Çok garip her şey.
Çok garip her şey.
Masamdaki çay bardağım bile,kumdan yapılmış.
Şu an bu kelimelerimi yazan bilgisayar ve klavyesi, sizlerin bu yazılanları okuması, iletişim teknolojisi... Kimi kablo ile kimi kablosuz sinyaller ile kilometrelerce uzaktakilerin yazımı okuması.
Kimyadaki elementler, yarı iletkenler, metaller, metal olmayanlar...
Mesela şeker, tuz, zeytinyağı, süt, yoğurt...
Günde bir öğünden üç öğüne kadar yediğimiz türlü türlü sebze, meyve ve et.. Hepsi çok garip..
İnsanların ölmesi aniden, gömülmesi toprağa, kiminin yakılması küllerinin denize ve rüzgara bırakılması..
İnsanların kurduğu birimler, teşkilatlar, gruplar, dostluklar, düşmanlıklar...
İnsanların yerleşim yerleri, kıta kıta, bölge bölge, şehir şehir, köy köy...Hepsi çok garip...
Garip, yani anlatılamayan bir şey demek..
Gülümsemek kadar, ağlamak da öyle..
Sinirlenmek ile hoş görmek de öyle..
Sevmek, sevmemek...
Üzerinde yaşadığımız dünyanın ömrü düşünülünce, ne ki bizim yaşadığımız hayat zamanı, dilimi..
Yıldızlar düşünülünce dünyanın ömrü ne ki...
Ne kadar da muhtacız insan olarak her şeye...
Havaya, suya, yemeğe...
Yalnızlığımızı giderecek kendi türlerimize...
Ve ya başka türlere...
Ne kadar da çok hüküm edemediğimiz organımız...Mesela içimizde olduğunu bildiğimiz çoğu organa hükmümüz geçmiyor..
Kalbimiz, beynimiz, gözümüz, kirpimiz, saç tellerimiz...Hepsi kendi programında belki de sebep sonuç ilişkisi içinde belli bir vakte kadar işlerini yapıyor...
Aslında, nasıl düşündüğümüzü bile bilemiyoruz, ancak düşünüyoruz bir şeyler...
Doğruyu, yanlışı sahi nasıl ayırt edebiliyoruz...
Kalbimizle mi, beynimizle mi, kemiklerimizle mi...?
Denizler çok garip, dalgalar hiç durmuyor... Gel git olayı diyoruz ama neden? Yer çekimi, gök çekimi...
Sahi kullandığımız araçlardan mesela otomobiller nasıl çalışıyor..
Gaza basıyoruz gidiyor, frene basıyorsun duruyor, elektrik aksamı başka, metal aksamı başka, elektronik aksamı başka..
Mesela, yüksek katlı bir apartmanın herhangi bir katında oturuyoruz, mesela 1. katındayız. yerden yüksekliği 2 metre mesela.. Oysa bir karınca bir iki milimlik karınca birinci kata da çıkıyor, onuncu katada... Nasıl çıkıyor değil mi?
Mesela filler, tonlarca ağırlığında, yine de bacakları taşıyor bedenini, nasıl?
Hepsinin bir izahı var belki...
İzahı olan her şey de çok garip..
Mesela, elektrik üretimi, elektriğin insanı çarpması, kendinden geçirmesi hatta öldürmesi...
Bulduğumuz alfabeler, alfabedeki harflerin şekilleri...Dünya üstündeki çeşit çeşit diller...
Hepsi çok garip...
Kimi insanın çok güzel, türkü söylüyor ve siz etkileniyorsunuz... Neden?
Etkilenen hangi organımız veya hangi organımız bir bütün olarak bizi etkiliyor...
Önem sırası var değil mi?
Mesela çok kötü bir yaralanmada, kolumuzu, bacağımızı keserek bizi hayatta tutuyorlar.. Kalbimizin çalışması için belki, belki yaşamamız için, görebilmemiz için biraz daha dünya gözüyle dünyayı ve çevremizi bir kaç organımızı feda ediyoruz...
Çok garip..
Her şey olması gerektiği gibi mi...
Ve ya neden her istediğimizi yapamıyoruz...
Uçak yapabiliyoruz hatta ışık hızında, ses hızında...Uçak yapabilmemiz için asırlar geçmiş kendi icat ettiğimiz takvimlere göre... Uçak yapacağımıza kadar neden kendimize bir kanat takamadık, bir motor takamadık mesela...
O günler de olacak mı, Bilim kurgu filmlerindeki gibi mesela, robotlar içimizde olacak da biz istediğimiz gibi hareket edebilecek miyiz?
Her şey çok garip dostlarım, düşmanlarım, sevenlerim, sevdiklerim...
Yine de garip bir yaşamda garipce yaşamayı seviyoruz...
Sevdiğimiz için mi yaşıyoruz, yoksa yaşadığımız için mi seviyoruz...
Neden herkese aynı değeri veremiyoruz, herkese verdiğimiz değer neden farklı farklı...
Sorulardan kurtul diyorlar...Sahi soru ne?
Gerçek soru ve gerçek sorunun gerçek cevabı nedir?
Siz biliyor musunuz sahiden...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.