünyasına fazlaca giremedim. bu alemde yeniyim. önceleri hayli roman, öykü özellikle de çokça şiir okudum, okuyorum. yazmaya başlarken bu aylarda hep öykü kitapları okuyorum. özellikle Abasıyanık okudum. Gogol'un kendi yaşam öyküsünü anlattığı üçlemesini, Aytmatof'un öykülerini okuyorum... bu büyük ustalar çok sade bir dil kullanıyorlar. ben de size O'nlardan da esinlenerek daha sade yazsanız olur mu demek istedim. hepsi bu. şunu da yazmalıyım. şiirler tekniğiniz güzel.
yıllarca öğretmenlik yaptım. bildiklerimi dostlarımla paylaşırım. yazdıklarımı ne olur eleştiri, hele yıkıcı bir eleştiri almayın. yazın aleminde çok aşama kaydetmişsiniz belirtmek isterim.
içten selam ve saygımla.
Gülüm Çamlısoy
işletme çıkışlı olduğum için edebiyat dünyasının tılsımından bihaberdim ve akabinde yine mesleğim gereği farklı kitaplara yöneldim.
gelişen süreçte psikoloji eğitimi aldım ve bu sefer psikolojinin gizemli dünyasına gönül verdim.
en büyük hayalimdi psikolojide akademik kariyer yapmak. benim ki de laf mı, dedim ardından ve hayalim yarım kaldı.
ve bir sonraki durak: bu sefer pedagojinin ışığında bir kaç sene İngilizce öğretmenliği yaptım arada çeviri ile ilgileniyordum. anlayacağınız göz bebeğim İngilizce idi.
sonra ne mi oldu? ÇOK ÇOK DERİN BİR BOŞLUK VE HİÇLİĞİMİN FATURASINI KESTİ HAYAT.
hiçlik sonrası kendimi yazarken(karalarken) buldum. öylesine derken bu sefer EDEBİYAT dünyasının atmosferini solumaya başladım.
kıymetli hocam, tek derdim ne diye sorarsanız: YENİ BİR HAYAL KIRIKLIĞI YAŞAMAMAK ADINA TÜM VARLIĞIMLA YAZMA EDİMİYLE İŞTİGAL EDİYORUM Kİ HAYATIMIN AKIŞI ZATEN YETERİ KADAR KONTROLÜMÜN DIŞINDA.
sözün özü efendim:iyi bir şeyler yapma gayreti güdüyorum bir yandan yazarak aldığım o derin nefeste tüm iyi niyetimle hayal kurarken...
tek desteğim ise sadece ailemdi ki halen de öyle ve anneme verdiğim sözü tutmaya çalışıyorum: dilerim ki o mutlu olsun çünkü bu sefer de pes edersem geriye hiç bir şey kalmayacak.
sayısız iş değiştirdim yetmezmiş gibi meslek değiştirip bir de onların eğitimini aldım kısaca bu devlet bana emek verdi ve duyarlı bir yürekle güzellikler peşinde koşuyorum kendimce.
kitap dendi mi akan sular durur:
Kundera, Albert Camus ve Pessoa vb. nicesi hayat elverdiği kadar feyiz alığım usta kalemler.
ki sadece bir kaçı.
okumanın sonu yok ki hocam ve yazmanın da ve de duyumsamak hatta acı çekmek.
uzattım. affola.
teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum efendim.
en derin saygı ve hürmetlerimle...
"Reşit olmamış aylar" Düşüneceğim bu benzetmeyi.
"Dünsüz yarınlarımdan uzağım alabildiğine." Neye, neyi işaret ediyor?
Yazar, yazar, gerisi okura kalır , diye boşuna dememişler.
Yine en yeni ve en eski kelimeleri buluşturmuşsunuz.
Kaleminize sağlık.
Sağlıcakla,
Gülüm Çamlısoy
çok teşekkür ediyorum efendim.
saygılar, selamlar...