Mutlu ölmeyi becerebilecek miyiz?
İnsanın içsel boşluğunun nedeni ile ilgili düşünüldüğünde, var olan herşeye sahip olma arzusunun hazzı yatıyor. Ne istediğini bilmemenin verdiği sancı, asıl istediğini sandığı gerçeklerin doğruluğu ile çelişince acıtıyor. Her şeyin tümüyle tek bedende var olamayacağının ispatı ise, her insanın kendi ruhunda gizli bence. Doymamış ruhların arzuları, doyurulmamış zamanlarla birleşince kadınlar ve erkeklerde yaşanan gerilimin sevdaya zararı büyük. Yokluk kimi zaman bir sigara krizine benzese de ruhun yok olması maddesel yoklukla eşdeğer tutulamaz. Ruh yaşlamaz, büyümez, susmaz. Ruh için dışa yansıyan sorgusu gibidir. Doğarken de ölürken de yaşadığımız her anın tek tanığı, tek varlığı ruh. Herkesten gizlediklerimizin tek sahibi, en kadim dostumuz kendi ruhumuzdur.
Asırlar geçse de, iyiyi de versen kötüyü de hep başkasının var olduğu durumlar tatlı gelecek, her zaman olmayanı arzu edeceğiz. Toplumsal kısıtlalardan, ayıptan ve günahtan arta kalan özgürlüğümüzle yaşamanın en acı yanı kadını kadın, erkeği erkek olarak göremememize neden olacaktır. Ruhun isteklerini sağlayamayan bir beden ne kadar sağlıklı bir dosta sahiptir ki? Bir tuvale istediğiniz kadar boya sürün her türlü gereciniz olsun, önemli olan ne çizdiğinizdir.
Hayatın dikte ettikleri ile yaşamanın ve olması gerekenmiş gibi saplantılı düzen kurmanın kime ne faydası var anlamıyorum. Daha iyi evler, daha iyi arabalar, daha iyi giysiler. Peki ruh, daha iyi bir ruh edinmenin zamanı ne zaman? Bu hayatın sonunda mutlu ölmeyi becerebilecek miyiz?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.