- 654 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YEŞİL BİR UMUTTUR ÇOCUK
Cihan devletlerinin tek varisleri, istikballeri, insanlığın en masum örnekleri, onlar ki cennetin bekçileri, iyiliğin en saf yönleridir. Kimi zaman hanemizin neşesi, kimi zaman yalnızlığımızın tek çaresidir. Belki de bitmeyen husumetlerin, süregelen tartışmaların tek masumlarıdır. Evet, çocuklarımızdan bahsediyorum sizlere.
Yaşam ile verilen en büyük savaşlarda, çocuklar kadar doğa da nasibini almıştır maalesef. Pervasızca kesildi başı çam ağacının. Bir ananın, yavrusunu alır gibi kopardılar çiçeği dalından ve kazıdılar yeryüzünden istikbalimizi. Hep çiçeğe benzetirim çocukları. Nasıl ki doğayı süsleyen çiçekse bana göre de insanlığa güzellik katan çocuklardır. Bir çiçek kadar zarif kızlarımız, edalı tavırlarla kucaklarlar sevdiklerini ve yine bir çiçek yardımıyla gönül yoldaşlığı kurarlar. Ne güzel şey olsa gerek, bir insanın diğerine baharı takdim etmesi.
Bir yerde duymuştum. Çiçeklerin kendine özgü anlamları olduğundan bahsediyorlardı. Şaşırdım. Beyaz karanfil-saflığı, ağlayan gelin-isyanı, kırmızı glayöl-isteği ve menekşe-alçak gönüllülüğü temsil etse de fark ettim ki her anlamda çiçekler, bizlere sevginin tarifini en iyi şekilde göstermektedirler. Küçüklüğümde, düğünlere bırakılan çelenklere hep ilgi duymuştum. Rengârenk ve alımlı bir havaları vardı çelenklerin. Bir de siyah çelenkler görmüştüm dedemin cenazesinde. Sonradan öğrendim ki çelenklerinde duyguları varmış meğerse. Kan ağlıyordu, siyah çelenk. Bir köşede yas tutuyordu sessizce. Çiçekler bile boyun eğiyordu insanoğluna. Ya insan? Ne denli şefkat duydu, yanı başındaki sümbüle?
Çiçekleri gördükçe, çocuk olasım gelir hep. Kırlarda deli gibi koşmak bazen, bazen ise sürünmek çimlerde... Her tarafım kir pas içinde dönmek ana yurduma. Anamın, o latif sesinden azar işitmek, her şeye rağmen tekrardan “anne” diyerek ağlamak… İşte bu denli sevmeliyiz çiçekleri. Bize getirdikleri özgürlüğü... Ne mutlu bize ki bütün duyguların, her birini bir yapıda birleştiren tanrı, insanoğluna bir de "çocukluk çağı" vermiştir. Bu çağ ki, kuşkusuz masumluğun, doğallığın ve öğrenmenin en beşeri hazzıdır. Çocuk olmak, bir yandan çiçeğe benzemektir; her rüzgârın üfleyişinden tat almaktır mütemadiyen. Yeşil bir dünya düşünüyorum, her tarafı yemyeşil; insanlar, su kadar saf ve elleri gibi vicdanları da tertemiz... Çiçekler ile bezenmiş bir köşk, her yanı yumurcaklarla dolu... Çocuk seslerinin, doğa ile bütünleşmesi...
Ne vakit uzun bir geziye çıksam, boynunu bükmüş çam ağaçlarını görüyorum yol boyunca. Belki de çocuklara inat, yaş iken eğilmiş başları. Birçok cana ev sahipliği yapan o geniş gönüllü dağ ağacı, her seher vaktinde aziz bir hayat sunuyor insanoğluna. Gözlerini açan insanoğlu, her defasında, kendisine sunulan hayatı es geçerek yine de kırmaya başlıyor ağacın kalbini. Pervasızca sallıyor tahta saplı baltasını. “Kentleşme” adı altında, düşüveriyor asırlık çınarın o mukaddes bünyesi. Betondan yapılma barınaklar sarıyor dört bir yanı. Karanlık odalar içinde, karanlık atiler kuruluyor ve oynanıyor her karesi toprağın.
Her şeye rağmen çocuk, umut kaynağı oluyor; ağaç, çok uzaklardan esin kaynağı... Suskun gözler, önüne düşüyor tek tek; şühedalar ki sürüyor ayaklarını yeryüzünden, kucak dolusu umutlar getirerek. Aydınlanıyor istikbal, bekçileri sahip çıkıyor toprağa ve toprak bir kez daha kazanıyor, beton ile muharebesini.
YEŞİL BİR UMUTTUR ÇOCUK Yazısına Yorum Yap
"YEŞİL BİR UMUTTUR ÇOCUK" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.