- 2540 Okunma
- 9 Yorum
- 1 Beğeni
HEYKELİNİ DİKTİĞİMİZ PAPA-ÇANAKKALE SAVAŞLARININ BİR BAŞKA HİKAYESİ
1918 Yılında I. Dünya Savaşı sona ererken İstanbul’da yayınlanan Âtî Gazetesi bir kampanya başlatmıştı. Bu kampanya aslında tam anlamıyla Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktı. Çünkü kampanyada istenen şey , zamanın papası 15. Benedictus’un heykelinin İstanbul’da uygun bir yere dikilmesiydi.
Sanırım okuyucular içinde bu konuyu benim gibi ilk defa öğrenenler de aynen benim yaptığım gibi ‘’Aaaa ‘’ Demişlerdir. Ama asıl şaşırtıcı olan bir yerel gazetenin böyle bir kampanya başlatması değildi. Daha da şaşırtıcı olan şey Mondros Ateşkes Antlaşması ile ülke işgale başlandığı yıllarda böyle bir kampanyanın başlatılmış olmasından ziyade İslamın Halifesi ve Osmanlı ülkesinin Padişahı olan Vahdettin’in bu kampanyayı desteklemesiydi.
Peki bayram değildi, seyran değildi o halde Papa 15. Benedictus’un heykeli niçin dikilecekti İstanbul’a? Bu papanın bir hayrı mı dokunmuştu biz Müslüman Türklere.
Evet…Papanın Müslüman Türklere bir hayrı dokundu mu dokunmadı mı sorusuna daha sonra cevap vermek üzere biz papanın heykelinin dikilmesi olayı ile devam edelim.
İstanbul gibi hem Osmanlı Devletinin, hem de Hilafet makamının başkenti olan bir şehrin göbeğinde bir papanın heykelinin dikilmesi elbette Müslüman Türk halkı tarafından hiç de hoş karşılanacak bir olay değildi. O halde bu heykel öyle bir yere dikilmeliydi ki pek göze batmasın. İşte bunun için en uygun yer olarak da İstanbul- Harbiye’deki Norte Dame de Sion Lisesi içindeki Saint Esprit katedrali’nin avlusuna dikilmesine karar verildi. ( Hali hazırda Türkiye’deki en büyük Katolik Katedrali.)
Notre Dame de Sion, özel bir Fransız Lisesi olup bir rahibe okuluydu ve tanınmış mezunları arasında şu isimler yer alıyordu: Afet İnan(Atatürk’ün manevi kızı ),Ayla Algan( Tiyatro sanatçısı) Bedia Muvahhit( İlk kadın tiyatro sanatçılarımızdan ) , Leyla Alaton( İş Kadını ) , Nazlı Ilıcak( Gazeteci) ,Pelin Çift( TRT 1 De Öteki Gündem Programının moderatörü) ,,Pınar Selek( 9 Temmuz 1998 tarihinde meydana gelen 7 kişini öldüğü, 9’u yabancı uyruklu 127 kişinin yaralandığı Mısır Çarşısı’ndaki patlamanın onun tarafından düzenlendiği iddia edildiyse de bu davalardan beraat etti.- Sosyolog, feminist, anti- militarist olarak tanınıyor) Mine G. Kırıkkanat( Gazeteci), Matild Manukyan( Genelevler Patoniçesi- Türkiye-İstanbul vergi rekortmeni.)
Papa 15. Benedictus’un heykelinin dikileceği yer belli olduktan sonra bu heykelin yapımı ve dikilmesi elbette parayla olacağı için bir yardım kampanyası başlatıldı. Bu yardım kampanyasına pek çok gayrimüslimin yanında Yahudiler ve hatta Müslüman Türkler de olabildiğince katkı sağladılar. Bu arada Padişah Vahdettin ile Mısır Hidivi de o zaman için çok büyük bir para olan 500 Liralık, Osmanlı Bankası ise 300 Liralık bir hibede bulundu.
Heykelin yapılması işi İtalyanın sanatçı bir sülalesi olan Medci ailesinden Quattrini’ye verildi ve bu heykeltıraş üç yıllık bir çalışma sonunda 1921 yılı sonlarına doğru heykeli tamamladı. Heykel 11 Aralık 1921 de şehzade Abdülmecit’in de ( İleride son Osmanlı Halifesi olacaktır .) katıldığı bir törenle açıldı.
Heykelde Papa, dini kıyafetleri ve elinde adil barışı simgeleyen bir kağıt rulosu olduğu halde tasvir edilmişti. Osmanlı bürokrasisi ise heykelin altına ‘’ Dünya trajedisinin büyük papası… Milliyete ve dine bakmadan tüm insanlığa kanat geren…( Al Grande Pontefice dell o’ra tragica mondiale Benedetto XV. Benefattore dei popli senza distinzione di nazioanalita e di religione in segno di riconescenza l’Oriente 1914-1919 ) Yazdırmıştı.
Şimdi gelelim neden sorusunun cevabına?
Papa 15. Benedictus’un heykeli niçin dikildi İstanbul’a
Tam adı Giacomo Paolo Giovanni Battista della Chiesa olan 15. Benedictus henüz üç aylık bir kardinalken papa 10. Pius’un ölümü üzerine 1914 yılında Papa seçilmişti. Aslında bu olayın Avrupa’da heyecan yaratması gerekirdi ama I. Dünya Savaşı başlamıştı. Dolayısıyla 15. Benedictus’un Papa seçilmesi, I. Dünya Savaşının gölgesinde kaldı. Hele de papa seçilir seçilmez tam bir savaş karşıtı görüntüsü çizmesi, savaşı ‘’Avrupa’nın İntiharı’’ Diyerek lanetlemesi sebebiyle Hristiyan Avrupa ve Amerikalı siyasetçiler tarafından hoş karşılanmadı ve sevimsiz buldular bu sıska papayı. Hatta Vatikan’daki kardinaller bile oldukça sevimsiz bulmuşlardı bu sıska adamı ( Kendileri seçtikleri halde)
Evet..Oldukça sıskaydı bu papa. Vatikan’da papa adayları için hazır bulundurulan üç papa kıyafeti içinde en küçüğü olanı bile 15. Benedictus’a oldukça bol gelmekteydi.
Oldukça barış yanlısı olan bu papa kısa süre sonra gerçekten de heykelinin kaidesinde de yazıldığı gibi din ve millet farkı gözetmeden savaşta esir edilenler ve yaralananlar için kolları sıvadı. Mesela Basra’da Türk yaralılara iyi bakılması için bir hastane kurulmasına önayak oldu ki bu hastanede günde altmış hastaya bakılıyordu.
Papa 15. Benedictus’un ismi bizim tarihimizde en çok Çanakkale savaşları sebebiyle geçmiştir.
Çanakkale Savaşı 1916 yılının Ocak ayı başlarında tamamen bitmişti ama İngiliz, Fransız ve Avusturyalılar için çok önemli bir sorun vardı: O topraklarda bıraktıkları ölüleri. Çünkü oldukça sert bir toprağa sahip olan Gelibolu’da ölülerini doğru düzgün gömememişlerdi bile.
Savaş bittikten sonra ABD nin istanbul’daki elçisi Morgethau’yu devreye sokarak mezarlarının korunması ve düzeltilmesi için arabuluculuk teklif ettiler. Morgenthau ise Osmanlı hükümetine müracaat ettiğinde ona özet olarak ‘’ Merak etme, biz her türlü bakımı, onarımı ve korumayı sağlıyoruz’’ Denmişti ama işin aslı hiç de öyle değildi. Düşman Gelibolu’yu tamamen terk ettikten sonra o boş bölgelere gelen köylüler ve bazı çapulcular Hristiyan mezarlarının başına dikilmiş tahta haçları söküp yakacak olarak kullandıkları gibi, zaten bir karış toprağa gömülmüş olan ölülerin mezarlarını açıyor ve mezarlarda bulabildikleri değerli olabilecek eşyaları alıyorlardı. Ayrıca geceleri vahşi hayvanlar mezarları eşiyor ve çıkardıkları cesetleri yiyorlardı. Durum aslında oldukça vahimdi.
Morgenthau’dan istedikleri sonucu alamayan Hristiyan alemi bu sefer sevimsiz buldukları papaya yöneldiler ve ona yalvarmaya başladılar ‘’ Aman papa, canım papa, bu işie sen bir el at’’ Diyerek.
İngiliz Hükümetinin ricaları ve sıkıştırmaları sonucu Papa 15. Benedictus, papalık temsilcisi Monsegnor Dolci’yi görevlendirdi. Osmanlı Hükümeti Dolci’ye izin verdi . Dolci savaş alanını gezdi, fotoğraflarını çekti ve papaya bir rapor sundu.Tabii ki Dolci gelmeden önce ufak çapta bir düzenleme yapılmıştı ama hâla ortada olan cesetler vardı savaş alanında.
Her ne kadar papanın bizzat kendisi gelmese de geleceği haberi bile biraz olsun işe yaramış, mezar yerleri tel örgülerle çevrilmiş, başındaki tahta haçları sökülmüş olan mezarların başına bir taş konmuş ( Her ne kadar ters yönde konsa da ) Bölgeye köylülerin ve yağmacıların girmesinin önüne geçilmişti.
1919 yılına gelindiğinde ise İngiliz, Fransız ve Avusturyalıların bölgeye gelmelerine ve kendi ölülerinin cesetlerini kendi mezarlarına gömmelerine izin verilmişti.
Bölgeye gelen İngilizler kendi cesetlerini tasnif edip gömerken Türkler buldukları kemikleri ve kafataslarını topluca defnettiler.
Papa 15. Benedictus Savaş mağdurları için de oldukça fazla emek sarf etti. Özellikle İngiliz ve Fransızların elinde esir bulunan Türkler, papanın girişimleriyle çok fazla sıkıntı yaşamadılar ( cephelerdeki esirlerden değil, Avrupa’ya nakledilen esirlerden bahsediyorum ) Ancak bunlar öyle çok da fazla değillerdi.
Aynı şekilde Türklerin elinde bulunan esirlerle ilgili olarak da girişimlerde bulundu papa. Bu girişimleri içinde yine Çanakkale Savaşları ile ilgili olan oldukça ilginç bir durum vardır.
Çanakkale Deniz savaşlarında AE2 adlı bir Avustralya denizaltısı ilk kez Çanakkale Boğazını geçerek Marmara denizine girmişti.( 25 Nisan 1915 ) Ancak bu sevinci uzun sürmedi. Sultanhisar gambotumuz bu denizaltının peşine düştü ve onun su üstüne çıktığı bir anda periskopunu vurdu. Daha sonra da kendinden en az on kat ağır olan bu denizaltıyı batırmak için direkt üzerine mahmuzlama harekatı yaptı. AE2 , mürettebatı ile birlikte teslim olmak zorunda kalmıştı.
İşte Sultanhisar’ın esir ettiği bu AE2 Denizaltısının mürettebatı esir olarak Afyon’a gönderilmişti. Orada tutuluyorlardı.
Papa bu esirlerin de serbest bırakılması için girişimde bulundu ve yine ABD elçisi Morgenthau ve Monsegnor Dolci devreye girdi. Morgenthau ,direkt Enver Paşa ile görüştü. Enver Paşa ise esirleri bir şartla serbest bırakacağını söyledi: Bir daha Türklerle savaşmayacaklarına dair yemin ederlerse…
Esirlerden AE2 Denizaltısının Kaptanı Yüzbaşı Stocker böyle bir yemin yapamayacağını söyleyince onun esareti devam etti ama Teğmen Fitzgerald derhal yemin etti ve serbest bırakıldı.
Bu barışsever papa ile ilgili iki ufak anekdot daha ekleyerek noktalıyalım:
Papa 15. Benedictus papa olur olmaz kalıcı bir dünya barışı için kolları sıvamıştı ve savaşı da Avrupa’nın intiharı olarak görmüştü ya, ve o yıllara pek de rağbet edilmemişti ya fikirlerine…Daha sonra 1919 daki Paris Barış Konferansına katılmayı ve kalıcı bir dünya barışı ile ilgili görüşlerini burada ortaya koymayı çok istemesine rağmen ABD Başkanı Wilson tarafından engellendi bu girişimi. Ancak, papanın kalıcı barış girişimini engelleyen Wilson, Paris barış konferansına Wilson İlkeleri adı verilen 12 Maddelik bir barış paketiyle gelmişti.
Bu çok anlamlıydı aslında. Çünkü ABD ‘’ Bundan böyle dünyanın süper gücü benim. Ben ne öksürüsem o olur’’ Demek istiyordu aslında.
Veeee bahtsız papa 15. Benedictus İstanbul’da 11 Aralık 1921 de heykelinin açılmasından yaklaşık bir ay sonra hayata gözlerini yumdu. Yani ‘’ Oh oh ohh. Çok şükür dostlar, Bir Müslüman ülkesinde benim bir heykelim var’’ ın zevkini maalesef ancak bir ay tadabildi.
RESİMLER:
1- Papa 15. Benedictus
2- Papa 15. Benedictus’un heykelini diktiğimiz Notre Dame de Sion Lisesinin bahçesindeki Saint Esprit Katedrali ve papanın heykeli
3- Papa 15. Benedictus’un heykeli
4- Çanakkale’de 1919 yılında Türk olmayan askerlerin cesetlerinin tasnif ve defin işlemleri.
5- Çanakkale’de 1919 yılında Türk askerlerinin cesetlerinin tasnif ve defin işlemleri.
6- Çanakkale savaşları sırasında Marmara’ya girebilen tek denizaltı olan Avustalya’nın AE2 Denizaltısını batıran Sultanhisar gambotumuz ve kaptanı Yüzbaşı Ali Rıza.
7- Papa 15. Benedictus’un ölümü.
YORUMLAR
Yine güzel bir konu.Tarihçiye yakışır şekilde açıklamışsın.İnan ben de ilk defa okuyorum;İstanbul'da bir Papanın heykelinin olduğunu.Teşekkürlerimle...Selam ve sevgiler sunarım.
sami biberoğulları
Ben de yeni öğrendim bu bilgiyi ve dostlarla paylaşayım dedim.
Selam ve sevgiler.
Sevgili Kardeşim,
Bu konuyu bilgi dağarcığım atlamış.
Hatırlattığın için çok teşekkür ederim .
Oldukça bilinmeyen bir konuda aydınlattın .
Saygı ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bu bilgiden benim de haberim yoktu. Çanakkale Savaşlarıyla ilgili değişik bir şeyler ararken bunu buldum, yazayım dedim.
Selam ve sevgilerimle.
Osmanlicilik oynayan bugünkü birtakim zihniyet Emir'ül Mümin sifatli Halife'nin Papa'nin heykelini Der Saadet'e diktirmesini veya dikilmesine izin ve destek vermesini biraz elestirsinler boylarini görelim :)))
Vay halife vay, putçu muymus neymis acaba bu Halife :)))
Ha dogru ya ayni Halife Hilefet makamini ingilizlere direnis bile göstermeden veren Halife degil mi, islam aleminin kalbi Istanbul, bu kalbin merkezi de Hilafet makaminin bulundugu saraydir, o saraya ingilizler girdiginde halifemiz beylik tabancasina bile el atmadan, kilincini bile çekmeden teslim etmisti hilafet makamini.
Sonra diyorlar ki, iste hilafet kaldirildi, ya hu iste bu olay bile ispat ki, hilafet makami yikilmistir bitmistir.
Atatürk demekki "Nutuk" ilk paragrafinda hilafet makami soysuzlasti ibaresini düserken hakliymis.
Soysuzlasmak kelime manasi kadar, bir o kadar da itibarsizlasmak demektir, bozulmak demektir.
Bu bilgiler en çok Osmanlicilik oynayan kesimler tarafindan ögrenilsin.
Her zaman diyoruz ki, Osmanlicilik rüyasi górenler, hangi Osmanli'nin rüyasini görüyorlar, Fatih Sultan Mehmed'in Osmanlisi mi, II.Selim Osmanlisi mi, Papa heykeli dikilmesini isteyen Osmanli mi, Sevr'i imzalayan Osmanli mi....
Güzel Sami beg hocam, çok faydali bir paylasim.
Saygilarimla,
sami biberoğulları
Bir tarihçi olarak ben olanı yazmakla mükellefim. Vatandaş nasıl yorumlar işte işin o kısmı vatandaşın ferasetine kalmış bir şey.
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, önce espri olarak düşündüm, ama şimdi ciddi ciddi yazıyorum ki, İlber Ortaylı'nın, Murat Bardakçı'nın heykelleri dikilirse, sizinki de yer almalı yanlarında...:)
Yine ilginç bir konu ve güzel bir anlatımla bilgilendirdiniz, aydınlattınız bizleri...
Varolasınız...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Bu yazdıklarım keşke bizzat kendi araştırmalarım sonucunda bulduğum şeyler olsa. O zaman ben de isterdim heykelimin dikilmesini))))))
Ama var olan bilgiler. Ben sadece neye, nerede bakmam gerektiği konusunda bir adım öndeyim bazı dostlara nazaran. Tabii ki tarihçi olmanın avantajı bu.
İlgin için tekrar teşekkür ediyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Şu denizaltı meselesi çok ilgimi çekti.
Çokça incelediğim bir konudur bu deniz savaşları.
Marmara'da batıracak gemi bulamayan ve işsiz kaldığı için geri giden denizaltıları biliyordum da, bu esir alınanı bilmiyordum.
O heykel herhalde hala yerinde duruyordur.
sami biberoğulları
Çanakkalre Savaşlarının en es geçilen kısmıdır denizlerde olan savaşlar. Mesela bu savaşlarda Sultanhisar yanında bir de Muavenet-i Milliye Gemimizin yaptıkları vardır ki dillere destan.
Bu ufacık gemi İngilizlerin koskoca Goliath gemisini batırmış ve Winston Churchill in istifasına sebep olmuştur bu başarısı ile.
Var olmasına var da maalesef biz sadece Nusrat'ı biliyoruz.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Hepsi bu kadarsı. Bu yazının devamı yok yani. Ne sonuca vardıysan hepsi bu yazının içinde.
Selam ve sevgilerimle.
Bu güzel biligileri edinmekte yara olduğumu düşünüyorum,dini milliyeti ne olursa olsun insanlık ve barış adına yapılan girişimleri desteklemek te bütün insanlara düşen bir görevdir.Teşekkürler Sami biberoğulları
hocam.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.