- 527 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEN KELEBEĞİM...
“Yavaş yavaş ölüyoruz, dedi Kaplumbağa. Haklısın, dedi Kelebek, ne uzun bir gün...”
Bazen bir asırlık ömre bile sığdıramayacağımızı düşünürüz yapmak istediklerimizi. Ne çok şey gezinir durur aklımızda gönlümüzde hayallerimizde.
Yaşamaya başlayınca da bazen ağır gelir sırtladıklarımız hayat maratonunda. Yarışı bırakmak geçer içimizden belki de.
Ama hayır!
Söylemlerimizi düşünce ve duygularımızı. Yazıp çizdiklerimizi eyleme dönüştürebilmişsek. Yaşadıklarımız bütün bunlarla örtüşüyorsa. Evrensel değerlere verdiğimiz emek ve yükselttiğimiz sesimiz çok ötelerden duyuluyorsa eğer az da olsa yorgun hissedebiliriz kendinizi.
Oysa bunlar gelip geçicidir. Mevsimlik rahatsızlıklar gibi tıpkı. Hayat boşa harcanmayacak kadar değerlidir. Ciddiye almak ise her bireyin öncelikli görevi olmalıdır.
Bir kelebeğin ömrü kadar olsaydı ömrümüz. Ve bunu biliyor olsaydık ne planlar yapardık bu 24 saate sığdırabileceğimiz.
Düşünmek yerine kendimi dışarı attım bir günü tez elden yaşamak için.
Akşam melteminin duygularımı okşayan sihirli dokunuşlarında dinliyorum yüreğimin sesini Moda burnunda.
Günbatımının mucizevi kızıllığı yarınlarıma yeni umutlar bırakarak kaçıyor ufkun ötelerine.
Sultanahmet, Ayasofya, Sepetçi Kasrı, Aya İrini aynı anda yerleşiyor gözbebeklerime zamanla yarışarak.
Geçen takaların peşine takılıp gidiyor yakamozlu düşlerim salına salına.
Martıların ak kanatlarında yolluyorum sevgilerimi dünyanın her bir yanına.
Denizlerin soylu cesur dalgalarına döküyorum dertlerimi hiç çekinmeden.
Bir kelebek konuyor omzumun üstüne ansızın.
Soruyorum ele geçmez delice bir merakla:
Bir tuvale sığmayacak renkleri nasıl yansıttın o zarif kanatlarına şaşılası bir maharetle.
Hesapsız çıkarsız korkusuzca böyle.
Nasıl sığdırdın ‘bir ömrü’ özgür nazlı tasasız salınışlarla ‘bir güne’ söyle!
SEN! KELEBEĞİM…
Dokunsam incinir misin
Sevsem gücenir misin
Kanatlanıp seninle uçsam
Bana kızar mısın
Ömrümü sana adasam
Kırılır mısın
Seni evrene sığdırmaya kalksam
Sığarmısın…
***
Kelebekler de diğer canlılar gibi ömürlerinin süresini bilmiyorlardı. Ancak o bir günlük ömürlerinin hazin bir de hikayesi vardır.
Bir gün bir Kelebek kozadan çıkınca kanatları olduğunu fark eder ve kanat çırpmaya başlar. O kadar güzeldir ki uçmak. Deredeki kurbağalara bakar, artık onlardan korkması gerekmiyordur, çünkü uçarak onlardan kaçabilir. Kanatlarını çırpar ve ormanın derinliklerine doğru yol almaya başlar. Çiçek özleri içer ve diğer böcekler ile muhabbet eder. Ama bir şey onu ormanın daha derinliklerine çeker.
Sonunda bir şelalenin kenarına varır. Harika bir manzara vardır. Doğa muhteşem der. Kelebek olduğu için şükreder. Tırtıl iken hayat ne zordur. Etrafına bakınır ve onu görür. Hayatına anlam katacak kelebeği. Ona doğru uçar. Arkadaş olurlar ve gün boyu birlikte dolaşır ve eğlenirler.
Akşam olunca içindeki ses "onu sevdiğini söyle" der. Kelebek niyetlenir ama bir türlü söyleyemez. En son içindeki ses güçlü bir dürtüyle "SÖYLE HADİ" der. O da şöyle der "Yarın söylerim yarın". İçindeki ses peki der sen bilirsin ve susar...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.