- 448 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güneş beklendikçe sanki geç doğar...
Bilmiyorum sana kaç yıl oldu sevgili diyemediğim zaman?
Kaç zamanın gerisinde kaldı gözlerinle konuştuğum? Uzak uzun yıllar hep geride kalan, oysa yüzün, oysa gözlerinin mavisi, oysa sesinin tınısıydı maviye yüreğimin kaydığı zaman aşımı...
Hep bildim senin sesini, hep bildik geldi dudaklarının kıvrımı ve hep koşuşturduğum rüyalarımdaydı bel büküşünün rengi…
Buna özlem kayması diyorlar akıl için, buna çoğu zaman unutulur diyorlar, oysa bir tufan bu yıldan yıla şiddetini arttıran, oysa bir bekleyiş bu canımdan can koparan veya bir tutukluk diyorlar buna özleme dair ama yıllar hep aldı benden sana doğru bir şeyler ve duramayasıya akıl tutulması oldu yüreğimdeki zonklamalar…
Nerdesin sevgili, ruhumdaki bekçiliğindi canıma can katan ve yıllar artık pek de tanıdık gelmiyor bana senden özlem getirdikçe...
Güneş beklendikçe sanki geç doğar...
Duyulmaz seslerle, yüreğine işliyorsa o sesin sahibinin düşüncesindeki tınısı, bil ki düşlediği insanla konuşur dalmıştır ulviyete... Aslında o sestir ona nefes salan... Bu sesler ve hisler çoğu zaman Aran Ovası’nda duyulur...
Belki de tüm bu yaşamın içindeki düşüncelerle, hırsla bir düşün, bir düşüncenin, bir yaşanmışlığın devamını ararken büyük bir özenle bir hayalin peşinden koşmaktı sanırım, Son yıllarda aldığım nefeslerin daralmasına sebep olan ve göğsümde kamyon geçmiş ezikliği gibi sancılar yaratan…
Galiba yaşananlar tümü varsayılan gerçeklerin dışına çıkmış sadece hayal dünyası ile düşünceden fırlayan cümlelerle savaşın içine dalmaktı bu kendi ruhum ile…
Tarif edilemez acılanmaların arkasına gizlenen olmayasıya düşüncelerle beyin gücüyle kendi kendine savaşan mantık düşünceleri…
Sen sevgili, varlığımı emanet ettiğim sen, yaşamımı bir kâbusa sokup, haz duyduğun intikam düşlerine ulaşmak için bedenimi çiğnemekten hoşlanan sen, beni kendinle sevginin doruklarına taşıma cabasının bu günlerde açığa çıkan amacın bu olduğunu riya yakışmayan sevgimde aramak bana zül olurdu… Sadece sevme duyguları ile nefes alan bedenimde bu duygularla yaşamdan zevk almak yakışırdı zaten…
Biz sevgiye ait aslolan gerçek düşleri kendimize yakıştırırken gerçekten sevmenin kuytuluğuna sokmuştuk bedenimizi de böylesine sığınmıştık o bağa…
Sen sevgili, sen, yüreğimizin kıpırtılarını barındıran sen… Sevginin asıl sahipliğini yaparken ben ona eğmiştim yüreğimi sevgi adına…
Ama bu günlere bakılınca karşıma azap çekmiş bir beden ve acılarla dürülmüş bir yürek ve saygı duymaya çalıştım bir sevgiydin bana göre…
Yanılmışım derken bile acılanmaların tarifinden uzak durma çabasındayım bu günlere göre yaşamımda…
En azından bir defa olsun beni dinle, daha sonrası mı, istediğin yerde bitsin yolculuğun, bir dinle bu aşkın özetini ki yarın sabah güneş doğunca zaten her şey yeniden başlayacak...
Bileğimizden tutulduk, sonra da vurulduk bize aşkı tanıtanla...
Sonra, bileğimizin acısı kalbimize sıçradı, ezildik, hayat bu sevgili, hayat... Arkadan gelen zamana bakma şansımız hiç olmadı, sadece senden beklemediğimiz acıları yaşadık.
Ne zamana kadar mı, işte onu hiç bilemedik...
Dar zamanların çokluğunu biz de yaşadık...
Aslında biz yaşarken birbirimizin adı ile nefes aldık…
Yıllar bizim bedenimizi eskitse de yüreğimizde yaşam savaşı verdik. Bir kendini hem de sevdiğini koruma amaçları ile…
Ve biz, sen ve ben yani sevgili, adlarımızla birbirimizde nefes aldık…
Unutulmaz yıllardı, o yıllar. Ve o yılların içinde var oldukça kanlarımıza işledi bu sevginin gücü ve yaşama güç kattı…
Her an düşünce içinde var olan adlarımıza gülümseme başlattı ve bu hayatı yaşamda bu günlere taşıdık…
Ve Sevgi, gidenin ardından sadece bakar ve kalanla beraber katlanarak büyür, ta ki kendini aşıncaya kadar sabırla kalanla kalır…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.