BULDUKTAN SONRA
İşte o seni bulduktan sonra karanfilim, değişen dünyanın rengi, günlerin parlaklığı hatta gün batışlarının bile kasvetinin dağılması değil miydi?
Değişen hayat, renklenen günler sanki güneşlerin hiç batmadığı bir dünyada en mutlu zamanların yaşandığı ve her şeyin renginin değişmesi, kararmış bulutların yerine gün gibi aydınlık, çiçekler gibi parlak güneşlerin doğması değil miydi?
Bütün çiçeklerin karanfil kokması, sevda dağlarından esen rüzgârların gönüllere mısra mısra şiir olarak girmesi ve üşüyen ellerin aşkın sıcaklığında ısınması değil miydi?
Yağan sevgi yağmurlarında buse ağaçları nasıl hayat bulduysa sende seni tanıyarak gerçek hayatın bulunması gerçek sevgilerin gün yüzüne çıkması değil miydi ki?
Bu sende seni tanıyamayanlara verilecek en büyük hayat dersi olmadı mı?
Sende gerçek seni gören bu gözler bir al karanfilde dünyanın en güzel hislerini en güzel zamanlar da en güzel hissedişlerle sunmanın ötesinde neydi ki?
İşte karanfilim senin için sana yazılan bütün bunlar bu nedenle ne bir hayal ürünü nede edebi bir roman değildir.
Bu yazılanlar bir duygu birikiminin yıllarca bir arayışın sonunda bulunan gerçeklerin, gerçek duyguların, gerçek sevgilerin bir dal çiçekte köklenişidir.
Yepyeni bir hayatın ve dünyaya ömrün hazanında ve hatta her şeyi kaybettim denilen bir zaman da yeniden gelişin haykırışıdır.
Yaşam denilen zaman diliminin son parçasın da sadece varlığınla ve bu varlığına olan bağlılığın tezahürü sevginle oluşan mutluluktan başka ne olabilir ki?
Bu haykırışın ürünü olan satırlar ve duyguların ifadesi olan aciz mısralar sıradan şiirler belki, belki edebi yönü olmayan çok kimse için hiç bir anlam taşımayan gerçek sevgileri yüreklerin de hissedemeyenlere hiç bir şey anlatamayan kelime yığınından başka bir şey olmayabilir.
Ama zamansız duygu sağanağında sırılsıklam ıslanan karanfiller için bu böyle olmamalı; Çünkü her harfinde her satırında milyonlarca anı milyarlarca kez en büyük sevginin en kutsal duyguların varlığından haberi olmayanlara böyle bir sevgiyi göremeyenlere belki de bir daha hiç tanımaya fırsatları da olmayacağının anlatılmasından başka bir şey değildir.
Bunlar her biri saniye saniye yaşanan zamanların şahidi karanfillerin kaderi ve gerçek sevgileri anlayamayan kalpsizlerin ellerinde solup giderken kanlarıyla sevda çiçeklerine can vermeye çalışanların yüreklerinin bitmek tükenmek bilmeyen sevgilerinin büyüklüğü değil midir?
Bu dünya elbet fani ama bu dünyada yaşanmış masal kahramanları Leyla ile mecnunun , Ferhat ile şirinin bile duygularını gölgede bırakacak kadar güçlü sağlam ve gerçek sevgilerin var olduğunun yaşandığının ve yaşanmakta olduğunun ispatıdır bunlar.
Zaman gelmiş coşmuş karanfillerin gönlü, zaman gelmiş üzülmüş, bükmüşler boyunlarını ve yalnızlığı yaşamışlar, yalnızlığa mahkum olmuşlar ama yinede soldurmamış onları gerçek seven yürekler unutmamışlar bir saniye bile, kanlarıyla sulamışlar, büyütmüşler sevgi bahçelerinde.
Ve bu gerçek sevenler yılmadan usanmadan vermiş benliğini, ömürleri boyunca vermeye de yemin etmişler.
Ancak çok sevilenler böylesine büyük bir sevginin kıymetini hiç ama hiç bilmeseler de mahşere taşınacak bir sevgi doğmuş karanfillerin renginden.
Hepsi bir zaman dilimi, hepsi ayrı bir yaşam gerçeği hepsi ayrı ayrı üzüntülerin sevinçlerin eli, dili, kolu, gözü olmuş ama yinede hepsi bir bütün olarak dünyanın en büyük sevgisi en kutsal duyguları olarak halâ karanfillerin canlılığında ve renginde yaşamını sürdürüyor gerçek seven gönüllerde.
Doğmasına doğmuş, yıllar sonra ilk defa bir parlak güneş, açmış en güzel renkleriyle karanfiller ama değer bilmeyenlerin elinde kalmakmış kaderleri.
Kaderine isyan etmiş sonunda karanfiller.
Ve bu isyanın sonucu sonu olmuş ömürlerinin.
Sevmek değil marifet bu sevgiyi taşımakmış öğrenmiş fakat geçmiş zaman.
Karmakarışık duyguları yaşamış çok kısa zamanda sevda çiçekleri; Bir taraftan sevildiklerine inanamamış diğer taraftan ölüm korkusu sarmış bütün benliklerini bu zor ikilemde bocalamış kalmış.
Hazmedememiş yorgun yürekleri kaybetmeyi ama düşünememişlerde zaten kaybettiklerini.
Taşıyamamış senelerin acısı ile zayıflayan dalları bu yükü. Tek tesellileri kalmış artık gerçek sevgiyi anlayanlar yaşatıyormuş mısra mısra şiirlerde. Yine bir teselli olmuş yüreklerine çiçekleri gönül gözü ile görebilenlerin yaşatmaları halâ.
Hüsran da olsa sevgiler güneş çok uzaklarda da doğsa artık, yıldızlar gecelere şarkı söylemese de düşlerde, buse ağaçları germese de dallarını sevenler üzerine bitmez hayaller yine de sevenlerin gönüllerinde.
Hayallerin çoğu gerçek olmasa da, ulaşılamasa da hayallerin çoğuna yine hayal etmekten vazgeçemez sevenler.
Her zaman yaşayacaksın karanfilim her gün büyüyen sevginle kalbimde ve yine hayallerimde olacaksın anılarınla ömrüm boyu........
Sevgilerimle
Hayrettin Tarhan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.