- 684 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Desem öldürürler demesem ölürüm
Umumi bir hitapla hususi vurgular yapmaya bismillah...
Kararlarının yanılgısından kurtulmak için şüphe ve her türlü muğlâk lisanın barındığı siyasi görüşleri esas kabul etmek, günümüz hoca ve aydınlarını ağından kurtulamadığı bir perdeye hapsetmiştir. Bu tozlu perde basiretleri kirleterek ötelerin gerçeklerini, yakın insanlara yanlış telaffuz ettirmektedir.
Siyasi görüşlerle, fıkhi kuramları geride bırakacak konuşmalar yapmak, İslami algıyı bulanıklaştırıp haliyle bulanık bir din yaşamını var eder. Cemaat, kurum ve ferdi çalışan hocaların hitap ettikleri sahada bulunan kitleleri ellerinde tutabilmeleri, kimi için makam sarsıntısını önleme, kimi içinde inandığı davanın kendi gönyesinde durmasını sağlama yargılarını var etme çabasına girdiği bir dönemdeyiz...
Suriye cihadı, parelel yapı, Kürt sorunu derken içeride ve dışarıda politik arenada başlayan bir savaşın içinde bulduk kendimizi. Bu arenaya şüphesiz en layık gladyatörler siyasetçilerdir. Zaten hakkını da verdiklerini inkâr edemem. Sittin sene uğraşsalar çözemeyecekleri sorunları var etmelerini göz ardı edemeyiz ne de olsa. Mücadele serüvenlerinde izledikleri metodun niyet dünyasını yargılama haddini kuşanmadan, eylemsel faaliyetlerinde kimin Müslümanların yanında, kimin de olmadığına kanaatlerimiz isabet etmiştir diye umut ediyorum. Lakin ben, politik sahada yapılan hiçbir faaliyeti Rabbani metodun (Kur’an ve Sünnet) ekseninde bulmuyorum, bulunacağını iddia edeni de tanımıyorum. Bu konuyla ilgili yaklaşımları farklı bir başlıkta kaleme almayı niyet ederek, asıl meseleme dönmek istiyorum.
Suriye’de kim hak kim değil polemiğine girmeyi ima etmek dahi eminim hepimizi geren yaklaşımlar sınıfına girmiştir. Benim vurgum, bu kavganın sosyolojik olarak da doğru olduğunu ve direnen halkın mücadelesini hiçe sayan hocalarımızın yanlışlığını gösterme niyetindedir. Hakkı müdafaa, zulme kıyam, namusu, malı, canı, şerefi, izzeti ve vatanı korumaya çalışmak İslam’ın emri, İslam da Fıtrat’ın dinidir. Her canlının maruz kaldığı saldırı karşısında savunma mekanizmasının harekete geçtiği inkâr edilemez bir esastır.
Saydığımız fıtri vakalar kapsamında gösterilen mücadele stratejisinin yanlışlığını konuşmadan önce ortaya konulan tepkinin (cihadın) fıkhi olarak doğruluğunu ve haklılığını söylemek hoca vasfıyla vasıflanan her kişiye farzdır. Cihadın gerekliliğini Kur’anın ayetleri, Resulullah’ın tatbiki ile bu hakikatleri gizleyenleri de Bakara 159. Ayetle muhatap kılıyorum.
Üstadın da ifadesi ile: Kur’an’ın elmas gibi hakikatleri varken siyasetin adi cam kırıkları ile fetva vermek acımasızlık değil midir? Müslüman elbet siyaset bilecek ama onu şiar edinecek diye bir kaide bilmiyorum. Madem slogan ve metot bu hocalarımızın indinde Kur’an ve Sünnettir, o halde evvela bunlarla fetva vermek neden haşyettir? Önlerine kadar gelen soru kâğıtlarında sorulan ayet ve hadislere neden siyasi cevap verilmektedir? Neyi kimden gizlemektir bu? Zafer de hidayette Allahın elinde ise hangi hizmet maslahatının gereğidir bu?
3 - 5 adamın çıkıp orada neyin mücadelesini verdiğini söyleyen hocalarımıza Bakara 249. Ayet cevap verirken bu dinin de bir kişi ile başladığını hatırlatmak isterim. Kur’an’ın hiçbir yerinde sayıya vurgu yapılmıyorken, sayılar üzerinden gelecek tasavvurunda bulunmakta ne oluyor anlayamıyorum.
Fitnenin varlığı, eğitimin olmayışı vb. analizlerle mücadelenin yanlışlığını ortaya koymaya çalışmak doğru tespitlerle yanlış çözümler üretmenin ta kendisidir. İster savaşın olduğu ister olmadığı olsun, hangi ülkede fitne yok sormak isterim. Hangi ülkede tam anlamıyla eğitimli bir mücadele var bilmek isterim. Eğer bu tür olumsuz etkenlerin varlığı mücadele etmemeyi gerektiriyorsa, herkes evini kabir edinsin veya yurdunu terk edip vatanı üzerinden, İslam’ı yok etme adına yapılan planların başarıya ulaşmasını seyretsin.
Kuranın temel mücadele kavramlarını siyasi bir yaklaşımla manipüle edecek açıklamalar yapmak veya sebep olmak farkında olmadan fitneyi var etmek değil midir? Kıyamete kadar İslam’ın yok olmasını veya değişmesini amaçlayanların, Müslüman halkın yaşadığı topraklarda hayata geçirmeye çalıştıkları oyunları var olacaktır. İşte tam da burada Müslüman! Mücadeleden kaçarak değil, oyunları hakkı ortaya koyarak bozmaya çalışandır. Zafer gelir ya da gelmez o Rabbimizin indinde olan gaibi bir bilgidir. Hiçbir peygamber zaferi getirmekle görevlendirilmemiştir. Aksine biz Kuranda mücadelesi sonuç bulmuyor diye görevini terk eden Yunus (as)’ın Allah (c.c) tarafından cezalandırıldığını ve görevine döndüğünde Allah’ın kendisine zafer verdiğini biliyoruz. Zafer gelmez, fitne çok, eğitim yok diye hangi peygamber veya mücadele adamı görevini terk etmiştir bileniniz var mı?
Hocalarımıza düşen vazife, İslam’ın temel kavramlarını siyasetle yorumlamak değil, Rabbani metodun gerçeklerini yaşamak ve anlatmaktır. Bırakın öldürülme gerçeğini, hizmetlere engelleme gelince dahi kızıl-kıyametler koparmaya ant etmek hak oluyor da, Allahın şanı yücelsin diye mücadele edenler mi 3-5 tecrübesiz insan oluyor? Din nasihattir buyuran bir Peygamberin yıkıcı tenkitler yapan bireyleri olmaktan Allaha sığınırım/sığınalım. Bir kelam ettiğimizde kim seviniyor kim kızıyor ve kim zarar görüyor iyi bilmek borçtur vicdanımıza.
Saygıdeğer hocalarımız bilsin ki hata yapmak da hatası söylenince kabul etmekte Müslüman’ın ahlakıdır. Her görüşünün doğru olduğunu söylemek ya da her şey hakkında görüş beyan etmek hata olarak bir Müslüman’a kâfi gelir…
Bize düşen İslami kavramlar üzerindeki kırılma ve sapmaları düzeltmek, sonra da nasıl mücadele edilir bunu ortaya koymaktır. Mücadele edenlerin canlarını, namuslarını, izzet ve şereflerini hiçe sayarak siyasi konuşmak zulmün ta kendisi değil midir? Müslüman elbette siyaset konuşmayı bilecek lakin Kuran ve Sünnet geride bırakılarak değil, düzenleyici olarak esas alınıp konuşulmalıdır…
Tüm bunlarla birlikte, küçük bir kirliliği daha ifşa ederek yazımı sonlandırmak istiyorum. Malum, medya da isminin sonuna “HOCA” ifadesini yerleştirenlerin varlığı gün be gün artıyor. Ve hazır kıtada bekleyen bu şahsiyetler, toplumda kabul görmüş bazı hocaların yanlışlarını fark eder etmez müthiş bir heyecan ve hakarete varan üsluplarla baltalamaya başlamaları, temiz İslam bahçesini kirli kelimelerle doldurmak demektir. Çünkü İslam hakaretlerle ortaya konulmayacak kadar şereflidir. İfademi tekrar ediyorum; toplumda kabul görmüş hocaların yanlışlığı dememdeki sebep hakarete varan eleştirileri yapanların bir amacı olduğunu ortaya koymaya çalışmam içindir. Yani bu şahıslar, kendi haklılıklarını başkalarının haksızlığına muhtaç şekilde ortaya koyma çabasındadırlar. Bu yaklaşımlar hakkı geriye atıp karşılıklı itham savaşlarına sebep oluyor ve sonuç itibari ile gerçekler algıların dışında kalarak anlaşılmayı bekliyor.
Peygamberimiz (sav) İslam dininin her alanında bizlere kendinden örnekler vermiştir. Birini hatasından dolayı eleştirdiğinde genellikle “Size ne oluyor ki” veya “Bazılarınız şöyle yapmakta” tabirlerini kullanarak müdahale ederdi. Bunun hikmeti, hitabın umumi ama vurgunun hususi olma şeklidir ki, bu en güzel yaklaşım tarzıdır. Eğer hata yapan muhataba cahil, sapık vb. üslupları kullanacak biri varsa bunun tek hak sahibi peygamberdir, o da böyle bir şey yapmamıştır. Ellerinde baltaları ile medyatik hoca olma sevdasına birkaç hatasından dolayı hocaları hatta hocasını yaralamaya çalışan/çalışanlar bilsin ki, o balta o saptan kafalarına düşecektir. Bu kirliliği aktardıktan sonra amaçladığım konuyu sonlandırmaya doğru devam ediyorum.
Haddim olmasa da din nasihattir düsturuna ittiba etme mükellefiyetinde olmam gerçeği ile tekrar ediyorum ki; verdiğimiz cevaplar kimi sevindirip kimi üzüyor, ortaya koyduğumuz çözümler neye uyuyor neye uymuyor bir bakalım. Hocalarımız Müslüman kardeşlerini değil, birliğimizi bozmaya çalışanları hedef alsınlar. İslam’ın en ulvi kavramları olan cihat ve şehadeti göz ardı ederek, Kur’an ve Sünnete uymayan görüşlerle ötelere atmasınlar. Mücadele bir tek sizin değil bu ümmetindir. Her mücadele bölgesel farklılıklardan dolayı cihat, davet veya eğitimle olabiliyor. Herkes sizin mantığınızla yola çıkarsa sizde başkasına göre yanlış yolda olabilirsiniz demektir. Bu kirliliği ortadan kaldırmak için siyasi değil Rabbani üslupla konuşmamız gerekir. Ayet ve hadisleri siyasetle cevaplamak bu üslubun dışına çıkmaktır…
Hocalarımızı hatalarıyla seviyoruz ve sevdiğimiz için hatalarını söylüyoruz. Ve siz müntesip kardeşlerim, taassup zincirinizi kırın! Hocalarınızın hatasını görmezlikten gelerek onlara zulmetmeyin. Siyer derslerinizde sahabelerin ve Efendimiz (sav)’in dahi hata yaptığını söyleyip de hocalarının bir tane dahi hatasını ortaya koyamayan veya koyana karşı cephe alan kardeşlerim! Kendinize gelin, ittekullah!
Selam ve dua ile…
www.timeturk.com/desem-oldururler-demesem-olurum/yazar-139176
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.