- 462 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ZORLARIN KOLAYI
Yaşıyoruz işte, yaşayabildiğimiz kadarıyla. Verdiğimiz bir hayat mücadelesi. Mutlu olmaya çalışıyoruz. İşimiz kolay olsun, iyi olsun, kazancımız bol olsun, sevdiklerimiz sağlıklı olsun, yanımızda olsun, her şey gönlümüze göre olsun, hayat güzel olsun ve daha neler… Kim istemez ki? Ama olmuyor değil mi? Olsun olanla yetiniriz, ne yapalım olduğu kadar olsun mu diyelim? Bilmem ki ne desek?
Bereket kalktı ortadan, evlatlar ata tanımaz, küçük büyüğünü tanımaz, büyük küçüğüne büyüklük yapmaz, güven azaldı, sözler yerine gelmiyor, iş ahlakı diye bir şey kalmamış, sahtecilik kol geziyor ve huzur diye bir şey yok, vesaire, vesaire. Bütün bunları söylerken karamsarsın demeyin, elbette iyi şeyler de oluyor hayatta. Olumsuzluklar henüz her şeye hakim değil, inşallah da olmayacak. Hayatta hiçbir şey sebepsiz değil, yaşadıklarımızın bize çıkardığı faturadan önce sebeplerine bakmamız hastalığımızın tedavisinde bize bir teşhis koymayı sağlayacaktır.
Hastalığa sebep olan virüs imha edilmeden hastalık iyileşmeyeceğine göre; yukarıda ifade ettiğimiz toplumsal hastalıkların virüsü şudur: Hayatımızı yaşarken hayatımızı kullanma talimatına göre yaşamıyoruz ve böyle olunca da sık sık arıza veriyoruz. Eğer hayatımızı kullanma kılavuzuna uygun yaşasak hastalıklar ortadan kalktığı gibi hastalıkların ağrısı, sızısı, sancısı da ortadan kalkacak. Peki hiç düşündünüz mü, hayatımızın kullanma kılavuzu nedir? Hayatımızın kullanma kılavuzu; bizi yoktan var eden, bizi yaratan Allah’ımızın razı olacağı şekilde yaşamaktır. İyi bir Müslüman olmaktır. Yaşantımızın “benim kalbim temiz “ bölümünde, vicdan boyutunda ya da gerçek yaşantımızın dışında bir inanış değil, tam aksine hayatımızın merkezinde ve her davranışımıza yön veren , kuşatan bir iman duruşu esastır.
Çok şükür müslümanız elhamdülillah, ne güzel ama hayatımız, yaşantımızda bizim gibi iman etmiş mi acaba? Yoksa kalbimizdeki iman başka, yaşantımız bir başka mı? O zaman yapacağımız ilk iş bu çelişkiyi ortadan kaldırarak yaşantımızda yaptığımız işleri de fabrika ayarlarına döndürerek inancımıza uygun hale getirmek olmalıdır. Bunların başında da helal lokmayı çok önemsememiz gerekiyor. Kanaatim odur ki; sofralarımıza giren haram lokmalarla büyüyen nesillerin kanına giren haram virüsü onları perişan ediyor ve sağlıklı sosyal bir doku oluşmuyor, her şey duman oluyor. Evlerde huzur kalmıyor, bereket bitiyor, çok kazansak ta yetmiyor, yetse de huzur gelmiyor.
Yukarıda sayılan toplumsal yaraların aslında en tesirli merhemi helal lokmadır. Kendimizin, çocuklarımızın ve sevdiklerimizin kursağına helal lokma girip, haram lokma girmediğinde bu saydığımız olumsuzluklar bir bir olumlu hale gelecektir inşallah. İnsanlık tarihinde örnekleri çoktur. Zorlar zor doğmuyor, kolayları biz zor kılıyoruz aslında. Haydi o zaman zorları kolay edelim, hayatımızdan haramları çıkaralım. Deneyin kesinlikle olumlu yönde hayatınız değişecektir. Kolay gelsin…
Faruk Başoğlu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.