- 896 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KELEŞOĞLU HİKAYESİ
KELEŞOĞLU HİKAYESİ
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş Gazetesi 29 Şubat 20016
…………………………………………….
1950 li yılların başında Gazianntep’in Barak Köylerinde bir Keleşoğlu adında birisi yaşarmış. Keleşoğlu’nun hiç kimsesi yoktur. Fakat çok sevilen birisiymiş. Keleşoğlunu Barak Ağaları Odalarında yedirir, içirir, üstünü başını kendileri alırlar, odalarda bunu öfkelendirip kendi kendilerine küfür ettirir gülerlermiş. Fakat Keleşoğlu her yerde her zaman küfür etmezmiş. Ancak yerini ve zamanını bulduğu zaman taşı gediğine indirirmiş. Bir Barak ağası , diğer ağlara davet verince, muhakkak keleşoğlunu o davette baş köşeye oturturlarmış.
Bir gün Nizip’in Orul Köyünde (Hacı TOPÇU) Cebir Hacı’nın odasında otururken, Cebir Hacı “Oğlum Keleş, Gel senin ile bilmece oynayalım” demiş. Keleş- “Nasıl bir bilmece ağa” Deyince,
Cebir Hacı “Oğlum Keleş bizim azap hastalandı, Çift süren yoktur. Sana bir bilmece soracağım. Bilir isen, seni bir hafta pekmez ile besleyeceğim, bilmez isen, yine pekmez ile besleyeceğim ama, yövmiye ile azap iyileşinceye kadar. Çift süreceksin”deyince, odada oturanler “Oğlum keleş vallahi bu teklif çok güzel, bu teklifi kabul et derler. Keleş sorar. “Doğruyu kaç cevapta bilmeliyim” Cebir Hacı “Üç cevapta bilmelisin” Der. “O zaman sor ağa” der. Cebir Hacı
Sorusunu sorar “En kötü insan kim” der.
Keleşoğlu “Arkasını işletenler” der.
Cebir Hacı bilemedin oğlum der.
Keleşoğlu “Anasını.. bacısını, karısınnı geceliğe verip para kazanan insanlar” der
Cebir Hacı “Oğlum Keleş, yine bilemedin” der.
Keleşooğlu “Hırsız ile yalancı” deyince,
Cebir Hacı “Bir cevap da fazla söyledin ama, ne yazık ki, yine bilemedin”” der.
Keleşoğlu “ Ozaman Ağa doğruyu sen söyle de, öğrenelim” deyince,
Cebir Hacı “Oğlum keleş, en kötü insan iyi ile kötüyü ayırt edemeyenler” der.
Saygıdeğer okurlarım; Ben iyi ile kötüyü en ince ayrıntıları ile seçmeye çalışan bir insanım. Öldükten sonra hep iyilikler ile anılmak isterim. Tıpkı, Rahmetli Cemil Cahit GÜZELBEY ve Mehmet SAĞLAM gibi.
Benim sevmediğim bir kimse yoktur. Ancak çok sevdiklerim var. Onların da sayıları küçümsenecek kadar az değildir. Burada onlardan ayrı ayrı söz etmek mümkün değil. Tatar asıllı Prf. Dr. Ramilya Yarallune başta olmak üzere, bir çok edebiyatçı ve bilim adamlarının, hakkımda yaptıkları incelemelerde ve tez konularında, hep güzel şeyler ile anıldım. Ama yine de yazılarıma gerekli özeni gösteriyorum.
Burada saygıdeğer okuyucularımın affına sığınarak şunu söylemek isterim. Neyzan Tevfik “Boka bok deme, boklar ar eyler. Katresi bokun üstüne düşse, boku berbat eyler” diyor. Bokun üstüne düşseler, boku berbat edecek kadar fitne ile fesatlar var. Bir dostumu geçmişte yanılgıya düşürdüler. Beni de yeteri kadar üzdüler. Yıllar sonra ikinci defa yanılgıya, yine düşürdüler. Rahmetli babam Halaf Ayaz, “yaptığın fiili bir hareket, maddi veya manevi bir kazanç getirmeli derdi. Acaba bu fesatlığı yapanların kazancı ne oluyor diye çok düşünüyorum. Ayrıca o üzdükleri dostuma ne kazandırdılar? Kendileri ne kazandılar? Bunu çok merak ediyorum.