- 340 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Zorunlu Nesil
Her yaptığı işi dini ve milleti için düşünen, tasarlayan ve uygulayan bir nesil geçmişte olduğu gibi bugünde şartların başında gelir. Böyle bir nesli istemeyen ve bilinçli bir neslin varlığından korkan düşmanlar hep aynı yolu izlediler. Düşman, askeri kuvvetiyle sınırları geçemediği takdirde her zaman kaleyi içten fethetmeyi kurgulamıştır.
Bunu sadece bu tür işlerde pek maharetli olan Batılı değil, savaşmak nedir bilmeyen fakat her türlü kirli işi ustalıkla planlayan Çinliler de yaptılar. Savaş meydanlarında atlar altında çiğnenmekten bıkan Çinliler, Türk kağanlarına bazen suikast, bazen de fikir çeldirici olması için hep akrabalık bağı kurmak isteyip Çinli bir hatun gönderdiler. Çok zamanda bu plan işe yaramış ve kale "içten fethedilmişti".
Bugün elbette devletler düşman gördükleri devletleri bu tür ilkel oyunlarla kandırmaya çalışmıyor. Bugün çok daha tehlikelisi ve tesirlisi, etkisi birkaç nesil sürecek bir planın temelleri görünürde televizyonlarla, fakat işin aslında Tanzimatta atılmıştı. Batıcılık gibi zerre yararı olmayan, tamamen Batılının ahlaksız kültürünü kendisine empoze edici, birkaç tane ahlak nedir bilmeyen yazarın gençliğe özendirdiği bu yararsız fikir akımı bile rağbet görmüştü. Batılı, elimizde olan tüm manevi değerleri söküp alma planını Tanzimatta başlatmıştı; halende devam eden bir yıkılışın tablosudur bu.
Televizyondan eksik olmayan, ne dini ölçülere ne milli değerlere uymayan türlü programlar, diziler bir neslin beynini uyuşturmak için yoğun ve yıkıcı bir çaba gösteriyor. Ne acıdır ki, önü alınamaz bu ahlaksızlıklar gururla sergilenirken, bizler elimiz kolumuz bağlı halde, ecdadın mezarından özlemini çektiği neslin halini çaresizlik ve ızdırapla izliyoruz. Düşmanın kendisine en büyük tehlike olarak gördüğü gençliğe özünü hatırlatmak ve ülkülerini öğretmek, işin farkında olanların sorumluluğudur.
Nesiller gelip geçer, fakat nesillerin bıraktıkları geçmez. Ülkemiz için, ülkümüz için, milletimizin varlığı için ve dinimize hizmet için zorunlu bir nesil doğacak. O neslin zorunluluğu, doğduğu zamanda ve bulunduğu mekanda saklıdır. Öyle zeki ve yetenekli bir nesil ki, düşmanları onların sırlarını ancak mağlubiyete uğradıklarında kavrayabilecek. Bu nesil öyle ya da böyle gelecek. Zaman ve mekanın şartları tetikleyecek bunu. Burada önemli olan, bu nesle kimlerin katkı sağladığı olacaktır. Zorunlu neslin davası ve yükü kadar güçtür bu zorlu yol.
YORUMLAR
Batuhan gardasim,
Sen yazinda Tanzimat'tan bahsetmissin, ben de birkaç söz kapitülasyonlar hakkinda edeyim.
Yabanci kökenli kelime oldugu için, kapitülasyon kelimesi Türk'ler tarafindan kullanildiginda bilimsel bir hava estirir. Bu kelimeyi söylemeyi ögrenenler genelde marifet filan zannederler.
Yabanci literatürde kapitülasyon, pes etmek, teslim olmak, maglubiyeti kabullenmek manalarina da gelir.
Bizde Osmanli'yi anlatanlar, Tanzimat Fermani'ni da zaman zaman güzel göstermeye çalistiklari gibi, ki iyi olmayan yönlerini sen ifade etmeye çalismissin yazinda, iste ayni sekilde Osmanlicilik oynamayi görev sayan, hele de bu son yillarda bir Osmanlicilik furyasi aldi basini gitti, iste bu kapitülasyonlarin manasini bir türlü tam idrak edemediler.
Kapitülasyon teslimiyetçiliktir, yenilgiyi kabul etmektir, pes etmektir, iflas etmektir....
Bu ister siyasi olsun, ister iktisadi yani ekonomik olsun hiç farketmez, teslim olmak hep o ayni teslim olmaktir. Koskoca cihan devleti eger herhangi bir mevzuda teslim oluyorsa, elbette bunun zaman içerisinde çok büyük sonuçlar doguracagi asikardir, alenidir.
Atatürk'ü de anlamadi yurdumuzdaki ilericiler! sözüm ona aydinlar, enteller...
Atatürk muasir medeniyet seviyesini yakalamaktan bahsetti evet, fakat yakalayip yerinde saymaktan bahsetmedi. Atatürk o an hali hazirdaki muasir medeniyeti yakalayip, onu geçip tabiri caizse bizzat Türkiye'nin muasir medeniyet kabul edildigi bir hedeften bahsediyordu.
Yani zamanin teknolojisini yakalamak, geri kaldigimiz her konuda batiyi yakalamak, fakat sonra ayni batiyi geçip, Bati'nin bizi muasir medeniyet kabul edecegi bir seviyeye ulasmakti hedef.
Atatürk'ü kendi dönemindeki çagdaslari, kendi zamaninin insanlari anlamadi, malesef ki üstünden 80-90 yil geçti ve hala bugün onu anlamayanlar var, hala var.
Ne diyim ki, Allah sonumuzu hayretsin.
Milli ülküler denilir, milli hedefler. Türklerin devlet eliyle, millet eliyle hedefler belirlemesi gerek topluca amaçladigimiz. Milli ülkümüz olmadikca, böyle avare gençlik olur. Elbette iyi gençlerimizi tenzih ederim, fakat múthis sayida basibos bir gençlik te var, yok degil.
Saygilarimla,