- 328 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ön İttifaklı Anlamanın Köleci Anlama İle Kırılması 6
Köleci sistem kendi içinde ön ittifakı tanımıyor oluşla onu yok saymıştı. Ama köleci sistem ön ittifakın gölgeli baskı ve basıncıyla diyalektike oluyordu. Ama ön ittifakın mal mülk üzerindeki ortak eşitlikle, ilahların yasa koyucu ortak karar almasındaki ortak eşitlik olan, ilahlar iradesi eşitliğini yadsıyordu.
Tarihi gelişme totem tekillikten çıkıp zorunlu oluşla ön ittifaklı politeisti olukla, ortak kararlar almanın çoğulcu, çok köklü yapısı içine gelmişti. Köleci dönem; kendisinden öncesinin diğer mirasları gibi, çok köklülüğün inşasıyla bir kez ön ittifakın bu mirasını bağrına almıştı. Bundan kurtulması olanaksızdı.
Tekillik içinde çokluk karşısında köleci efendilerin de keyfiyetle dağıtılmış olmakla sahibi oldukları malları, mülkleri, rızkları ve köle sahipliklerini de meşruiyetlikle açıklayabilmek için mutlaktı bir tekil mana anlayışla söz söyleyen öznel mana gücüne ihtiyaçları vardı. Bu yeni mana anlaması içinde ilah kurulları olmayacaktı. Yeni mana anlaması içinde tek başına kararlar verebilmekle; malın mülkün rızkın ve hatta insanın dahi sahibi olan Mamon olmalı ki bu mülkü şimdiki gibi seçilmişlere versindi.
Çünkü malın, mülkün ve rızkın sahibi olan köleci efendiler; zihin kodları grubun yararına ve grubun adına programlılıkla işleyen grup temsilcisi olan ilahların kararıyla; şimdiki sahibi oldukları zilyetliği çek edemezlerdi. Daha açığı mutlak olmazlığın içinde ortak ilah kararları bulunacaktı. Bu durumda efendiler, Mamon’un verdiği keyfi takdirli özel mülkiyetlerini, ortaklaştıran ilahi kararlarıyla, garanti edemezdiler.
İnsanın köleci sistem içindeki teolojik felsefe olgunluğu, ancak MS. 17. yüz yılda berraklaşacaktı. Köleci sistemin başlangıcından beri ne olduğunu bilmedikleriyle belirimler veren düşünce yönelmeleri içinde deisti anlamalara da vardırdılar. Buna göre deisti anlama da Tanrı, evrenin de Tanrı’sıydı. Bu tür Tanrı oluşun dışında (dinler dâhil), hiçbir kutsal oluşu tanımayan deisti düşünceler kendisini açık açık ifade eder olmuştu. Örneğin Volter: " Yüce Tanrı’nın varlığını anlamam için İsa adlı bir Yahudi’ye (dolaysıyla getirdiği dine) ne ihtiyaç vardı” der.
İnsanın muhtaçlıkları olmasa (ihtiyaçlı lığı- gereksinimle olması olmasa) dostluk-itaat boyun eğme, ahlak, neviden; inşacı olma eğilimleri de pek pek olmayacaktı.
İnsan; sosyo toplumca üreten ilişkiler içinde mal mülk ve emek sahipliği türünden her edinmelerini muhtaçlıklarının karşılanması için; birbiri üzerinden düzenlenişleriyle ortaya koyar. Köleci düzende ortaya konan emek ve emek ürünleri olan mal ve mülk; muhtaç olmuşluğun giderilmesi zımnında elde tutulan bir güçtür.
Emek verilmeyen dağ taş gibi süreçler potansiyel bir zenginliktir. Ama emek ortamında bu potansiyel zenginliklerin ortaya konmadığı süreçler, pek pek kimsenin malı, mülkü olmuyordu. Güç muktedirdir. Ve güç yönetir. Bu muhtaçlık nedenle muhtaçlığın karşılanması olan emek gücü kaynaklı zenginlikler köleci imanla seçilmiş kişilerin eline geçirilmesi nedenledir ki; güçsüzler güçlüye itaat ederler!
Köleci sistem; itaat oldurucu belirmelerin sezilmesi içinde bunları sezilmekle kalmayıp sezilenlerin eylemli oluşla itaat sağlatıcı aktivasyonlarını uygulamaya dönüştürülmesinin nakış nakış inşasıdırlar.
Sahiplik tutumu, kişisi olan her bencilliğe çok uygundur. Ama sosyo-toplumsa olucu bencilliği ve bunu getirisi olan üreten ilişkilerdi zenginlik kaynağını da kişi sel bencilliğin yanında görmemiz gerekir.
Sosyo toplumsa bencilliği Kişisi bencilliğin yanında dikkate almayıp ta ortak yararlanım olan sosyo toplumsa bencilliği görmezden gelmek te cehalettir. Sosyo toplumsa benci inşa, kişisi bencilliğin içinde ve kişisi bencilliğin öngörüsü içinde yoktur.
Ama sosyo toplumsa bencilliğin kotarıcısı da, bir arada girişmelerin kesişip sentez olduğu kişide bencilliklerdir. Çok hücreli vücutta, çok hücre ve organlar kişisi bencilliklerin organ ve organel düzlemlerdeki işbirlikleriyle vücudun inşacısı olup, vücudun kişisi bencil dokusunu oluşmuşlardır.
Şu saatten sonra ne bencilliğimizden ne de sosyo tolumsa bencillikerden vaz geçebiliriz. Kişisi bencillikle sosyo toplumsa bencilliğin sentezi ve sentezin sosyo toplumsa bencilliklere uygun öznel mana ilişkisini inşa etmek zorundayız.
Artık ortaklaştıran sosyo toplumla, ortaklaştırmayı küfür sayan sosyo toplumun arasında, onca yolları oluşmak varken, illa bu iki sosyo toplumsa inşanın kutup cenderesi içinde olmak zorunda değiliz.
Dağdaki zirve kutba, dik te tırmanırsınız. Bu yüz binlerce insanın fedası olmakla inşa olmadan kısa devre oluştur. Oysa kutup olan zirveye dağ eteğinde spiral bir eğimle helezoni kuşak çizmekle de ulaşırsınız. Bu durumda yitirilen insan değil, zaman olacaktır. Bu bağlamda yitirilen zaman, inşacı zamanın pek çok olgu ve olaylarını oluşmaktır. Zamanı mekânlaşmaktır.
Salt köleci ve komünce olmayan sosyo toplumsa oluşla üretmek ve toplumca sahipliği olan sosyo toplumsa hizmet ve özgürlüklerin kullanımları; mutlaka herkesin sağlaması olmayı içeren öznel olmayı yaşantı aşıcı tüketimler esas olmalıdırlar.
Nazım’dan andırışla insan; bir ormanı oluşmak kadar kapsanma ve özne katkılı olup; ancak bir orman ortamlı olmakla sağlama olan olanağı da, her bir ağaç gibi tekil terennümle; tekil oluşun tüketilmesi olan; enerji dönüşümlerini yaşamaktır.
Tüketirken ormana (sosyo topluma), katkı vereceğiz. Katkımızla oluşan orman olmanın sağlatması içinde de, mutlak kişisel oluşu tüketeceğiz. Özgür olmak bu ikilinin sarmalındaki çevrimler sonundadır. Döngüsel olan çevrimler; yağmur döngüsü gibi olmalıdır.
Yağmur: selleri; barajları; baraj yaşamını; ormanı; çayır çimeni; çayır çimen üzerinde otlayan kuzuları; kuzuları avlayan aslanı; aslanın kürkünü giyen insanı; insandan da sosyo topluma gitmekle sosyo toplumlar da uzaya giden insana gelmeyi vs. vermiyorsa; ya da baraj suyunun buharlaşmasıyla, ormanın terlemesiyle su buharı olan "kendi içindeki bu enerji dönüşümleri " aynı anda, birbirinden farklı yüzlerce oluşumlar zarfında bu süreçler yağmuru geri vermiyorsa; bu kabil çevrimler ağ entegrasyonlu girişmeler olmayıp; tam bir kısır döngüdürler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.