- 513 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖREV BİLİNCİ VE SEVGİSİ
İnsan hangi işi yaparsa yapsın, işine çok önem vermeli ve en güzel şekilde yapmaya çalışmalıdır. Amir, memur, esnaf, çiftçi, sanatçı hangi iş ve meslek sahibi olursa olsun, yaptığını işini bir ibadet aşkı üzere yapmalıdır. Hemde o işi ve sağlığı veren Yüce Allah’a daima şükrederek. Asla ve çevresine ve arkadaşlarına karşı kıskançlık yapmamalı, kötü zan beslememeli, kul haklarını asla üzerine geçirmemelidir. Kendisine dokunan iyiliklerin ve mutlulukların daha iyisini ve daha güzelini çevresindeki arkadaşlarına dokunsun istemelidir. Gayet iyi niyetli, güleryüzlü, tatlı dilli, çevresindeki insanlara güven vermelidir. Kanaatkar olmalı, kanaat sahibi olmanın en büyük zenginlik olduğunu unutmamalıdır. Herzaman sevgi ve saygı dolu olmalıdır. Eğer başarılı çalışmaları olursa amirleri tarafından mutlaka takdir edilip, ödüllendirileceğine inanmalıdır. Tabii ki, amir ve işveren de, memur ve işçilerine, kendisine dokunan bütün iyilik ve güzelliklerin dokunmasını istemelidir. Her zaman onları korumalı, haklarını gözetmeli, işçilerin alın teri kurumadan, alın terini veriniz hadis’ini unutmamalıdır. İşte buna Peygamber ahlakı denir ve böyle hareket eden ameli az dahi olsa cennetlik olacağı Peygamber müjdesini unutmamalıdır.
Amir,işçi, memur, esnaf, çiftçi, sanatkar vs herkes asla doğruluktan ayrılmamalı, devletin malını kendi malından daha fazla korumalıdır. Hz Ömer’in sohbet etmek için kendisine gelen arkadaşına; ’Dur şu devletin mumunu karartıp, kendi mumumu yakayım. Zira bunda tüyü bitmemiş yetim ve öksüzün hakkı var’ şeklindeki sözünü asla unutmamalıdır.
İnsan daima tok gözlü, kanaatkar ve teşekkür etme hasletlerini de taşımaya çalışmalıdır. Anlatıldığına göre eskiden İhsan Bey diye bir memur varmış. Sabah erkenden işine gelir, abdestli olarak besmele ile işine başlar ve oturduğu masasına geçince; ’Ya Rabbi, bana, çoluk çocuğuma, helal kazanç getiren böyle bir işi bana nasip ettiğin için sana şükürler olsun’ diye dua eder ve masasını öpermiş. Oturduğu dairesi apartmanın bodrum katında olduğu halde kapısını açıp dairesine girdiği zamanda ’Ya Rabbi sana şükürler olsun, ailecek oturabileceğimiz bir daire nasip ettin. Sağlık nasip ettin, her türlü iyilikler sendendir’ diye dua eder dairesinin kapısını öpermiş...
.. Ve Yine yıllarca YÖNETİCİLİK yapan ve GENEL MÜDÜRLÜK makamına yükselmiş bir kimseye sorarlar,Çevrende ve mesai Arkadaşların tarafından bu kadar sevilip sayılıyorsun,saygı ve hürmet görüyorsun, bunun sebebi nedir? diye.O GENEL MÜDÜRDE şöyle çok güzel bir cevap vermiş. ( Görev Hayatım boyunca insanlara karşı hep sevgi üzere olmamdan ve yaradandan dolayı yaradılanı sevmem den dolayı olsa gerek.... Birde,Bir kimse bize müracaat ettiği zaman acaba onun işini en güzel şekilde nasıl halleder,onu nasıl memnun eder,onun istediği şekilde nasıl sonuçlandırırım,diye düşünüp ,onun istediği istikamet de sonuçlandırmış olmamızdandır,) diye cevap vermiş,Böyle şefkatli davranmış olması ve böyle güzel rehberlik yapmış olması, ne kadar güzel bir özellik ne kadar Takdire şayan bir Haslet değil mi?...
....Görev aşkı, iş disiplini konusunun daha iyi anlaşılabilmesi için mahallemizde yaşayan bir hoca efendiyi örnek olarak hatırlatmak isterim. Hoca efendi 39 yıl imamlık görevi yaptığı halde, çok az izin kullanmıştı. Mahallede sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okuyarak, dua ile ismini koymadığı ve nikahlarını da kıymadığı hiçbir genç yoktu. Bütün mahallenin gençleri, Kuran’ı dua ve sureleri, 32 farzı ondan öğrenmişlerdi. 39 yıl içerisinde ahirete göçenlerin baş ucunda yasin i şerif okumuş, cenaze namazlarını kıldırmış, mezarların başında da telkin duasını okumuştur. Hiç unutmam mahallede insanların aralarında anlaşmazlık olduğu zaman, her gün mahkemelere gitmezlerdi. Hoca efendiye gelirler, o da aralarında içten gelerek, Allah için ARA BULUCULUK yapardı. Her zaman hastaları ziyaret eder, fakirlere yardım eder, insanların sevinç ve üzüntülerini paylaşırdı. Bu hoca efendinin bu davranışları bizler için ne kadar güzel bir örnektir.
.. Görev bilinci, görevde liyakat, sevgi, performans, doğruluk gerçekten çok çok önemli hasletlerdir. Yine anlatıldığına göre, eskiden bir işçi, işverene müracaat etmiş. ’Efendim, falan kimse ile şu kadar zamandır burada çalışıyorum. Arkadaşım bu kadar zamandır çok takdirnameler aldı, çok terfi etti. Ben ise hep yerimde saydım. Benim bazı haklarım verilmediği düşüncesindeyim, ne dersiniz’ deyince işveren biraz düşündükten sonra ’Evladım akşam akşam kapıda bir kamyon gördüm, onun durumunu öğren de gel bakalım’ der. Ve işçi aşağıya iner, kapıdaki kamyona bakar gelir; ’Efendim kamyonun tekerini değiştiriyorlar’ der. ’Evladım nereden gelip, nereye gidiyorlarmış. Git durumlarını öğren gel’ der. İşçi ikinci sefer gider, gelir; ’Efendim Ankara’dan İstanbul’a gidiyorlarmış’ der. İşveren üçüncü sefer gitmesi için; ’Evladım yüklerini ve bir ihtiyaçları olup olmadığını sormadın mı, git öğren gel’ der. Adam üçüncü sefer gider ve geri geldiğinde; ’Efendim yükleri çimento imiş’ der.
.. Bu söz üzerine, bu işçisinin gözünün önünde durmadan işinde terfi eden, takdir alan diğer işçisini çağırır ve; ’Evladım aşağıda, kapıda bir kamyon gördüm, durumunu bir öğren de gel bakalım’ der. Hep takdir ve terfi alan o işçisi kamyonun yanına gelir, bakar ve yukarıya çıkar. ’Efendim kamyonun sağ lastiğini değiştirmişler, yükleri çimento imiş, Ankara’dan İstanbul’a gidiyorlarmış. 5 dakika içersinde hareket edeceklermiş, bir ihtiyaçları olup olmadığını sordum, yokmuş. Teşekkür ettiler’ diye birinci seferde böyle teferruatlı cevap verince, diğer işçisine dönerek; ’Gördün mü arkadaşının niye hep takdir alıp, hep terfi ettiğinin nedenini. Sende bu arkadaşın gibi görev bilincinde olursan, kısa zamanda sende terfi eder, takdirname alırsın, üzülme merak etme. Zira, HER MARİFET BİR İLTİFATA TABİDİR,Ata sözünü de hiç unutma. Haklarının da hep korunacağının bilincinde ol bundan her zaman emin ol. Eğer birileri hakkını yerlerse, asla onlar iflah olmazlar, asla kul hakkı üzerimize geçirmemiz gerekir’ demiş.
ABDULKERİM KAYA,EMEKLİ VAİZ. 05.04.2016,ANKARA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.