Utanması gereken yüzsüzlerin yerine biz utanıyoruz. Kahretsin
Ne yazık ki, aydınlığa yürümenin gerektiği bir çağda çirkinliklerin, güvensizliklerin, karanlığın at koşturduğu bir zamanda yaşıyoruz. Öyle bir kara zaman dilimine denk geldi ki yaşamımız. Çıkarı için kardeşin kardeşi sattığı, hırsızlığın, onursuzluğun, şerefsizliğin, adiliğin, haysiyetsizliğin, haram lokmanın tavan yaptığı, övgülerin dizildiği bir zamana denk geldik, kahretsin...
Menfaatlerimiz için kötüleri ve kötülükleri kendimize dost edinme gayreti içine girdik. Onuru, gerçek dostluğu, dürüst olmayı unuttuk!.. Onayladık kim ne kadar adilik ne kadar kötülük yaparsa, sustuk, ayıplamadık, yadırgamadık, yargılamadık, kınamadık, üstelik onlar gibi konuşmaya, onlar gibi giyinmeye, onlar gibi davranmaya heveslendik...
Oysa yaşamı anlamlı kılan şey,, temiz olan, doğru olan...
Şerefle bitirilmesi gereken en ağır ödev onurla yaşanan ve onurlu yaşanan bir ömürdür. Bu kirlenmiş pis kokuların yayıldığı çağda temiz kalmak zor bir savaştır. Ama kirlilikler içinde temiz kalabilmek önemli olduğu kadar daha bir kutsaldır...
Çıkar için el etek öpmeye, onurunu, haysiyetini satıp hayatını karartmaya değer mi bu üç günlük yaşam?...
Ne yazık ki, maskelerin arkasına saklıyoruz gerçek yüzümüzü ve kimliğimizi çoğu kez. Göz kırpıyoruz yalanlara, yalancılara, sahtekarlara sahtekarca. Ulu orta tepkimizi göstermiyoruz...
Pis bir illet sarmış her yanı, ne yana dönsek sevgisizlik, bencillik ve sahtekarlık illeti... Ağzımızı kapatıyoruz konuşmuyoruz, görmemezlikten geliyoruz görülmesi, karşı çıkılması gerekenleri.
Esmer günlerdeyiz şimdi, dört tarafta karanlıklar üşüşüyor üstümüze, isleniyor duygularımız git gide, umutlarımız inciniyor. Utanması gereken yüzsüzlerin yerine biz utanıyoruz çağımız adına, utanmak adına, yoksulluk adına, kahretsin...
Zaman öylesine katı ve acımasız ki, her şey gerçek değerini ve rengini yitirmiş sanki. Renksiz bir dünyayı hiç hayal ettiniz mi? Renksiz, gri, kirlenmiş bir dünyada yaşamayı hiç düşündünüz mü?
Çevrenizdeki insanların zevklerini ve renklerini bir düşünün. Gökyüzü, denizler, dağlar, çiçekler, ağaçlar da rengini yitirseydi nasıl olurdu hayat?...
Bu yüzden diyorum ki karanlık çağların kirliliği üzerimize bulaşarak her an bizi kirletmeye çalışsada, ilişkilerin tümüne hakim olamasak dahi ki,ilişkiler insanı etkiler; en başta bu anlamda kirlenmeye karşı uyanık olmamız gerekiyor. İnsan eğer bu dünyada temiz kalmak istiyorsa ve temiz bir insan gibi yaşamak istiyorsa bunun yükünü peşinen omuzuna almak durumundadır zorda olsa...
Gönül ışığını görmeyen gözler, nerden bilsin ki aydınlığı,insanlığı ama bir gün mutlaka bu tarihin çarkı dönecek ve bütün görkemiyle güneş doğacak yeniden. Güzel günler gelecek mutlaka. Bu umudumu hep saklı tutuyorum...
O gün gelince alçaklığın, hilekarlığın, sahtekarlığın sorulacak hesabı elbet, düzelecek her şey, karanlıklar ebedi değildir. Bir gün sevinçle koşacak çocuklar aydınlığa, şimdi her ne kadar karanlıksa, kıyılıyorsa da dost bildiğimiz aydınlık günlere. Ne olursa olsun bir gün mutlaka umutla, gerçek dostluklarla, pırıl pırıl fikirlerle, sevgilerle ışıyacak dünyamız ve hayat...
Nurı Can
YORUMLAR
Sizin profesyonel kaleminizden şiir ve nesir okumak ayrı bir keyif. Paylaşmanız vesilesiyle bu güzel yazınızı okumak imkanım olduğu için mutluyum...Konuyu işleme şekliniz ve tarzınız okumaya keyif katmakta. Güzel paylaşımınıza,edebiyata verdiğiniz emeğe ve yaşattığınız okuma keyfine teşekkürler... Tebriklerimle... Saygıyla...
Merhaba Nuri bey
Kaleme almış olduğunuz yazıda toplumun ahlaki çöküşünü ve zamanın kötü olduğunu ama her şeye rağmen
umudun yitirilmemesine yönelik güzel telkinlerle sonuçlandırdığınız yazınızda eksikliğini gördüğüm bir noktayı belirtmek isterim.
Sebep sonuç ilişkisinden yola çıkacak olursak toplumlarda var olan ve günümüz dünyasında garip ama her kesimin şiddetle şikayet ettiği ahlaki çöküntünün kaynağına bakacak olursak insan medeniyetinin geliştirmiş olduğu yönetim sistemleriyle alakalı olduğunu görebiliriz.
Kapitalin esas alındığı ,güce ulaşmak için her şeyin mübah olduğu,kültürel ve ahlaki değerlerin geri planlara itildiği,eğitim kurumlarının ticarethanelere dönüştürülerek yetiştirilen yeni nesillerin mevcut sisteme kapital temelinden bağlılığı,insani duygulardan yoksun modern görünüşlü kapital düşünen toplumları oluşturan insan aklı;Şüphesiz,ki yukarıdaki yazınızda,da belirttiğiniz gibi bir çok açmaz ve çıkmazlarla boğuşmak zorunda kalır.
İnsanlık ivedilikle bozuk yönetim sistemlerini terk etmeli ve medeniyetini fıtratına uygun şekilde düzenlemeli.
Yarınlara dair umutları canlı tutmak meselesine gelince,İnsan aklı madde temelinde düşünmeye ve kapital değerlerini arttırma çabasından vazgeçmedikçe Umut sadece temennide kalır ve yaşam içinde yer bulamaz;Bilişim çağını yaşayan İnsanlık Kıyamet denilen şeye doğru koşarken geride yitirdiklerinin farkında bile değil.İnsanlık yaratılış fıtratından uzaklaştıkça kendi yok oluşunu hazırlıyor.