- 612 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
-SAHAF KOKUSUYLA BİR DÜNYA KURMAK-
Bugün gittiğim bir sahafta raflarda dizili kitaplara bakarken bir gazete takılıyor gözüme. Yerde durmakta olan bir kolinin içerisinde müşterisini bekleyen bir edayla ne de güzel göz kırpıyor hani. Tozlu görünümüyle açıkça bugüne ait değildi o. Eskilerden bir ses, bir nefes misali gönlümü okşuyor. Usulca eğilip ismine bakıyorum; Yeni İstanbul . Açıkçası, bugünkü İstanbul’dan daha yeni idi bu isim bende. Hem de, gazetenin şaşaalı dönemlerine yetişemesemde. Daha önceleri edindiğim bazı bilgileri teyit etmek maksadıyla google amcadan faydalanıyorum. Gazetenin tarihi yakın tarihimizden derin çizgiler taşıyor, manzaralar sunuyor bizlere.
1918’den itibaren yayınlanan, kimi dönemlerde ise yayın hayatı kesintiye uğrayan gazetenin yazar kadrosu dönemlere göre geniş bir yelpaze sunmaktadır. Bu değerli gazeteci ve yazarlarımız arasında; Bedii Faik, Falih Rıfkı Atay, Fikret Adil, Refik Halit Karay, Tarık Buğra, İlhan Selçuk, Hikmet Saim, Azra Erhat, Abdülhak Şinasi Hisar, Abdi İpekçi, Vedat Nedim Tör, Halide Nusret Zorlutuna, Orhan Koloğlu, Cemal Kutay, Kayhan Sağlamer, Necip Fazıl Kısakürek ve Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu gibi isimler yer alıyor. Farklı devirlerde gazetede yazsalar bile fikrî yapısıyla farklılaşan yazar profili hoşgörünün esintisini veriyor insana.
Benim rast geldiğim nüsha 1969 yılına aittir. Siyah-beyaz fotoğraflarla bezeli sayfaları çeviriyorum. Çocukluk yıllarımdan bu yana süre gelen alışkanlıkla mı nedir en arkadan bakmaya başlıyorum. Bildiniz spor sayfasından. Rahmetli babam, arka sayfadan gazeteye başlamayı bir sende gördüm derdi ya, hey gidi. Fenerbahçe’nin Göztepe karşısında aldığı galibiyet konu ediliyor. Sarı Kanaryamın iyi zamanları da; Göztepe, o devirde ki Göztepe mevzu bahisse gerisi teferruat değil midir? Diğer yandan da takımların o zamanki kadrolarına göz atıyorum. Bir yandan Can Bartu’ya yetişemediğime hayıflanırken diğer yandan da devrin Göztepe’sini zihnimde canlandırmaya çalışıyorum. Avrupa’da yarı final oynayan o fenomen kulüp süper ligde olmalıydı değil mi?
Daha sonra diğer sayfaları gözden geçiriyorum. O gün kimler yazı yazmış? Kayhan Sağlamer gözüme ilişti bir an. Merhum Başbakanlarımızdan Bülent Ecevit ’i konu edinen “Bir Başbakan’ın Doğuşu” adlı kitabı aklıma geliyor.
Ardından Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu dikkatimi çekiyor. 2’inci Mahmut döneminin meşhur simalarından ve bir ara Devlet-i Âli’ye karşı isyan etmiş bulunan Tepedelenli Ali Paşa soyundan geldiği de dile getirilir. Irsî etkenlerle mi izah etmeli bilinmez ünlü gazetecimiz Nizamettin Nazif’de asabi, hırçın ve hatta delişmen bir sima olarak tanınmaktadır. Babıali’deki lakabı da deli Nizamdır. Dokuz defa evlendiğinden de söz edilir. Birçok gazete çıkaran Nizamettin Nazif bir defasında da yayınlamakta olduğu bir gazeteyi bir kızgınlık anında kapatır. Anlatıldığı üzere bir gün gazetesinde oturmakta iken gazete çalışanı başyazınız hazır mı şeklinde sorar. Birazdan veririm diyen Nizamettin Nazif’e bu istek birkaç defa yinelenir. Her seferinde birazdan veya hazırlıyorum diye cevap veren ünlü gazetecimiz sonunda sinirlenir ve kapattım ulan gazeteyi, yazıyı da yazmıyorum der ve hakikaten gazeteyi kapatır.
Benim, Yeni İstanbul gazetesinde rast geldiğim yazı Atatürk üzerinedir. Yazı içeriği itibariyle mukayeseler üzerine kuruludur. Atatürk’ün farklı alanlarda çeşitli tarihi kişiliklerle mukayese edildiği görülür. Sözgelimi Mustafa Kemal bir devlet kurucusu idi denir ve sorulur Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Timur, Napolyon veya İskender gibi mi? Ardından hayır Mustafa Kemal gibi denir. Yine Mustafa Kemal diplomattı denir ve ardından Makyavel veya 2’inci Abdülhamit gibi mi şeklinde sorulduğunda da cevap aynıdır. Mustafa Kemal gibi denir. Ya da Mustafa Kemal diktatör müydü şeklinde sorar ve elbette derken Nizamettin Nazif; Lenin, Musolini ya da Hitler gibi mi şeklinde sorar, bu sefer yine hayır Mustafa Kemal gibi der. Dolayısıyla her alanda benzersizlik üzerine kurulu değerlendirmeler yapar.
Diktatörlük bahsi özellikle ilgimi çekiyor. Şüphesiz Nizamettin Nazif’in dönemin şartları içerisinde üslup yaptığı da söylenebilir. Ancak Atatürk’ün bir Osmanlı Paşası ve devrimci bir önder olmasıyla demokrat olmak bağdaşır mı acaba? Elbette, çok partili sisteme geçiş denemeleri vardır. Bu girişimlerin askıya alınması hususunda şartların henüz olgunlaşmadığı da söylenebilir. Bu anlamda Atatürk demokrattı demektense kendine özgü bir diktatördü mü demeliyiz acep?
Ancak, büyük Atatürk’ün geçtiğimiz yüzyılın bilinen diktatörlerine ya da totaliter yöneticilerine benzemediği de açık bence. Neden derseniz, Stalin Rusya’sının çalışma kampları ya da Hitler Almanya’sının toplama kamplarını gözümüzde canlandırmalıyız bana göre. Yine Atatürk’ün diktatör olduğundan söz ederken askerlik geleneğinden gelen bir paşa ve ihtilalci bir devlet kurucusu faktörünün yanı sıra dönem itibariyle batı dünyasında olduğu gibi demokrasi geleneğine sahip olmadığımızı ve 20’inci yüzyılın ilk yarısının tüm dünyada diktatörlüklere sahne olduğunu da unutmamalıyız derim. Demem o ki, yalın değil girift bir meseleyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.
Uzun sözün kısası bir devrin ünlü bir gazetesi olan Yeni İstanbul ve Cumhuriyet dönemi gazetecilerimizden Merhum Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu beni aldı götürdü bugün. Hani derim ki; yakın tarihimizden renkler ve desenler sunan bir gazetenin yanı sıra, kişiliğiyle ve kalemiyle dikkatle incelenmesi gerektiğini düşündüğüm bir gazeteci yazarımızdan söz ediyorum.
L.T.
YORUMLAR
kitapların o büyülü kokusu her zaman mest eder beni
apayrı bir heyecan duyarım sahaflara girerken
manidardı efendim
kutlarım
saygılarımla
levent taner
Kıymetli varlığınızla sayfamı taçlandırdığınızı fark ettim birden
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum her dem olduğu gibi
Güzide kaleminizin nazlı pırıltıları ve nazenin ışıltıları gönlümüze düşmeyeli hani oldu
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Siz ki, seçkin kaleminizin bin bir hünerleriyle bizlere umut bahşediyor, gönüllerimizde ışıldıyorsunuz
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Kitap kokusu sahaf kokusu burnumdan çok gönlüme, kâlbime hitap etmiştir.
Yazınızı okurken sanki bende o anlarda oralarda kitap raflarını inceliyorum gibi geldi.
Değerli bir yazı ve anlatımdı.
Tebrik ediyorum.
Saygılar
levent taner
Kıymetli varlığınızla sayfamda mayıs çiçekleri açtı
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Bulunduğumuz şehirde bir kaç tane sahaf biliyorum ve rastladığım zaman mutlaka girerim içeriye. Birkaç kitap almadan da çıkmam. Nedense tarih kokan o kitaplar bana daha çekici geliyor. Ama bir gazeteye hiç rastlamamıştım doğrusu. Ne güzelmiş her düşünceden insanların bir arada yazdığı bir gazeteye sahip olmak. Ülkemizde bölünmüşlükler gazetelerle ve diğer yayın organlarıyla oldu sanırım. Hoşgörüsüz insanlar yetişti artık. Biz de kendi çabamızla değişik fikir ve kişilerden oluşan bir dergi çıkartıyoruz, bölünmüşlüklere inat.Güzel bir yazıydı beğendim. Saygılar.
levent taner
Kıymetli varlığınızla onur bahşettiniz sayfama
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Çalışmalarınızda da başarılar dilerim
Çıkartmakta olduğunuz dergi de hayırlara vesile olsun inşaallah
En derin hürmetlerimle...