DÜNÜN VE BUGÜNÜN KÖPEKLERİ ÜSTÜNE
-----Pencerenin önüne koyduğu sallanan koltuğunda gri gökyüzüne bakmaktaydı.
-----“Havanın hiç tadı yok” diye söylendi kendi kendine.
-----Her an yoğun bir kar yağışının haberleri vardı meteorolojinin bültenlerinde.
-----Bir süre kendini dinlemek için gözlerini kapatmasının hemen akabinde derin bir uykunun kollarına teslim oldu istemsiz.
-----Bir zaman sonra telefonun sesiyle uyandığında, kar yağmaya başlamıştı çoktan. Hem de lapa lapa bir kar yağışı.
-----Havada dans edercesine uçuşan kar tanelerini izleme gayretinde iken, birden ilkokul yıllarında yaşadığı bir olay canlanıverdi aklında.
-------------- xxx -------------
-----İlkokul 3. Sınıfa kadar okulu ve öğretmeni olmayan kendi köyünde, keçi damından bozma bir yerde, eğitmen nezaretinde okumuştu.
-----İlkokul 4. Sınıftan itibaren de bir okulda ve öğretmen nezaretinde okuma mecburiyetinden dolayı okulu ve öğretmeni olan komşu köye gidip gelmesi gerekiyordu ders yılı boyunca.
-----Aynı köyden yaşları 10 - 11 aralığında olan 12 çocuk her gün köyün çıkışında toplanma yeri olarak belirledikleri yerde buluşup topluca komşu köye gidiyorlardı. Her ne kadar kış aylarının dışındaki zamanlarda tek başlarına da gittikleri oluyorsa da, kış aylarında bu toplu gidiş bir mecburiyetti çok tabii olarak. Çünkü kurtlar köylere kadar iniyor, yiyecek bulamadıklarında insanlara saldırabiliyorlardı. Bu nedenle toplu ve kalabalık gidişler çok daha güvenliydi.
-----Kar yağışının ve tabii olarak kış şartlarının çok ağır geçtiği bir yerde idi köyünün bulunduğu bölge. Öyle ki yoğun yağan karın, tahtadan yapılmış sıyırgı/a denilen aletlerle kürünerek iki katlı evin bir duvarının dibine atılması sonucu oluşan kar yığını, iki katlı evin damından yürüyerek aşağıya inilmesini sağlar nitelikteydi.
---------------------- xxx-------------------
-----İşte böylesi bir yoğun kar yağışının olduğu günlerden bir gün, okula gitmek için evden her zamankinden daha erken çıktığını, toplanma yerine henüz kimsenin gelmediğini görünce anlayıvermişti.
-----Biraz bekledi birileri gelir diye. Lakin henüz gelen giden yok.
-----Kışın kar üstünde sabit durduğunuzda ayaklarınızdan üşümeye başlarsınız. Hele de ayağınızda atlı / soğuk kuyu marka kara lastiklerden varsa zaten yanmışsınız demektir.
-----Annenizin özenle ördüğü nakışlı, yanlarında renkli püskülleri olan ve diz altına kadar çekilebilen yün çorapların koruması da bir yere kadardı nihayet. Üzerinizdeki kalın kazaklar da bir noktadan sonra kar, tipi, ayaz üçgenindeki zulüm sebebiyle sizden medet ummaya başlarlardı zaten.
-----Öyleyse ne yapmalı. İşte köyde büyüyen çocukların kendilerine göre olan algısı devreye girer bu safhada. Hareket etmek lazımdır üşümemek için.
-----“Madem hareket şart, deli gibi durduğum yerde zıplayıp milletin gelmesini bekleyeceğime, yavaş yavaş okuluma giderim” diye düşündü.
-----Komşu köy ile aralarındaki mesafe çocuk adımları ile 45 dakikalık bir yol olmakla birlikte, peşinize bir köpek düştüğünde bu mesafeyi katetme zamanı 20 veya 30 dakikaya düşer ki, bu performans da hiçbir zaman olimpik bir yarışmaya dahil değildi. :))
-----Kendi köyünden çıkmadan önce omzuna astığı kapkara bir bezden yapılmış çantasını bir kere daha kontrol etti. Kitapları yerindeydi. Tam gün tedrisat çerçevesinde öğlen yemeğinde eve gelme imkanı olmadığından, öğlen yemeği için annesi tarafından hazırlanan üç adet mis gibi kavurma dürümlü (dürmeçli) yufka ekmek de çantada idi.
------“Bunları sobanın üzerinde bir tarafını ısıtıp diğer tarafını kızarttıktan sonra yanında bir bardak su ile afiyetle yiyeceğim” diye mırıldandı. “Bir bardak su” diye tekrarladı, yüzüne yayılan tatlı tebessümün eşliğinde.
-----Sonra okula götürmek için evden hazırlanan ve bir ip ile bağlanan odunlar ve tezeği de şöyle bir tartarak ipinden omzuna astı ve bulunduğu yerden hareketle, komşu köye doğru yola revan oldu.
------------------------ xxx --------------
-----Köyün hemen çıkışındaki mezarlıktan tek başına geçerken her zaman olduğu gibi ürperdi. ----------Büyüklerinin öğretisinden mi yoksa mezarlığın kendine has psikolojisinden mi bilinmez, bu duygu büyüyünceye kadar onu hiç terk etmedi.
-----Mezarlık boyunca adımları biraz daha sık ve fuleliydi. Bazen sanki arkasından bir ses duyarmış gibi irkildi. Buna karşılık dönüp bakmaya cesaret dahi edemedi. Tek ve en büyük çabası bir an önce mezarlığın tam da orta yerinden geçen yolun tükenmesiydi. Kalabalık olsaydı aldırmayacaktı belki. Ama yalnız olunca böyleydi her defasında hissiyatı.
-----Kaldı ki kurt tehlikesi de her an yanı başındaydı. Mezarlığı mı kontrol etsin, dağı taşı mı izlesin kurt gelecek diye. Şaşırmıştı doğrusu. Bir daha böyle bir şey yapmayacağına ilişkin olarak kendine söz verdi. Aslında pişman da olmuştu tek başına gitme düşüncesinden. Ancak bu vakitten sonra geri adım atmak da olmazdı, yakışmazdı yani.
-----Nihayet mezarlığı geçti ve dağın dibinden devam eden yoldan sağına soluna bakınarak, güya kendince tedbirli bir vaziyette iki köy arasındaki köprüye ulaştı. Eski bir taş köprüydü bu.
-----Köprüyü geçti ve okulunun bulunduğu komşu köy yoluna döndü.
-----Okul köyün dışında bir yerdeydi. Bu sebeple köyün içine hiç girmeden arazinin ortasından okula ulaşacaktı.
-----15 dakikalık dikine bir yan yoldan sonra sağa kıvrılarak komşu köyün arazisine ulaştı. Okula varmak için 10 dakikalık bir mesafe kalmıştı.
-----Tam düzlüğe çıktığında taşlık bir yol olan okul yoluna çıkmıştı nihayet.
-----Yolun sol kenarında, yol ile aynı düzlemde olan ve aşağıya doğru uzanan arazi ile yolun sağ tarafındaki, yoldan yaklaşık 2 metre daha yüksek bir seviyede yukarıya doğru uzanan iki arazinin arasındaki yolda yürümeye başlamadan önce dönüp arkaya kendi köyü tarafına bir göz attı. Gördüğü manzara bembeyaz bir örtü idi ve kar yağışı olanca hızıyla devam etmekteydi.
-----Yolun sağ tarafındaki 2 metre yüksekliğindeki duvarın dibinden yürüyecekti yol boyunca. Yüksekte olan arazi de yukarıya doğru okulun bulunduğu köyün bahçelerinin sınırına kadar uzanmaktaydı.
-----Kendi minicik boyundan çok yukarıda olduğu için yüksek olan arazinin ötesini görmek için biraz geriye giderek ayakları üzerinde zıplayıp yukarısının güvenli olup olmadığını kontrol etmek istedi.
-----İşte bu anda olmasını hiç istemeyeceği, hayal de edemeyeceği, rüyasına girse yatağından korku ve panikle fırlayacağı bir tehlike ile karşı karşıya kaldığını farketti.
-----On kadar köpeğin bir leşin başında birbirlerine hırlayarak karınlarını doyurma çabasında olduğunu gördüğünde, tedbirli davranmak adına ne denli büyük bir hata yaptığını anladığında çok geç kalmıştı.
-----Zaten çoktan dışarı atılmış olan başıboş köpekler insanlar için daima tehlikeli olmuştur. Eğer bir de yemeğinin başında iken onları rahatsız ederseniz başınıza olmadık işleri almışsınız demektir.
-----Kış günlerinde bu tehlike bir kat daha büyür. Sebebi ise diğer aylarda bu köpekler beslenmeye yetecek malzemeyi bir şeklide bulurlar. Ama kış günlerinde bunlar ekseriya açlığa mahkumdurlar. Bir lokma yemek için de yapmayacakları şey yoktur.
-----İşte böyle bir grubun bulunduğu yerde güvende olup olmadığı endişesi ile zıplayarak hem ses hem de yarattığı görüntü itibariyle güvenliğini en ağır biçimde tehlikeye atmıştı bilmeyerek.
--------------------- xxx --------------
-----Köpekler sürü halinde bir büyük saldırganlıkla hücum ettiler o ufacık çocuğa. Öyle bir havlama korosu ile geldiler ki üstüne doğru, adeta dağı taşı yırtıyordu o olmayası sesleri.
-----Donup kalmıştı yerinde küçücük çocuk. Zaten kaçsa nereye kadar kaçacaktı. Beş metre, bilemedin on metre sonra hepsi ensesinde olacaktı.
-----Ancak köyde büyüyor olmanın verdiği avantajları da vardı, şehir çocuğunun asla sahip olamadığı. Büyükleri söylerdi hep. Köpek, korkanı bilir, kaçanı kovalardı. Karşısında direk gibi duracaksın gerektiğinde. Korksan da kıpırdamayacaksın olduğun yerden. İlla ki elinde onun işine yarayan bir şey, mesela yiyebileceği bir nevale varsa göstermelisin derhal, diye öğütleri vardı kulağının içinde.
-----Öyle yaptı. Köpekler saldırırken azimle, o ilk zıpladığı yerde mıh gibi durdu hiç kıpırdamadan. Hatta gözünü bile kırpmadan taştan bir heykel gibi kalakaldı olduğu yerde.
-----Köpeklerin tam da dibinde bulunduğu setin üstüne ne kadar zamanda geldiklerini hiç bilemedi. Ancak düşündüğü bir şey vardı ki, evden kapıdan uzak bir haldi.
-----Bu dişlerini sonuna kadar sergileyen azgın ve vahşi köpekler gelecekler, saldıracaklar, kendisini paramparça edecekler, okuma hevesi ve hayatı da bitecekti. O canım ailesi de kaybından dolayı perperişan olacaktı. Hele annesi. Hiç kıyamazdı O’na. O’nun hiçbir şey için üzülmesine dayanamazdı asla.
-----Bütün bunları bir film şeridi gibi gezdirdi gözlerinin önünde.
-----Köpekler nihayet dibinde durduğu setin kenarına kadar geldiler. Aralarında iki metre mesafe kalmıştı. Setin başında bir büyük gürültü ile ve koro halinde havlarlarken, bu küçük adamın kaçmaması, aksine kararlı bakışlarla karşılarına dikilip öylece kalması belli ki onları tedirgin etmişti bir şekilde. Aşağı inip saldırıp saldırmama duygusu arasında bocalamaya başladılar. Ancak her an inebilirler diye de korkudan dağ taş iniler olmuştu, çocuğun minicik yüreğinde. Birisinin aşağıya inmesi hepsinin topluca saldırmalarına yol açacaktı.
-----Köpekler havlamaya devam ediyor, küçük adam bir büyük dirençle karşılarında dikilmekten vazgeçmiyordu. En çok havlayanları da en küçük olanlarıydı. Çünkü onlar, o küçük köpekler!! güçsüzlüklerini bu yolla, yani boylarından büyük gürültüler çıkararak kapatmayı tercih ederlerdi.
--------------------- xxx ----------------
-----Bir nebze rahatlamıştı, köpekler aşağıya inip saldırmadıkları için. Ancak bazıları setin kenarında kar ve buz üzerinde çok dengesiz hareketler yapmaya başlayınca içinden;
------“Sanırım inmeyecekler aşağıya, ancak ya içlerinden birinin ayağı kayıp da aşağı düşerse ne olacak.?
-----Düşündü ki, setten aşağıya ayağı kayıp düşen saldırıyor diye diğerleri de peşinden gelecek ve o vahim sonuç gerçekleşecekti.
-----Hemen aklına çantasındaki o canım kavurma dürümleri (dürmeçleri) geldi. Gözlerini köpeklerden hiç ayırmadan elini çok yavaş hareketlerle siyah bezden çantasının içine soktu, bir kavurma dürümünü çıkardı, elini birazcık havaya kaldırarak ekmeğini köpeklere doğru hafifçe salladı.
-----Vay canına. O dişlerini göstererek havlayan ve bir küçük çocuğu parçalamak niyeti ile iki metre mesafeye kadar gelen köpekler birden yavşamaya başladılar hep birlikte. Havlamaları kesildi, her biri o sivri kanca gibi dişlerini geriye çekerek, kuyruklarını sağa sola sallayarak adeta gülen ve hatta ricacı gözlerle bakmaya başladılar çocuğa.
-----Çocuk başardığının farkındalığı ile rahatladı. Boynundaki şah damarının adeta patlama derecesindeki zonklamasının yerini ılık bir akıntıya bıraktığını hisseti.
-----Sonra ekmeği köpeklerin görebileceği şekilde daha da yukarıya kaldırarak köpeklerin arkasına doğru olabildiğince uzağa fırlattı. Köpekler havada uçarken açılan kavurma dürümünün peşinden koşuştururken, çocuk da gücünün yettiğince o setin dibinden, eğilerek, okula doğru can havliyle koşmaya başladı.
-----Mezarlıktan geçerken duyduğunu sandığı sesin bir benzerinin peşinden gelip gelmediğine dahi aldırmadan, arkasına hiç bakmadan bir koşu okula vardı. Kapıyı açıp içeri girdi ve o yüksek heyecan katsayısının getirisi olarak yığılıp kaldı. Okuldakiler koşarak başına geldiler. Biteviye sorulan sorulara cevap verecek hali ve mecali yoktu.
-----Zemheri diye tabir edilen kış gününün aman vermez soğuğuna rağmen terlediğini hissetti. Yığıldığı yerde bir süre kaldı. Sonra okuldakiler yoğun bir korku yaşadığını anlayınca bir bardak su getirerek içirdiler özenle.
-----Bir süre sonra kendine geldi. Yaşadıkları inanılır gibi değildi. Kış günü kurt saldırısından korkarken, köpeklerin gazabına uğramaya ramak kalmıştı.
-----Çocuk aklıyla bir daha böyle bir hata yapmanın neye mal olacağını düşünerek ürperdi derinden, adeta eti kemiğinden ayrılırcasına.
----------------------- xxx ---------------------
-----Bir süre öylece kaldı hareketsiz. O kış günü yaşadıklarını iliklerine kadar yeniden hissetti.
-----Sonra gözlerini açtı ve memleketin o günkü haliyle bugününü karşılaştırdı kendince.
-----Bugün, vatan evlatları, bağrımızda besleyip büyüttüğümüz birilerinin eliyle harcanıyordu zalimce.
-----Buna sebep olanlar ise bu ülkenin kaynak ve imkânlarını her daim sonuna kadar kullanan, hatta sömüren, ancak bugün kime hizmet ettiği bilinmeksizin vatana ihanet edecek noktadaki köpeklik seviyesine kadar gerilemiş bir güruh idi sonuçta.
-----Gün geçmiyordu ki şehit haberleri gelmesin. Birer ikişer değil, beşer onar dönüyordu çocuklarımız tabutların içinde.
-----Durum inanılacak gibi değildi. Hatta yeterince iç karartıcıydı.
-----Millet kan kusmaktaydı kısacası.
-----Artık gazete okumak ve televizyon izlemek ağır gelmeye başlamıştı ruhuna. Korkuyordu yeni bir haberle, yeni şehit ve gazilerin mevcudiyetinden.
-----Babasız kalan yetimler, yavrusunu yitiren bağrı yanık analar ve dünyası kararan eşler gitmiyordu gözlerinin önünden.
-----Bunun yanı sıra, ülkenin her tarafında başkaca türden vandallıklar baş göstermeye başlamıştı.
-----Kadınlar sevdiği, nikâhında bulunduğu veya boşandığı erkeklerin zulmüne esir ve teslim edilmişti. Onlarca kadın dövülmenin de ötesinde hunharca katledilmekteydi, azgın köpeklere has bir kudurmuşlukla.
-----Kadınlar sokağa çıkamaz, bir taksi veya minibüse binemez olmuştu tek başına. Hele de akşamın ilerleyen saatlerinde yalnız bir genç kız veya kadın, azgın kuduz tayfasının köpekleşmiş iştihalarının kurbanı olmaktaydı.
-----Küçücük çocukların emanet edildiği yurt, okul ve/veya benzeri yerlerde bu çocuklar kimi namussuzlar tarafından kirletilmekteydi acımasızca. Yani alçaklaşmış köpekliğin çok vahim başka bir hali sürüp gidiyordu ülkede.
-----Sonuç olarak memleketin tadı tuzu kalmamıştı.
-----Yüreği yanıyordu derinden.
------“Ne hale düştük, neler geldi başımıza. Biz nasıl bu kahrolası noktaya geldik, kimlerin eliyle bozulduk böyle hesapsızca.”
-----derken kendi kendine, ızdıraplı bir hasta gibi iniledi adeta.
------------------xxx.------------
-----Geçmişine göz attı hafızasında, yeniden canlanan anılar itibariyle. Ne kadar güzel yıllardı yaşanılan zamanlar. İnsanlar ne kadar dost, yaren ve arkadaştı. Kimsenin kimseden korkusu veya endişesi yoktu o zamanlar.
------“Geçmişteki zamanlarda köpeklerin en azılıları bile bir lokma ekmek görünce bırakırdı darda olanın yakasını”
------“Oysa bugünün köpeklerinin en mülayimi bile hangi imkan ve avantajı sağlarsanız sağlayın, gece gündüz kan kusturmakta millete”
-----diye söylendi, hüzünle bakarken pencereden dışarıya, memleketin haline.
04.05.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.