- 580 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Milenyum
En güzel hikayeler ilk bakışta göze çarpan kalın puntolu insanların başından geçerken, en güzel güzel hikayeler üzeri karalanmış kelimelerle yazılır. Size üzeri karalanmış bu kelimelerden birkaçını hatırlatmak istiyorum.
Milenyum… Bu kelimeyi ilk duyduğumda altı yaşındaydım. O zaman saçları bukleli ablaların pazardan ya da şimdilerde neredeyse hiç kalmamış, ne sattığını hala tam olarak anlayamadığım tuhafiyelerden aldığı milenyum bileklikleri yüzünden on altı yaşıma kadar milenyum kelimesinin renkli rengarenk bir anlamı olduğunu sanırdım. Anlamının ne olduğunu öğrendikten sonra aslında o kadar da renkli bir şey olmadığını anladım. Dünyanın yeni girdiği bin yıl ve bunu büyük coşkuyla kutlayan dünyalılar… 1999 yılının 31 Aralık gecesi ertesi günün tarihi sanki bir gün sonrasına değil de 70’lerde çekilmiş kötü montajlı bilim kurgu filmlerinde geleceğin dünyası olarak tasvir edilen o çok gelişmiş dünyaya uyanacağı hissi veriyordu insana. Öyle de oldu. Önce şehirlerdeki en yükseği üç katlı olan binalar yerini yavaş yavaş yüksek apartmanlara bıraktı. Bu masumane çağdaş şehir görüntüsüne geçiş dönemi bizden öyle şeyler götürdü ki, özlemini bile duymaya fırsatımız olmadı. Bakkalların yerini süper marketler, veresiye defterlerinin yerini kredi kartları aldı. Her sıkıntıya el atan mahalle ağabeyleri yerini bir bir apartman yöneticilerine bıraktı. Balkondan balkona saatler süren muhabbetler bir bir sustu. Kapitalizm fark ettirmeden tüm güzelliklerimizi çaldı bizden. Yüksek apartmanlar dikip bizi komşularımızdan, mahallemizden, bakkalımızdan, samimiyetimizden ettiği gibi birde o apartmanlara aynalı asansörler koydu. Azami dört kişilik aynalı asansörlerde diğer üç kişiye selam vermek yerine aynada saçımızı düzeltmeyi benimsetti bize. Her şeyden kopartıp yalnızlaştırdı önce bizi ve sonra bize öyle bir arkadaş buldu ki tüm yalnızlığımızı unuttuk.
İnternet… Dünya o kadar hızlı değişiyor ve ben o kadar yavaş büyüyordum ki internet kelimesini ne zaman duydum hatırlamıyorum. Ama öyle enjekte etmiş ki kapitalizm damarlarımıza bu uyuşturucuyu, internet kelimesini ilk duyduğumda anlamını biliyordum. Bir tarafta MSN ‘den Türkiye’nin öbür ucundaki asker oğluyla konuşup “Teknolojinin gözünü seveyim.” diyen teyzelerle amcalar, bir tarafta internetten tanıştığı başka bir kadına gönlünü kaptıran derbeder ağabeyler. Muhakeme yeteneğimizi çaldı bizden internet, iyi mi kötü mü ayırt edemediğimiz ilk şey oldu ve bir daha iyiyle kötüyü hiç ayırt edemedik. Hep asker oğlumuzu görüp sevindik, kaçan kocamızın ardından ağladık. Ama interneti hayatımızdan söküp atamadık.
Öyle hızlı değişiyordu ki dünya, bir yıl önceki hiçbir şey ertesi yıla benzemiyordu. İnsanlarda bir önceki yıldaki hallerine benzemeyi eksiklik olarak görüp bu değişime ayak uydurmaya çalışıyordu. Yeni kıyafetler, yeni müzik zevkleri, beslenme alışkanlıkları, saç stilleri, konuşma tarzları her şeyiyle evrim geçiriyordu insan.
İnsanlık bu son evrimini hala tamamlamamış olsa da bu evrim tamamlandıktan sonra insanlık diye bir kavramın dönemin tarih kitaplarında bile olmayacağını düşünüyorum. Hızlı gelişen dünyaya ayak uydurmak için öyle hızlı yaşıyoruz ki neler olup bittiğinin farkına bile varmıyoruz. İnsanlar ölürken, aç kalırken, bedenlerini satarken, tecavüze uğrarken sadece izlemekle yetiniyoruz. Kapitalizm bize çelik kapılı evlerimizde saklanmayı, aynalı camlar arkasındaki ofislerimizde görmezden gelmeyi öğretti. Bugün de her şeyi görmezden geliyoruz. En vicdanı diri kalmışımız bile gördüğü yanlışı söyleyebilme cesaretiyle yetiniyor. Her yeni gün dünyanın bu hızla dönen çarkı; milyonlarca bedeni, ırkı, ruhu, kültürü, dili içine alıp öğütüyor ve bu katliama dur diyecek erdeme sahip insanlar ya deli yaftası yiyor ya da fazla sakıncalı görülüp susturuluyor. İnsanlık en büyük savaşını kendine karşı veriyor ve gün geçtikçe savaş daha da kızışıyor. Tüm dünya galibi olmayacak bir savaşta aynı safta savaşıyor ve günden güne kendimizi öldürüyoruz.
Ölüm… Bu kelimeyi duyduğum günü hatırlıyorum. Bir sabaha karşıydı ve Amerikan orduları Irak’ı bombalıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.