BeN uTaNDıM, SiZ de uTaNıN!
04.08.2008 gününün gecesi saat 23.00 sularında evime geldim ve üzerimi çıkardıktan sonra son günlerde pek yapmadığım bir şeyi yapmaya karar verdim: Televizyon Seyretmek…
Kumandada en küçük rakamdan başlayarak tek tek yukarı doğru çıkarken sıra 7 rakamına geldiğinde o numarada kayıtlı olan Flash Tv’de bir program gördüm. Daha doğrusu programa değil de altyazıya gözüm takıldı:
“Hadiye: 72 yaşındayım, 4 yıldır fuhuş yapıyorum!”
Evet, evet… Yanlış okumadınız! “Yalan Testi” adlı programdaki yazı aynen yukarıdaki gibiydi. İlk önce ben de inanamadım ve o tür programları sevmememe rağmen izlemek zorunda kaldım.
72 yaşında olan yaşlı kadın, iki oğlunun kendisine bakmadığını, bakacak başka kimsesi olmadığından çok zor durumda kaldığını, bir süre arkadaşlarının evine sığındığını, sürekli olarak o insanların sırtından geçiniyormuş durumuna düştüğünden ve o yaşta yapacak başka bir iş bulamadığından fuhuş yapmaya başladığını anlatırken, yüzündeki acının yüreğinin derinliklerinden geldiğini belli ediyordu.
“69 yaşında iken bu işi yapmaya başladım!” diyen bir nine ve insanlığını unutup 20 YTL karşılığında o nineye göz diken insanlar... Terazinin bir kefesine ne koyarsanız koyun, diğer kefesi mutlaka ağır basacak, bu ayıbı karşılayacak ve unutturacak bir bedel bulunmayacaktır. İki oğlu bakmadığı için oğulları, hatta belki de torunları yaşında insanlar tarafından para mukabili tecavüz edilen bayanın, halini ve yaşadığı ıstırabı herhangi bir kelime ile anlatıp izah edebilmemiz mümkün değildir.
Program formatı gereği orada oturan üç beyefendi, zavallı bayana çeşitli sorular soruyor, kadıncağız da cevap veriyordu. Anlattığı şeyler, insanın kanını donduracak kadar etkileyici ve acıydı. İşin daha tuhaf ve daha kötü tarafı ise yaşlı ninenin bütün sorulara doğru cevap verdiğinin ve bu nedenle de bütün söylediklerinin doğruluğunun makine tarafından tespit edilmesiydi. İnanıyorum ki verdiği her cevap, onun içinden bir şeyler koparıyordu. Eğer öyle olmasaydı; ekran başında onu izlemekte olan ben, ağlamamak için kendimi tutmak zorunda kalmazdım. Yanımda olsaydı o zavallıdan; binlerce, on binlerce kez özür dileyecek, belki de bu zamana kadar kimseye söylemeye cesaret edemediğim şeyi söyleyecektim: “Sana bunları yaşatan toplumun bir parçası olduğum için utanıyorum!”
İnsan ister istemez dalıp gidiyor… Nereden nereye? Oysa daha bir asır öncesine kadar caddelere kuşlar için yemlik bırakan, onlara özel su kapları yapanlar bizim atalarımızdı. Bütün bunlar, geriye dönüp bakmayı unuttuğumuz ve hatta bakmaya cesaret edemediğimiz için başımıza gelmiştir ve gelmeye devam edecektir.
Günden güne yozlaşan değerler, değerlerine sahip çıkamayan bir toplum yapısı ile açlığa ve sefalete sürüklenen insanlar görülmezken, aylarca kayıkçı kavgalarıyla bu ülkenin gündemini meşgul eden çevrelerin amacını konuşmanın zamanı gelmiştir ve geçmektedir. İbadetlerini eksiksiz olarak yerine getiren biri değilim. Buna karşın, inancı doğrultusunda kırmızıçizgileri olan, o çizgileri hayatının her noktasında geçerli kılmaya çalışan biri olarak diyeceğim odur ki; ülkemde fuhuş alıp başını yürümüş, insanlar bir ekmek parası için 70 yaşından sonra hayat kadınlığına başlayacak duruma gelmişse, ne bir gecede 3.000 $ zenginleştiğimiz masalına inanırım, ne birilerinin açılıp kapanması önemlidir, ne de bir metre karelik bez parçası bu ülkenin birinci sorunu olabilir. Taşıma su ile değirmen döndürmeye çalışır gibi birkaç kilo un ve yağ ile birkaç torba kömür vermek suretiyle toplumu ayakta tutacağını zanneden bir sistemin (aslında ayakta tutmak istediği de tartışılabilir) bu sorunlara çözüm bulmasını beklemek de abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Evet… Ne yazık ki erkekliğimden utanmak bir yana, insanlığımdan utandım. Eğer bu yazıyı okuyup sizler de utanıyorsanız, hâlâ kaybetmediğiniz değerler var demektir. “Yok, ben utanmam ve utanmadım da!” diyebiliyor ve bu yazıyı kaleme alan insana da; “Senin başka işin yok mu?” sorusunu sorabiliyorsanız, yattığınız yeri gözden geçirmenizi ve sırtınızdakinin farkına varmanızı tavsiye ederim.
05.08.2007
02.45
YORUMLAR
Güne düşmeli bu yazı.
Aslında açılabilirdi ve neler neler yazılabilirdi yitirilen neler neler var...Satır aralarına serpilecek çok şey düştü aklıma sonra gelmek istedim.Kesinlikle güne gelmeli yazı ve "utandım" hep "utanıyordum" ve "utanacağım" tükenmedikçe yüreği kara kızıl iblisler.
Tebrik takdir ve teşekkür bıraktım sayfada.