- 539 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SİL BAŞTAN- ESKİYE DÖNDÜK
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş Gazetesi 04 Nisan 2016
……………………………………………
Yazımın başında, sil baştan eskiye döndük dedim ya; Hakikaten hepimiz sil baştan eski halimize döndük. İnsanlarımız da, tıpkı bir ağaç misali. Büyüme ve gelişme zamanı, meyve verme zamanı, çürüyüp yavaş yavaş yok olma zamanı var.
Köylerin birisinde bir cenaze törenine gitmiştik. Bizim kuşağın büyük bir çoğunluğu oradaydı. Arkadaşın birisi hepimizin gözlerine baktıktan sonra, bana dönerek hafiften gülümsedi. Ben de yüzümü ona çevirerek ne oldu deyince, “Eskiye döndük, hepimiz eskisi gibi bir hiç olduk. Seni biraz yazarlığın, şairliğin göndemde tutuyor. Ama bizler, hepimiz birer hiç olduk. Bir zamanlar, okula koştuk, sınavlara katıldık, en sonunda çalıştık, birer makama geldik. Yaşlandık takavit olduk. Ben kendimi bir hurda sanıyorum” Dedi. Hakikaten, ben de bir baktım ki, cenaze için gelenlere, kimisi yargıtaydan emekli hakim, kimisi banka müdürü, kimisi okul müdürü, öğretmen, memur, başkomser, polis memuru, dahası da var. Önce köyüm ile gurur duydum. Daha sonra da gerçekten halimize bakınca, birer hiç olduğumuzu gördüm ve anladım.
Bu konuya niçin girdim? Cevabını da ben vereyim. Yukarıda da dediğim gibi, bazıları bir makama gelince, kendini unutur, gözleri adam görmez, bu makamda ilelebet yaşayacağını sanır. Sonra da emekli olur, veya o görevden alınır, toplum içinde, kendisine bir tek merhaba diyenini bulamaz. Rahmetli Mustafa Türkmen, “Ahmet Bey; Buradaki, Gaziantep İl Sosyal Hizmetler Müdürü Mustafa Türkmen önemli değil. Caddede gezen Mustafa Türkmen’e verilen değer ve itibar önemlidir” derdi. Ben de hep aynısını düşünürdüm. Ben de şef kadrosunda müdür yardımcısı olarak yaklaşık 10,5 yıl çalıştım. Allahıma şükürler olsun. emekli olduktan sonra da, şeref ve itibarımı muhafaza ettiğimden dolayı, çok mutluyum. Eski mesai arkadaşlarımdan, Gaziantep Öğretmen Evinde oturup kalktıklarım var. Her zaman ve her yerde, biribirimizi güler yüzle, tatlı dil ile karşılamışızdır.
Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Elinde imkan olup da, bir arkadaşına iyilik edemeyen insan, gerçekten çok abdal bir insandır. Bir gün bu imkan elinden gidecek, yukarıda da dediğim gibi, bir hiç olacaksın. Ben 1980 li yılların başında Gaziantep Çocuk Hastanesinde Satınalma Memuru idim. Baş Hemşiremiz Aysel Çiftçi vardı. Kulakları çınlasın, arkadaşımız Mehmet Çiftçinin eşiydi. Bakarsınız ani bir zamanda odamıza girer, arkadaşlar ilacını alamayan bir hastamız var. Ağlayıp duruyor dedikten sonra, arkadaşlar 5 Tl benden der. Bir de dosya kağıdı çıkarıp, verenler kaç TL veriyorsa ismini şu kağıda yazsın, imzasını atsın der. Arkadaşlar verecekleri parayı verirler. Parayı topladıktan sonra da, yine odamıza gelerek, hesap verir ve hastanın odasını söyler. Ne olur gidin bu hastayı siz de bir ziyaret edin der. Asıl maksadı hastayı bize göstermek değil. Kendi, kendisini kontrol ettirmektir. Yani o küçük hizmeti bizim de, kendi gözümüz ile görmemizi istiyor. Haydi şimdi gel de, öyle bir iyilik etme imkanını yakala bakalım. Nasıl yakalayacaksan. Sevap işlemek için, o imkan geldi, geçti. Sohbeti yazımı Rahmetli Dostum. Cemil Cahit GÜZELBEY’in “Mezarlıkta Söyleşi” adlı şiirinden aldığım bir beyit ile bitiriiyorum.
“Birer sakit yığındır, gördüğün hep dünkü varlıklar,
Ne ibretler verir insana baktıkça mezarlıklar.
Sevgili okurlarım bugünlük de bu kadar. Sohbet köşemde, yine buluşalım. Hoşça ve dostça kalın. En güzel ve mutluluk dolu günler, hep ve hepimizin olsun diyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.