- 1449 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİMİNDE DİNİ TASAVVUFİ VE AHLAKİ TERBİYE ŞART..
Dün her zaman olduğu gibi Bahsılı’ya gidiyordum.
Çarşıdan Bahşılı Belediyesinin mavi renkle boyanmış küçük otobüsüne bindim.
Her pazar günü aynı saatlerde öğleden sonra otobüse binerim.
Ertesi gün de öğleden sonra Kırıkkale’ye dönerim.
Öğrenciler YGS den çıkmışlar otobüs hayli kalabalıktı.
Neyse ben zar zor bir koltuk bulup oturabildim.
Ne öyle yer vereyim yol açayım gençler bizden önce çoktan koltuklara kurulmuşlardı.
Arka tarafta kızlı erkekli gruptan bol kahkaha ve gülüşmeli sesler gelmekteydi.
Gençlik dedim kendi kendime zamane gençliği biz böyle miydik..
Biraz sonra göz gezdirdim ön tarafta ayakta 65 yaşlarında benden on yaş büyük amca ayaktaydı ve elinde de yükü vardı.
Orta sıralarda yaşlıca açık bir bayan oğlu ve küçük torunuyla ayakta gidiyordu.
Koltuklarda ise ünüversite giriş sınavını kazanmak için ter akıtmış sanki Çanakkale cephesinden dönen yorgun argın bezgin birazda azgın gençler vardı.Dikkatlice defalarca yan gözle baktım.
Utandıkları her halinden belliydi ama bir türlü kalkıp da yer verelim demediler.
Bahşılı’ya kadar böylece gittik.
Biraz sonra Celal Bayar Parkında kızlı erkekli gruplar halinde el ele kol kola indiler..
Ne de olsa bende yaşlıydım.
Aklıma kalkayım yer vereyim dedim sonra gençler mahcup olurlar diye vaz geçtim.
Bugün gelirken baktım ön sıraların hamile gazi ve yaşlılara ayrıldığı her tarafta gösteriliyordu..
Aklıma ne geldi biliyor musunuz?
Belediye otobüslerine koltukta oturan tatlı bir eşek sıpası resmi ile ayakta bekleyen Hacı amca ve Hacı teyzelerin resmi asılsa acaba bu gençlere güzel bir uyarı olmaz mı?
Eşek sıpası ağır derseniz koyun ya da keçi yavrusu da olabilir.
Bu gençlerin insan yavrusu gibi davranmadıkları kesin ama..
Yazıklar olsun bu gençleri yetiştiren Maarif Sistemine.!!
Saygısız kaygısız olduğu kadar dinsiz ve imansız Karma Maarif sistemi meyvelerini çoktan vermeye başladı işte..
Okullarda kızlı erkekli karma eğitim sisteminin ülkeyi getirdiği nokta bu işte.
Yaşlıya Hocaya ana babaya saygısız bir nesil yetişti işte.
Tam da istediğiniz gibi Batılı batıl yollarda ömür tüketen sadece midesini ve nefsini düşünen bir nesil..
Embesil tufeyli depresyonlu hormonlu bir nesil.
Yaşlı anne ve babasını evinde istemeyen sonunda Huzurevine atan bırakan bir nesil.
Kırıkkale’de Huzurevimiz yok sanmayın geçen gün gördüm..Aşağı Mahmutlar Kasaba’sında Özel Değirmenci Huzurevimiz sizleri bekliyor.
Gözden uzakta gönülden uzakta gelinden oğlandan kızdan uzakta namazlarınızı kılıp ben nerede yanlış yaptım Allahım diyerek tesbih çekebileceğiniz çok güzel bir tesis hazırlamış evlatlarınız.
Onlarla ne kadar gurur duysanız azdır..
***
1700’lü yılların sonuna kadar Londra Ticaret Odası’nda şöyle bir yazı asılıydı: “Türklerle alış veriş et!”…
Aynı yıllarda Hollanda Ticaret Odası’nda yapılan herhangi bir oylama eşit çıkarsa, Osmanlılarla ticaret yapan tüccarın oyu iki sayılır ve onun oy verdiği taraf kazanırdı.
Yani bizimle salt ticari münasebeti bulunanların bile Avrupa’da böyle bir ağırlıkları olurdu.
Bu ağırlık bizim yürek cevherimizden oluşurdu.
Avrupalı gezginler tespit etmiş, meselâ “Türkiye Seyahatnâmesi”yle meşhur Fransız gezgin Du Loir, 1650’lerdeki ahlâki yapımızı tüm insanlığa, aşağıdaki çarpıcı cümle ile örnek göstermiştir:
“Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir.”
Herhalde bu ahlâki yapı kendiliğinden oluşmadı. Nasıl oluştuğunun ipuçlarını sonraki cümlede veriyor:
“Osmanlılar, ihtiyarlara ve çocuklara büyük ilgi, sevgi ve şefkat gösterirler.”
İşin püf noktalarından biri galiba bu:
Osmanlı aile içi ilişkileri sağlam tutmuş, ailenin yaşlılarına “öf” dedirtmemeyi esas almıştı. Çocuklar bu örneklere göre yetişirdi.
Kendisi iflah olmaz bir İslam düşmanı olan İngiliz Sefiri Sir James Porter,XVII. Yüzyıl Osmanlı ailesindeki sevgi ve dayanışma ruhundan gıpta ile bahseder:
“Baba sevgisi çok kuvvetlidir. Çocuklarda sonsuz bir itaatle birlikte, evlâtlık göreviyle ilgili olabilecek her şeye karşı sarsılmaz bir bağlılık görülür...
Osmanlılarda çocukların analarıyla babalarına karşı besledikleri sevgi ve hürmet, özellikle takdire değer. İstanbul’da tabiatın yüzünü kızartacak derecede çığırından çıkmış evlâtlar az görülür...”
Fransız yazar A. Brayer diyor ki:
“Çocuklar arasında küfürleşme ve yumruklaşma görülmez. Bunlar İslâm terbiyesiyle ıslah edildikleri için, kendi aralarında sakin sakin oynayıp eğlenirler.”
İşin özü ve özeti Brayer’in “İslâm tarbiyesi” vurgusu yaptığı yerdir: Uzaklaştığımız nokta da işte o temeldir. Bu sistemi tabiatıyla önce anne baba hazmetmeli, anlatarak değil, yaşayıp paylaşarak çocuklarına aktarmalıdır.
İngiliz yazar Thornton: “Sâde bir din olan İslâmiyeti, çocuklar, analarıyla babalarından öğrenirler” diyerek tam bu noktaya vurgu yapıyor.
Ve aşağı-yukarı her şeyi açıklayan flaş bir cümle:
“Türklerin ahlâki, çocuklukta, iyilik telkini alarak değil, toplumda kötü örnek görmeyerek gelişir...”
Bence işin nirengi noktası budur. Günümüzde kötü örnek çok, iyi örnek ise “yok” denecek kadar az. Çocuklarımız “kötü örnek”lerle iç içe büyüyor.
Sonuçta “kötü” ve “kötülük” normalleşiyor, sıradanlaşıyor, tabiatıyla da kanıksanıyor. Bu durumda kendimiz (anne ve baba) “iyi örnek” olmak zorundayız...
Yani “adam gibi çocuk” yetiştirmek için, önce anne-babaların “adam gibi adam” olmaları lâzım!
O kadar bozulduk ve cahilleştik ki, ne bizi bize anlatan örnekleri biliyoruz, ne kendi kıymetimizin farkındayız.
İkiyüz yıldan beri pompalanan “Biz adam olmayız” tekerlemesi ruhumuza işlemiş durumda: Geçmişimizi analiz edip güncellemek gibi bir derdimiz yok.
Kendimizi ve Batı’yı bugünle sınırlı tuttuğumuz müddetçe toparlanamayız!
***
Manevi eğitimin ilk temeli ailede verilir.
Terbiyenin maneviyatın ahlaklı olmanın insan olmanın temeli bu kurumda anne ve babalar tarafından atılır.
Sonrasında çocuk sokağa çıkar oradan bir şeyler alır.
Genel olarak çocuklar sokaktan kötü manada etkilenir.
Aile kurumunda el bebek gül bebek korunup kollanan kız çocuklarının anaokuluna geldiğinde birkaç ay içerisinde küfür ve argolu kelimeler kullanmaya başladığına şahit olmuşumdur.
Okularda Din Kültürü ve ahlak bilgisi dersinde teorik olarak verilen bilgiler maalesef pratikte kullanılmaz..
Birde Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Kur’an Kursları ve camilerde çocuklara dini ve ahlaki bilgiler verilse de bunlarda yetersiz olmaktadır.
Ecdadımız bunu nasıl çözmüş küçücük beyinlere maneviyatı ahlakı erdemi ahlaklı insan olmayı öğretmiş bir bakalım isterseniz.
Selçukluda Osmanlıda bu eğitimi halkın arasından çıkan kurumlar müesseseler yapmıştır diyebiliriz.
Tekkelerde ,zaviyelerde ve medreselerde...
Cumhuriyet İdaresinin ilk olarak köküne kibrit suyu döktüğü bu mübarek kurumlar.
Allah korkusunun helal ve haramın ahlaklı olmanın erdemli yaşamanın en güzel bir şekilde verildiği kurumlardı buraları..
Osmanlıyı 600 yıl ayakta tutan ruh bu kurumlarda ahi loncalarında,medreselerde veriliyordu.
Ne zaman ki bu kurumlarda bozulma başladı kasıtlı olarak birileri buraları asli unsurlarından uzaklaştırıp işlevsiz hale getirdi o zaman Osmanlı da bozulmaya başladı.
Tarihi bugün tarafsız olarak incelediğimiz zaman herkes hak verecektir.
Batılı bir düşünür ’Dinsiz ilim kör,ilimsiz ilim topaldır’ der.
Diyanet İşleri Başkanlığının bu konuda çalışmalar yaptırıp ona göre bu kurumları yeniden hayata geçirmesi yerinde olacaktır.
Peki Tekke ve zaviyelerin kapalı olduğu fetret günlerinde bu işleri yapanlar olmuş mudur?
Elbette ne kadar yasak konulsa bile milletimiz gizli yerlerde sonra da aleni olarak Kuran öğretilen medereselerde çocuklara din,iman Allah korkusu ahlaklı insan olma erdemini kazandırmışlar ve kazandırmaya da devam ede gelmişlerdir.
Allah cc. nurunu tamamlayacaktır.Kafirler çatlasa da patlasa da..
Kim diyor Hz.Allah cc. diyor Kelam-ı Kadiminde..
Bırakalım insanlar istedikleri manevi huzuru yaşasınlar.
Medreselerde yetişen gençlerden bugüne kadar asla bir tane olsun terörist çıktığı görülmemiştir.
Ama okullardan ünüversitelerden birçok terörist çıkmıştır.
Nedenine çok kafa yormaya gerek olmadığı izahtan varestedir.
Hikmetin başı Allah korkusudur.
Hikmeti öğrenen Allaha bağlı olur kendisini iki cihanda mahcup edecek işlerden uzak durur.
PKK ve DHKP lilerin her gün beş vakit namaz kıldıklarını gece teheccüd namazına kalktıklarını söylemeyin gülerler zira..
Dinsiz imansız Allahsız olduklarını namazla dinle nasıl dalga geçtiklerini artık dünya alem biliyor.
Komünist rejim özlentisi içinde olan ırz namus gailesi taşımayan gençlerden çekti bu millet ne çektiyse bugüne kadar..
Dinde zorlama yoktur.Ama bana dokunmayan yılan bin yaşasın da yoktur.
Ak koyun ak bacağından kara koyun kara bacağından asılır da yoktur.
Koyundan yayılan pis kokudan gün gelir tüm mahalleli rahatsız olur.
Devletimizin hızla bozulan asrımızdaki kokuşmaya yüz tutmuş gençliğin ruh köküne sağlam bir temel atmak isteyenlere kolaylık sağlamasını istiyorum.
Anaokulundan başlayarak dinli imanlı ağzı Kuranlı bir gençlik yetiştirilmesini istiyorum.
Yahudinin ideolojisine değil Kuranın hükümlerine kulak veren hayatına Kuranı başucu kitabı yapan bir gençlik ümidinin gerçekleştiğini görerek gözlerimi kapamak istiyorum.
Allahım cc. bana sorarsa ne yaptın bu dünyada kulum benim için buyurduğunda gecemi gündüzümü senin kitabını okutup yaşatmak için harcadım Rabbim demek için çalışıyorum..
Eğitimin meyveleri ilerde alınır.
Yüz yıl önce kötülük tohumu ektiler elli yıl boşa kürek çekti bu milletin evlatları..
Biz de bugün ekersek yüz yıl sonra torunlarımızın evlatları asr-ı saadet gibi günleri neden görmesin.
Bu sayede yüzyıllar önce kaybettiğimiz lider ülke statüsünü tekrar kazanabiliriz.
Bu ümmetin bağrından yeni Farabilerin,İbn-i Sinaların,İbn-i Haldunların Hazerfan Ahmet Çelebilerin,İbrahim Hakkı Hz.lerinin,Yunusların,Hacı Bektaş-ı Velilerin çıkacağı günlerin özlemini duyuyorum.
Ayasofya’mın açıldığı o kutlu asırda torunlarımızın asil ruhla dünyaya hakim olduğunu gösterecek olan Rabbime hamdü senalar ederim.
Rabbim bu asil milletin evlatlarına hidayet versin..
Allahım bu milleti İslamda Kuranda hidayettte birleştirip daim eylesin...
14.03.2016//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.