- 1384 Okunma
- 9 Yorum
- 2 Beğeni
YOLUNUZ DÜŞERSE İNSANLIĞA...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Aslını inkâr eden hangi mazeret olabilir ki beyan etmekten kaçındığımız?
Hangi sözcüğü yerleştirirsiniz yüreğin mabedine Tanrı’nın görmezden geleceği ve hangi isyanı bastırabilirsiniz şu bilinmezlik yüklü mizacını yok saydığınız beşerin?
‘’Dilim döndüğünce sevdim ve gözüne soka soka yansıttım.’’ Bir âşık iken yüreğin kelamını beyan eden, hangi tutanakta saklıdır kim bilir aşkı nefer bilmişlerin gözyaşı?
Densiz günlerin seyrindeyim ve kesilen ahkâmların da farkında.
Bir sureden ibaret aslında döktüğüm gözyaşı ve bilinmezi teğet geçen bir yalana sığınanlara selam olsun üstelik gözümün içine baka baka bir nefeste tükettikleri insanlığını sorgulamayan her kim ise.
Gözden ırak hem de nasıl ırak gönülden… Ne bir söylence ne de bir yalan bilakis gerçeğin ta kendisi. Bu yüzden belki de emanet bir canı taşımak ve korumakla yükümlüyüz. Üstelik birbirimize göstermemiz gereken saygının çok uzağında tüm sevgisizliğimizin rüştünü ispatlamış iken…
Şikâyetim ne yersiz ne de densiz ama maruzatım haddinden fazla. Kendimi geçtim hem de oldu bayağı görmezden geldiklerim iken ayyuka çıkan ama bu gün rast geldiğim bir haberle, kelimenin tam anlamıyla diken diken oldum.
Aslı astarı olmayan günler yaşıyoruz ve keder taşıyoruz yürekte de haddi hesabı yok.
Sorun addedilen ne ise sorumluyuz da yaşananlardan. Ne yaşadığımız mı ne yaşattığımız mı?
Neyin telaşıdır da bunca ucube söylenceyi yükleniyoruz üstelik istikrarsız hayatları sığınak bilip de yargılıyoruz birbirimizi?
Hep nefret saklı söylencelerde ve tüm farkındalığımız iken kaybolan, fakında mıyız acaba kaybettiklerimizin ya da birbirimizden çaldıklarımız hiç mi sızlatmıyor vicdanlarımızı?
Soruların havada asıl kaldığı ve cevapların asla var olmadığı bir dünya: Burnumuzun dibinde yaşananlar yetmezmiş gibi birbirimize yaşattıklarımız ve yansıttıklarımız…
Girizgâhta asılı kalan bir beyanat aslında günümü zehir eden: Yine bana dair ve yine bizlerden bir parça yansıtmakla kendimi zorunlu hissettiğim ve dilimden düşmeyen onca şarkı, içinde kaybolduğum ve asla geri gelmeyecek olan.
Israrcı söylemler, zedeleyici sorgular ve hayatımızı çalan o sivri dilli mizaçlar. Afakî alabildiğine ve gereğinden fazla sorgulayan yine de yenik düştüğüm ve düşeceğim…
Bir sancı, bir kıyım ve hayata yenik düşen gerçek dışı yaşamların özlemi ile dolup bir yandan içimizi boşalttığımız haddinden fazla kırıcı ve yıkıcı, esef yüklü kimlikler ile muhatap kılındığımız.
Göreceli ne çok beden dili oysaki göstermelik olmamalı yansıttığımız ve mutsuzluğumuzu parselleyen mutlu beyanatları ile hayata tutunan ama bir diğerinin hayatına müdahil olan…
İsraf ettiğimiz sadece insanlığımız ve bir adım ötesi: Birbirimizden çaldıklarımız üstelik bile bile ve geri durmaktansa biteviye yargıladığımız ama burnumuzdan kıl aldırmazken.
Resmigeçit yapan üzünçler iken mutluluk kaynağı bir diğerinin neyi ne derece doğru ifade ettiğinden ziyade duyduklarıma inanıp inanmamak arasında gidip geldiğimi söylemek hiç de zor değil.
Bir nida belki bir serzeniş belki de hiçliğin tezahüründe varlık addedilen: Yine bizden ve yine çaldıklarımız ama çalarken hiç mi hiç gocunmadığımız.
Gündelik hayatların telaşı ile bir yakadan diğerine savruluyoruz ve yeri geldi mi ne güzel örseliyoruz. Kimi işiyle meşgul kimi ise bir diğeri ile sanırım fazlaca meraklı ve düşüncecisiz üstelik yoldan çıkmışlığımızı asla görmeyip ama her nasılsa en ufak detayı görmezden gelemediğimiz kim ise ve bir o kadar zararsız.
Çalıntı değil hiç birimizin hayatı ve asla da paye vermek zorunda değiliz ama her nasılsa an geliyor, vazgeçmeyi seçiyoruz. Vazgeçmek… Tehlikeli bir sözcük hatta edim ve yine en büyük zararı kendimize verirken. Bir hayat belki de sürmekle sorumlu olsak da an gelip, vazgeçmekle kendimizi tehdit ettiğimiz. Tehdit kelimesi bir o kadar sakıncalı ve asla da durağan bir simge değil bilakis süregelen ve anbean zarar arz eden…
Bir habere denk düştüm sabahın geç bir saatinde. Önceleri sıradan bir haber gibi çalındı kulağıma: İntihar etmeye kalkışan bir vatandaş ve sonunda ikna edilmiş her nasılsa ve bir şekilde peyda olan iki kadın. İşte nirengi noktası da bu iki kadındı. Ve aklı başından gitmiş ve son anda intihar düşüncesinden vazgeçen kişiyi öylesine rencide etmişler ki: Dedikleri üç aşağı beş yukarı şu şekilde ifa edilmiş:
‘’Haydi, ne yapacaksan yap.’’
Açılımı ise:’’Elini çabuk tut, atlasana, trafiği niye oyalıyorsun?’’
Gerekçeleri ise; trafiğin tıkanması üstelik gereksiz bir intihar vakasından dolayı.
Öyle ya sonuçta bir yerlere yetişmeleri gerekiyor bir diğeri Azrail ile olan randevusuna sadık kalmadığı için ve ne yazık ki son anda hayatına son veren kader kurbanı.
Ve gereken yapılıyor olay sonrası. Olay mahkemeye intikal ediyor. Büyük ihtimalle kadınlar adalet önüne çıkacak ve verecekler hesabını. Belki iki yıl belki beş sene ceza alacaklar. O da büyük ihtimalle iyi halden para cezasına çevrilebilir.
Her şey muğlâk, demeyi çok isterdim ama net olan bir şey var ki: Biz çoktan yitirmişiz insanlığımızı. Kim bilir neyin derdi ağır gelmiş olacak ki olmaması gereken bir seçeneği tercih etmiş. İşlenecek en büyük günaha çarptırmış kendisini ki bir kurtuluş olarak gördüğü. Öylesine hassas bir an’a denk geliyor ki bu iki kadının olaya müdahalesi ve pamuk ipliği ile bağlı olduğu hayattan son anda kayıp gidiyor.
Sorunlar ki çözümsüz aslında çözümü geciktiren ya da yok eden yine bizleriz. Müşfik bir dokunuş ya da bakış nelere kadirken sivri dilimiz ve haris egolarımızla birbirimize zarar vermenin haricinde hiçbir şey yapmıyoruz. Yeri geliyor dillendiriyoruz kötülüğümüzü ve nefsimizin zoruyla insanlığımızı ayaklar altına alıyoruz.
An geliyor, bir selamı esirgiyoruz.
An geliyor, gıybete müdahil olup, acımasızca yargılıyoruz üstelik tanıdığımız tanımadığımız kim varsa.
Kimliğimizi sorgulamadan ahkâm kesiyoruz birbirimizin hakkında.
Ansız rüzgârlarla anlık hükümlerle ve şeytanın indinde köreliyoruz yetmedi köreltiyoruz.
Hesap vermeden hesap soruyoruz üstelik hakkımız olmadan ama her nasılsa hesap gününün asla gelmeyeceğini umup son sürat devam ediyoruz insanlık dışı hangi kimlik ise büründüğümüz ve bir o kadar gurur duyduğumuz.
Anlamak çok zor ve de anlatamadığımız ne çok anlamsızlık.
Ahkâm kesmek ne kolay ya veremediğimiz hesapların bedelini kim ödeyecek?
Vebali çok ağır hele ki insanlık dışı bir zaruret iken sahiplenip bir o kadar paye verdiğimiz.
Yolunuz düşerse insanlığa, sorun bakalım; kaç kişi nasiplenmiş?
Zor olmasa gerek ama her nasılsa zorluğundan ziyade mesuliyetini taşımak mı ağır geliyor sorguladıklarımızdan ziyade sorgulamadığımız ne ise yine bize dair…
Sevgi ve inancın en güzel yansıması yaşama tutkumuz ve paylaştıkça çoğalan sevgi ve mutluluk denen iki güzel mefhum.
Çok değerli Seçici kurula ve sevgili gönül dostlarıma yürek dolusu teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum efendim.
İyi ki varsınız.
En içten sevgimle ve sonsuz selamlarımla...
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
çok teşekkür ediyorum.
eksik olmayınız.
selam ve saygılarımla...
Gülüm Çamlısoy
Selam ve saygılarımla değerli yazarım...
ASLINI İNKÂR eden insanda kendisiyle yüzleşme noksanlığı var ve neticesi kendini olmadığı gibi göstermeye çalışmak ve kendisi farkında olmasada küçümsenmek, ciddiye alınmamak kanımca
AŞKI NEFER BİLMİŞLERİN GÖZYAŞI teşbihte hata olmaz diyerek; nasıl ki, çiğ köftenin kıvamında, mertebesinde acıyla yoğrulmanın değeri büyük
Aşkında acıyla, çileyle yoğrularak bezenmesi, içselleştirilmesi zirve yapmasını mümkün kılıyor
Ne var ki, zirvelerde göz kamaştırıcı yalnızlıklar vardır
Beri yandan nasıl ki, bir dağın zirvesine ulaştıktan sonra bu kez diğer yüzden yamaçlara, ovaya doğru inilirse ve kentsel yaşama, insanlara dönülürse; insan her halukârda gündelik yaşama tutunmalı, zirvelerde ki efsanevi yalnızlıkların çemberinden kurtulabilmeli bence, tabi bu değerlendirmem aşktan bihaber olduğum anlamı da verebilir
HEP NEFRET SAKLI SÖYLENCELERDE nefret bir nevi toksin, hani bünyedeki fiziksel toksinlerin bir zehir olması misali psikolojik toksinlerden de söz etmek doğru olur,
bunun gibi fiziksel toksinleri yoğurt veya karpuz çökeltebiliyorsa, psikolojik toksinleri de sevgi, hoşgörü, özeleştiri gibi mekanizmaların işlemesi arıtabilir vesselam
BURNUMUZDAN KIL ALDIRMAZKEN burnundan kıl aldırmayan insanın; umulur ki burnunda kıl yoktur, dolayısıyla en ulaşılmaz sandığımız insanlar aslında kolayca ulaşabileceklerimiz de olabilir diye düşünüyorum
GÜNDELİK HAYATLARIN TELAŞI İLE BİR YAKADAN DİĞERİNE SAVRULUYORUZ boğazın iki yakası arasında programlı geziler bekliyor sizi, fal bilim merkesinde çalıştığım yıllardan süzülen damlalar bunlar, tabi latife yaptığımı fark etmiş olmalısınız
Nihayet, asıl kendi varlığı sayfanın en güzel şiiri olan hanımefendiyi ve güne gelen eserini içtenlikle tebrik ederim...
levent taner tarafından 3/12/2016 11:40:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Tüm yüreğimle teşekkür ediyorum değerli Levent Bey.
Gününüz ve ömrünüz aydınlık geçsin efendim.
Saygılarımla ve tüm iyi dileklerimle...
Gülüm Çamlısoy
Sizlerin varlığı sayesinde can bulan kelimelerle olan yolculuğumda, ne mutlu bana ki; paylaşmanın verdiği haz ile inanılmaz mutluluk ve moral buluyorum.
Yüreğiniz dert görmesin.
En derin saygı ve selamlarımla...
Değerli şairem güne düşmüş
bu harika eserini ilgiyle okudum
ellerinin yüreğin dert görmesin
sonsuz saygılarımla tebriklerimi sunarım
kalemin var olsun selamlar.
Gülüm Çamlısoy
çok çok teşekkür ederim.
sağ olun var olun.
selam ve saygılarımla ve de en iyi dileklerimle değerli dost.
Yolumuz insanlığa değil insanlara düşüyor şairem, insanlığını verdikleri zarardan sonra görebiliyoruz maalesef. Hani bir tabir vardır '' kavun değil ki koklayasın'' ki o zaman kelekleri almayız.!
İnsana dair yanılgılar acıtsa da yürekleri;
Aldığımız ders bizim kârımız, güven kayıpları onların zararı diye düşünüyorum.
Robert Bosch'un ünlü sözünü çok severim “İnsanların güvenini kaybetmektense,para kaybetmeyi tercih ederim”. Bir sanayici için para temel amaçken bile bunu söyleyebiliyorsa, bazıları neyin kaygısındadır ki
güven kaybını maharet zannedip günahlar işliyor.!
Empati yapmayan insanın yolu insanlığa düşmez maalesef, can acıtmaya devam ederler, ta ki kendi canları yanana kadar.
Yazıdaki iki temel örnek çok anlamlıydı beğeniyle okudum. O haberi izlediğimde inan ki isyan ettim ben de, onların adına insanlığımdan utandım. Vicdanları acıyor mudur acaba şimdi, hoş acısada giden can geri gelecek mi.?
Emeğine güzel yüreğine sağlık şairem. Güne gelen yazını can-i gönülden kutlarım.
Saygı ve sevgimdesin daima...
_Duygu Şen_ tarafından 3/11/2016 4:21:50 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
empati eksikliği gerçek manada hayatı zorlaştıran bir etmen ve bir yandan varlık addedilen ve merhameti gölgeleyen zihniyetler.
insan an geliyor ve kendi derdine düşüyor ve bir anda etrafına inanılmaz gözlerle bakıp yalnız olmadığını görüyor.
zulüm başlığı altında eksilen ne çok değer ve yitip giden güven tıpkı belirttiğin gibi.
güven telkin etmek en güzeli ve güven duymak yine en ihtiyacımız olan.
neler var söylenecek hele ki yaşanmışlıklara tanık oldukça.
canım benim çok teşekkür ederim eşlik ettiğin için.
sizlerin varlığı gerçek manada yüreğime ve ruhuma çok iyi gelen ve paylaşımlarımız ortak paydada buluşmamızla değer kazanyor.
iyi ki aranızdayım.
sevgimle yürek dolusu ve en iyi dileklerimle...
hayırlı akşamlar diliyorum sevgili arkadaşım.
_Duygu Şen_
Rica ederim canım, ne mutlu bana ki senin gibi güzel bir yüreği tanıdım, o yürekte yer buldum.
İyi ki varsın, sevgilerimle daima.
hayırlı akşamlar
Gülüm Çamlısoy
nasıl nasıl aydınlık kıldın gecenin çöken karanlığını.
güzel yüreğin dert görmesin asla.
çok çok sağ ol canım arkadaşım.
mutlu akşamlar.
Cok zor sorular yoneltmissiniz bize dogru.
Korkarim dilim doner, nevrim doner, basim doner cevaplayamam bir cogunu.
En iyisi vurayim yola..
Tesekkurler yildiz Hanim. Hakikaten suzgec cok delikli, suzullense ince olgulari biriktiren dusunceler.
Kabalar yine yuzeyde kalir, kalmaya da devam edecektir ..
Kutluyor ve sevgilerimi sunuyorum..
Gülüm Çamlısoy
Oysaki ne kolay içimizdeki masumiyeti korumak ve sadece sevip değer vermek.
En derinde yatana bir gün vakıf olacağız yeter ki geç kalmayalım.
Çok çok teşekkür ederim sevgili Nezahat hanım tüm yüreğimle.
Hayırlı Cumalar...
Tüm güzellikler sizinle olsun.
Sevgilerimle yürek dolusu ve sonsuz selamlarımla engin ve değerli yüreğinize...
Sanıyorum ki biz insanlar birbirini anlamayi denemeden göçüp gidecek bu dünyadan..
Ki
Empati yapabilseydik eğer hayat gibi hayat yaşanırdı emin ol şairem..
Güzel yüreğine selam olsun.
Tebrikler
Gülüm Çamlısoy
yitip gidenlerin ardından ne kadar yas tuttuğumuz tartışılır da.
ah bir kez doğru seçeneği işaretlesek ve daha az kayıp versek.
duyarlı ve güzel yüreğe ben de sonsuz selamlarımı gönderiyorum.
çok çok teşekkür ederim tüm yüreğimle...
Gülüm Çamlısoy
çok çok teşekkür ediyorum tüm yüreğimle.
mesafelerin göreceli olduğu duygu birikimlerine yine birbirimize ses ve destek olduğumuz şu yazdıklarımız...
sağ olun var olun değerli dost.
saygılar, sonsuz selamlar uzaklara ve en iyi dileklerimle efendim...