- 364 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Beni Bu Kadar Ağlatmayacaktın
Dünya’da zaten kan ve gözyaşı hiç eksik olmuyor. O katledilen mazlumları, kadınları, çocukları gördükçe ben zaten çoğu kere gözyaşlarıma hâkim olamıyorum ki ne yalan söyleyeyim. Şimdi bir de sen çıktın geçenlerde beni hüngür hüngür, hem de bardaktan boşanırcasına ağlattın. Buna rağmen bana faydalarını, hayatıma yaptığın kıyakları da asla ve asla inkâr edecek değilim. Daha önceleri de senin yüzünden çok kere ağladığım olmuştur lakin bu son ağlatman, diğerlerine benzemeyecek kadar ağır ve şiddetliydi. Bunu yazdım bir tarafa ve hiç unutmayacağım. Yine de her şeye rağmen sana beddua etmiyorum. Bazen insana ağlamak da yakışıyor ne diyeyim?
Bilirsin sen de, gözyaşının rengi yoktur. Sadece sen ağlatmadın ki beni. Hayatıma giren ve sonra hiç bir şey olmamış gibi, hiç bir şey yaşanmamış gibi terk edip de giden kadınlar ki bir zamanlar ben onları tam yüreğimin orta yerine koymuştum. Benden hediye olsun gözyaşlarım onlara, şimdilerde çok uzaklarda olsalar da. Hiç birisinin isimlerini unutmadım, isimleri tabi ki yüreğimin defterinde kayıtlı. Sana da küsmediğim gibi, beni ağlatan o kadınlara da küsmedim hiç bir zaman. Ne yapalım ben böyleyim işte, acı da çeksem, ağlatsalar da, kimselere küsemiyorum...
Zaman zaman güç de veriyorsun bana. Kokunu bile seviyorum bazı bazı, başkaları sevmesin kokunu bana ne, bu da onların sorunu. Beni koruduğunu, bana güç verdiğini, biliyorum çoğu kere. Her zaman tadı tuzu oldun sen hayatın, yediklerimizin, içtiklerimizin, sade benim için değil benim yakınlarım içinde hayatın tadı tuzu oldun çoğu kere. Onların birçoğu seni çok sevdiler, hele de bayan akrabalarım ne çok sevdiler seni bilemezsin. Gerçi zaman zaman onları da epeyce ağlatmana rağmen çok sevdiler seni. Demek ki bu başka bir sevgi senin ile bizim ailenin fertleri arasında...
Düşünüyorum, düşünüyorum, acaba senin ataların olan akrabaların zamanında benim geçmişte ki hangi akrabalarımı ağlattı. Onlarda ağlatmıştır mutlaka benim üç dört göbek öteden ninem ya da teyzem olan geçmişte ki akrabalarımı. Çoğu kere de bayan akrabalarımı ağlatıyorsun. E tabi bundan normal ne var ki? Senin ile hep bayan akrabalarım ilgileniyor teşriki mesain en çok onlar ile olduğu için, en çok da onlar ağlıyor senin ile karşı karşıya gelince...
Şimdi sana ne desem boş sevgili soğan kardeş. Bizleri ağlatman senin elinde olan bir şey değil ki ne yapalım Allah da seni böyle özellikler ile bütünleştirmiş, böyle yaratmış. Yani yemeklere tat verdiğin hem de büyük lezzet kattığın gün gibi aşikâr. Birazcık gözlerimizi sulandırıyor muşsun, ne yapalım olacak o kadar. Her güzelin bir kusuru vardır. Sen olmasan, kadınlarımız yemeklere tat verecek ne katabilirler ki... Boş ver, takma kafana, bu insanoğlunu hüngür hüngür ben ağlatıyorum diye. Bizi kimler ağlatmadı ki... Ne alçak diktatörler, devlet adamları, vahşi katiller, saysam bu liste uzar gider. Hem aşktan sevdadan ağlattılar bizi bazı sevdiklerimiz, hem de anamızı ağlattılar toplumumuzun, saçma sapan işler yaparak bazı siyasilerimiz. Biz, insan evlatları daha doğarken öğrenmişiz ağlamayı be soğan kardeş. Senin ağlatmaların sinek vızıltısı, hava gazı, vız gelir de tırıs gider bizlere. Biz bazen gözyaşlarımızı yüreğimize akıtırız, orada biriktirir biriktirir sonra da bir yudum da içeriz o gözyaşlarımızı. Senin canın sağ olsun be soğan kardeş canın sağ olsun...
YORUMLAR
Sayın Ahmet hocam, soğan yüzünden ağlamayı tercih edeceğimiz diğer ağlama türlerinden korusun yaradan. 1974'de Siyami Ersek hastanesinde ölümcül bir hastalıktan tedavi edilmiştim. Doktorum, "başkalarının aylarca atlatamadığı bu hastalığı sen kısa sürede atlatıp kurtuldun. Bünyen çok güçlüymüş, ne ile beslendin?" demişti. Ben de "altı çocuklu bir öğretmenin çocuğu neyle beslenirse onunla beslendim; günde üç öğün elma gibi soğan yedim," demiştim. Doktor, "en yararlı şeyle beslenmişsin, o soğanları yememiş olsaydın şimdi belki de ölmüş olacaktın," demişti. Bu anekdot hayatımda önemi olan anılardan biridir ve halen hergün soğansız öğün geçirmem... Kaleminiz daim olsun. Selam ve sayıyla